FETÖ konusunda kimse bu kadarını beklemiyordu.

Şimdilerde hem iktidar, hem de muhalefet kanadı gerçekleri gördü.

Görüyor. Görecek.

Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan dedi ki: “Milletimiz meşrebi ne olursa olsun, Allah diyen, peygamber diyen, hayır için çalışan herkesi, her grubu bu yapıya hüsniyye ile yaklaşmıştır. Tek parti döneminden itibaren irtica paranoyasıyla dini cemaatlerin üzerine gidildiği dönemde, bu yapı da milletimizin kolları, kanatları altında varlığını sürdürmüştür.

[*] [*] [*] [*]

Özel, Demirel, Ecevit ve bizler, farklı görüşten siyasetçiler olmamıza rağmen bu yapıya destek olduk.

Ben de katılmadığım pek çok yönleri olmamıza rağmen herkesim gibi yardımcı oldum.

Bu kesimin de istifade etmesini sağladık.

Yapının başındaki kişi üzerindeki tereddütlerimize rağmen, eğitim, yardım, dayanışma faaliyetleri için müsamaha gösterdik.

Allah dedikleri için müsamaha gösterdik.

Bir ortak yanımız var dedik.

Aslında bu yapının bambaşka niyetleri, aracı, örtüsü olduğunu uzun süre görmedik, göremedik.

[*] [*] [*] [*]

Aslına bakılırsa 2010 yılından itibaren bu tespiti paylaştığım üst kademe yöneticisi arkadaşlarım oldu.

Tavrımız değişti.

2012 yılından sonra rezervlerimizi çok açık koymuştuk.

Bu dönemde hızlanan TSK’ya yönelik operasyonlar ve davalarla ilgili ciddi şüphelerim oluştu.

Uzun yıllar birlikte çalıştığım komutanlara yönelik suçlamalar beni ikna etmiyordu.

Meseleyi kendi arkadaşlarımıza dahi anlatmakta güçlük çekiyorduk.”

[*] [*] [*] [*]

Ne yazık ki büyük bir çoğunluk aynı yanılgıya düştü.

Kabul etmek istemedi.

Görmek istemedi.

Bunları görmek ve anlamak için 17-25 Aralık operasyonlarını yaşamak mı gerekiyordu?

Demek ki öyleymiş.

Kaldı ki o dönemlerde FETÖ konusunda uyaranlar, yazanlar, araştıranlar da böylesini tahmin edemiyordu.

[*] [*] [*] [*]

Cumhurbaşkanı açık açık söyledi.

İtiraf etti.

Şimdi bu itiraflar üzerinden çok şeyler yazılıp konuşulacak.

Ancak ülke olarak her anlamda çok önemli dersler çıkarmamız gerektiğinin en çarpıcı sonuçlarından biriydi bu itiraf.

Bu itirafların çoğalması gerekiyor.

Mesela muhalefet partisi liderlerinin de yapacağı, yapması gereken itiraflar var.

Olmalı.

Bizde baş nereye giderse gerisi de o tarafa gider.

17-25 Aralık operasyonları oluncaya kadar siyasi iktidardan öte devletin bu gerçeği görememesi büyük bir zafiyet.

Tarif edilemeyecek kadar büyük bir zafiyet.

[*] [*] [*] [*]

Bir de 17-25 Aralık sonrası yaşananlar vardı.

O dönem iktidar FET֒ye vururken kol kanat geren, FET֒nün önünde yatan, kendisini siper eden muhalefet vardı.

FET֒nün önerdiği isimleri listelerine koyanlar vardı.

İktidarı devirebilmek adına 17-25 Aralık’ta deşifre olmuş FETÖ ile yanı yatağa giren muhalefet vardı.

Bunlar hem üst düzeyde hem de yerelde yaşandı.

[*] [*] [*] [*]

Siyasetin her anlamda kirlenmişliğinin bizleri nasıl ele geçirdiğinin en acı sonucuyla karşı karşıyayız.

Düşmanının düşmanıyla dost olma kültürü ile yoğrulmuş olan siyasi ahlaksızlık içinde kaybolan samimiyetin en acı sonuçları bunlar.

Sadece liderleri değil, siyaseti değil, siyasetçileri değil kendimizi de sorgulamaktan kaçınmamalıyız.

[*] [*] [*] [*]

O günlerde; “Türkiye bağırsaklarını temizliyordu”

Meğerse parazitlerin bağırsaklara daha fazla yerleştirildiği günler olmuş.

Şimdi tersine bir temizlik var.

Ama toplum olarak yeni mağdurlar yaratılmaması, yeni mağduriyetler yaşatılmaması adına aynı hataların yapılmaması gerekiyor.

FET֒ye duyulan öfkeyle hareket ederken Balyoz ve Ergenekon’da olduğu gibi kurunun yanında yaşında yanmaması gerekiyor.

Burada adaleti sağlamakla görevli savcıların, hakimlerin kim olduğu da önemli.

Evet her kurumdan cemaatçiler temizlenmeli.

Siyasi partilerden temizlenmeli.

Ama bugün gözaltına alınan pek çok kişi iktidarı gerekçe gösteriyorsa kıstaslar konusunda ciddi bir çelişki doğuyor.

O zaman ne olacak?

Tüm bunlar yeni bir travmaya, haksızlığa ve hukuksuzluğa neden olmayacak şekilde yapılmalı.

[*] [*] [*] [*]

Eğer bu güne kadar, itibar, rant ve siyasi ikbal yarışında olanların en azından bir kısmı vicdan sahibi ve samimi olarak gördüklerini anlatarak çoğalabilselerdi, koşulsuz bir şekilde liderlere teslim olmasalardı, liderler onları dinleyecek sabrı gösterselerdi bu manzaralar yaşanır mıydı?

İşte lidere biat demokrasisi ile şeffaf demokrasi arasındaki fark.

Ak Parti’de gerçekten demokrasi uygulansa mutlaka birileri çıkar ve cemaat ile ilişkilerin kesilmesi için çok öncesinden haykırırdı.

[*] [*] [*] [*]

İktidar kadar muhalefet kanadı da itiraflara mecbur.

İtiraflar başlasın.

İnanıyoruz ki Zonguldak ölçeğinde de çok sayıda itirafta bulunması gerekenler vardır.

Cemaatin asıl yüzünü görenler.

Hissedenler.

Darbe girişi oluncaya kadar kurumlarda yapılan uygulamaları gördüğü halde ses çıkarmayanlar.

Cemaatçi olmayanların nasıl cezalandırıldığını gördüğü halse ses çıkarmayanlar.

Bunlar için herhangi bir siyasi kimliğe gerek yok.

Bunlar tamamen insani şeyler.

Bunlar olmalı ki gelecek nesillere önemli bir miras bırakılsın!

Korkmayın itiraf edin.

Gidin emniyete itirafçı olun!

Vicdanlar susuyorsa kim olduğunuzun hiç bir anlamı yok.