Çalışınca her şey oluyor.


Çalışmak lazım.


Zaman ayırmak, tembellik etmemek ve kovalamak.


Yoksa bir süre sonra bazı şeyler kendiliğinden ayağınıza geliyor.


Daha fazla çalışırsak işler daha fazla yoluna girer.


Başta elbette niyet.


İyi niyet.


Niyetiniz her ne olursa olsun.


İyi ya da kötü.


Bir şekilde geri dönüyor.


Birileri için kendisini çalışmak zorunda hissedenlerin gideceği kilometre bellidir.


Ama kurumu için çalışanların aslında kendisi için çalıştığı bilincine sahip olmaları bazı şeyleri kendiliğinden çözer.


Bazı işlerin mesaisi yoktur.


Bizde mesela böyledir.


Çalış babam çalış.


Siyaset mekanizması da böyledir.


İnsanı hayata bağlayan şey çalışmaktır.


Çok çalışan mutlaka daha çabuk sonuca gider.


Kim ne kadar çalışıyor?


Bunu ölçmek kolay değil.


Kimi az çalışır çok güzel reklam yapar.


Kimi çok çalışır reklam yapamaz.


Ama bir yerde iş gelip gerçeklerle yüzleşir.


Zonguldak´ı yönetmek için görev başında olanlara şöyle bir bakıyoruz.


Bir kısmı halinden bezmiş.


Bir kısmı heyecanını yitirmiş.


Siyasette böyle.


Kurumlarda böyle.


Hantallaşmış, hantallaştırılmış, uyuşturulmuş bir haldeler.


Heyecan olmadan hiçbir şey olmaz.


Zonguldak´ın haline bakıp ah edip vah etmeye gerek yok.


Çözüm tek.


Yol açacaksınız.


Yol açmasını bileceksiniz.


Çalışacak ve çalıştırmasını bileceksiniz.


Sorumluluk ahlakının ne demek olduğunu bilen insanlara yer vereceksiniz.


Kendisini sorumlu hisseden ve kendisini bilen insanlara görev vereceksiniz.


Zonguldak´ı memur kafasından kurtaracaksınız.


Hımbıllıktan kurtaracaksınız.


Kötü yönetilen bir Zonguldak ile karşı karşıyayız.


İşin en kötüsü de bunu herkes kabul ediyor da değişim için kimse düğmeye basamıyor.


İş gençlere kalıyor.


Gerekiyorsa kapılar kırılmalı.


Gerekiyorsa kalpler kırılmalı.


Gerekiyorsa sokağa dökülmeli.


Ama bu gençler her yerde görev almalı.



Medya okur çelişkisi!


Zonguldak nüfusa oranla Türkiye´nin en fazla yerel gazete bulunduran ili.


Bilemiyorum ama muhtemelen bu sayıya oranla en az yerel gazete okurunun olduğu bir il.


Yani ortada koca bir çelişki var.


Nedenleri elbette çok farklı.


Vatandaşın yerel gazete okuması gerekiyor.


Kentinde, mahallesinde ne olup bittiğinden habersiz okurun, daha fazla yerel gazete okuması gerekiyor.


Bizlerin de bu kadar emek harcanan gazeteleri mahallelere çıkarmamız gerekiyor.


Okur ne kadar çok yerel gazete okursa Zonguldak´ın geleceği adına o kadar sağlıklı karar verir.


Çok gazeteye sahip olmanın avantajlarını da değerlendirebilir beki bu kent. Bu yüzden abone olarak veya beleş aldığınız yerel gazetelerle cam silmek yerine saklayıp başkalarına da ulaşmasını sağlayın.



Hüseyin Öztek üzerine


Dün iki değerli misafirimiz vardı.


Sedat ve Sevil Öztek çifti.


Rahmetli Belediye Başkanı Hüseyin Öztek´in oğlu ve gelini.


Zonguldak onların içinde kocaman bir yara.


Binlerce Zonguldak gönüllüsünden sadece ikisi.


Zonguldak´ın bugün kentsel sorunlarının çözümü üzerine ne zaman kafa patlatsak bir Hüseyin Öztek ismi önümüze çıkıyor.


Örneğin Mithatpaşa Tüneli.


Onun zamanında ve onun çabasıyla hayata geçirilmek için planlanmış.


Onun ufkunu bugünle kıyaslıyoruz.


O dönemi her ne kadar yaşamamış olsam da galiba biz Hüseyin Öztek veya onun gibi birini arıyoruz.


Gerçi geç.


Geleceği bellenmiş bir kent merkezinde bundan sonra ne yapılabilir.


Hala üst üste katlar çıkılıyor.


Hala bunlar görmezden geliniyor.


Dün onların yüreğinde bu yarayı çok daha net gördüm.


TRT Radyo´nun ekibi geldiğinde de bu konuyu tartıştık.


Bakıyorlar ve anlam veremiyorlar.


Zonguldak´ı hiç görmemiş insanlar Zonguldakspor´un durumunu sorduğunda yanıt verirken ben utanıyorum.


Acaba kulübün bu duruma gelmesinde emeği geçenler utanıyor mu?


Bizim gibi düşünenlerin yarasını deştim.


İsteyerek ve bilerek oldu.


Nasıl olsa bu yara asla kapanmayacak!