İrem Yağcı mantar zehirlenmesi şüphesiyle hastaneye kaldırılmış, sonrasında yaşanan hatalar zinciri sonunda ise yaşamını yitirmişti.
Konunun perde arkasını sorguladık.
Sonuçlarını yazıya döküp kamuoyu ile paylaştık.
CHP Milletvekili Ali Koçal, konuyu meclise taşıdı.
Sağlık Bakanı Recep Akdağ´a ölümün perde arkasını sordu.
Başına gelmeyenler için önemsiz ve klasik bir Türkiye manzarası olabilir.
Öyle bakanlar aldanır.
Hem de fena halde.
Dünyalar güzeli İrem´in ölümünü sorgulamaya devam ediyoruz.
Hemen hemen her gün karşılaşabileceğimiz bu ve benzeri olayların en aza inmesi için herkese görev düşüyor.
İrem Yağcı´nın ölüm olayının temel nedenlerinden biri teşhisle ilgiliydi.
İkincisi ise sevk ve araç konusunda yeteri kadar gösterilmeyen titizlik.
Kurumlar arası yer yer laubalilik kazanan ilişkiler de bu durumda çok daha önemli.
Yani zincirleme hatalar yapıldı.
Sonuç ölüm olmasaydı yine pek bir şey değişmeyecek.
Ajans muhabiri arkadaşlarımız bu konuyu haber yapmayacak.
Bizler yorumlamayacak.
Çıkardığımız sonucu manşetten sizlerle paylaşmayacaktık.
İnsani ve mesleki sorumluluğumuz gereği yaraya parmak basmanın acı huzuru ile konunun takipçisi olmaya devam ediyoruz.
Yaşan süreçle ilgili ortaya sürdüğümüz iddialara kimsenin bir itirazı olmadı.
Sonuçtan kimse memnun değil ve kurumlar kendilerini de sorumlu tutuyor.
Sonuçta İrem´i kaybettik.
Sağlık Bakanı Zonguldak´taydı.
Bakan Bey´in geldiği gün bu sütunlarda yer çeşitli sorular vardı.
Bunlardan birisi de İrem hakkındaydı.
Bakan Bey gazeteyi gördü.
Soruyu aldı.
Ve Adli Tıp Kurumu´nun yaptığı inceleme sonucunu beklediklerini belirtti.
Oradan gelecek sonuca göre ihmalin boyutu ve ölümün gerçek nedeni ortaya çıkacak.
Öte yandan başka bir detay ise skandal niteliği taşıyor.
İddiaya göre Zonguldak Kadın Doğum ve Çocuk Hastanesi´nden İrem´i ZKÜ Tıp Fakültesi Hastanesi Çocuk Yoğun Bakım Ünitesi´ne sevk etmek istediler.
Aradılar sordular.
Sistemde dolu görünüyordu.
Başka bir iddiaya göre üç kişilik yoğun bakım ünitesinde iki kişilik boş yer vardı.
Kendisi beyin cerrahı olan Rektör Bektaş Açıkgöz´ün bu konularda ne kadar hassas olduğunu biliyoruz.
Hastane Başhekimi Mustafa Cömert ve Hastane Müdürü Muharrem Sarıkaya´nın da hassasiyetini biliyoruz.
Böyle bir durumda nasıl seferber olacaklarını çok iyi biliyoruz.
Ancak ortada sorular var.
Bu soruların başında da kimin hangi gerekçe ile ´yerimiz yok´ dediği.
Bu söylenenler kulaktan dolma bilgi değil.
Burada üniversitenin ne diyeceğini merak ediyoruz.
Ortada kurumlar arası bir iletişimsizlik mi var.
Yoksa memurlar arası bir sürtüşme mi?
İhmal veya keyfiyetin sorumluları kimler?
Bunları görmek istiyorum.
Tanımak ve yüzlerine bakmak istiyorum.
Belki İrem´in mezarına gidip af dileyecek yüzleri vardır.

Orhan Erinç´in röportajı

Türkiye Gazeteciler Cemiyeti Başkanı sevgili büyüğümüz Orhan Erinç´in cemiyetin yan organı olan Bizim Gazete´deki röportajını okudum dün.
Karaelmas Gazeteciler Derneği´nden gazeteci arkadaşlarımıza ve basın kuruluşlarına ulaşan röportaj da mesleğin daha saygın hala gelmesi için çok önemli ayrıntılar var.
İstanbul medyasının bu beyefendi isminden çok şey öğrendik.
Dünkü röportajı bu anlamda çok faydalı.
Medyaya karşı güvenin nasıl oluşabileceğinin anahtarlarını veriyor röportajda.
Öte yandan medyanın kendi içinde kendisini nasıl tedavi edebileceğinin yol haritasını önümüze koyuyor.
Zonguldak dostu büyüğümüzün mesajlarından kendime dersler çıkarmaya çalışıyorum.
Daha çok fırın ekmek yememiz lazım.