Zonguldak´ta insanlar neden şehre inmezler, neden işyerleri erken kapanır, neden sosyal yaşam sıfıra yakındır, neden sokaklar karanlıktır, neden insanlar yaşamaktan mutsuz olur?


Daha fazlası var.


Neden insanlar inmeye korkar, neden bayanlar tek başına dolaşamaz, kazara çıkanlarda bir bir çeşit tacize maruz kalır?


Bugünkü manşet haberimiz destekleyeceğine inandığım nedenleri irdelememiz gerekiyor.


Nedenler çok farklı.


Sosyal gelişimsizlik tıkamış her yeri.


Nedenleri çok farklı.


Hal böyle olunca sürekli artan bir travma var.


"İnsanlar inse nereye gidecek" şeklindeki yakınmadan öte sanırım insanları kent merkezine, sahile indirebilmenin yollarını aramak gerekiyor. Aslında çok basit. Sadece istemek önemli. Bunun için ulaşım engelini ortadan kaldırmak gerekiyor. Yani ulaşım sorun olmaktan çıkarılmalı. Kim yapacak bunu?


Belediye Başkanı işte buralarda kendisini gösterecek.Gıda üzerine tüketim yapan iş yerleri ve açık alanlar erken kapatmayacak.


Sadece bira satan yerler değil, diğer mekanlarda açık kalacak.


Bunu da teşvik edecek kim? Yine Belediye Başkanları. Yerel yönetimler. İnsanlara kentleri sevdiren nedenler vardır. Kadınlar, aşklar, sahneler, alanlar, çınar ağaçları, sanatçılar.


Hepsinin ana nedeni yaşam ve yaşatma aşkıdır. İşte bu aşkı taşıyabilen sorumlu yöneticilere ihtiyaç var. Orasını geçip devam edelim. İnsanlara çarşıya inmesi için fırsatlar sunacaksınız. Bunu yeterince sunamamışsınız?


Olsun olduğu kadar yapalım.


İç içe uygulamalarla aşılabilir aslında.


İnsanları kent merkezine indirebiliriz.


Basit, çok fazla zahmet gerektirmeyen akıllıca uygulamalarla 3-4 aylık zaman zarfında insanları daha mutlu edebiliriz.


Bizim elimizde. Ama kafamızla elimiz arasında çok mesafe var.



Utandıran karanlık!


Zonguldak kent merkezinden bahsediyorum.


Bazen yaşadığımız rezilliklere inanamıyorum.


Allah aşkına.


Yetkililer bu kentin sahillerinden hiç mi geçmiyor. Nedir bu kordon boylarının hali.


Bu karanlık. Bu ihmalkarlık.


Bu keyfiyet.


Zonguldak´ı yönetenlerin halktan ne kadar kopuk olduklarının fotoğrafıdır aslında bunlar.


Kendi tıkırında olanların görmezlikten gelme çabasının yansımasından başka bir şey değil.


Böyle bir şey yok.


Böyle bir bencillik, böyle bir duyarsızlık insanın dokusuna yakışan bir davranış şekli değil.


Lambanız, elektriğiniz yoksa halk ne yapacak bu aydınlatma direklerini.


Lütfen beyler.


Kenti yönettiğini zannedenler.


Koltuklardan kalkın, salonlardan çıkın.


Şu halkı bir dinleyin.



Yeni Adliye Binası!


Çok defa yazdım.


Mevcut adliye binamızın yanında yeni bir bina yapılacak.


Gelin buraya ikinci bir bina yapmayalım diyoruz.


Yeni bir yer bulunup yeni yapılanma burada olsun.


Gidin bakın liman arkasına.


Nasıl büyük otoparka dönüşmüş.


Yeni bir bina yapılacak.


Bir de o zaman bakın.


Peki bu konuda ne yapabiliriz?


Bunu soralım.


Söz konusu Adliye Binası olmasından mıdır nedir bilemiyorum.


Ancak öneri getirmesi gerekenler sus-pus.


Oysa Sayın Başsavcı Hüseyin Özbakır´a bu konunun önemini anlatmamız gerekiyor.


Eminim kendisi de mantıklı bir formüle sıcak bakacaktır.


İyi de kim anlatacak?


Bu kadar acizlik olur mu?


Bu kentte yaşamaktan işte bu yüzden utanıyorum.


Yerel yöneticiler bağımlı, sivil toplum önderleri sahipsiz.