Bakacakkadı 100’üncü Yıl Atatürk Hizmet Köyü bir süredir gündemde.


Burasıyla ilgili benzer tartışmalar 2000 yılında da yaşanmıştı.


Vali İsmet Metin’in kulakları çınlasın.


Az uğraşmadı burasını turizme kazandırmak için.


Ama İsmet Metin gitti, sorunda bitti aslında.



Zarar ettiği gerekçesiyle İl Özel İdare tarafından satışa çıkarılan Bakacakkadı 100’üncü Yıl Atatürk Hizmet Köyü, 100’üncü Yıl Vakfı’nın eline geçti.


Yıllar sonra başa döndük.


Belki de olması gereken yere döndük.



Bu süreçte ihale ve rakamlara yönelik farklı tartışmalar yaşandı.


Yerine göre her kafadan bir ses çıktı.


Yerine göre birileri inanmak istediğine inandı.


Bizde gelenektir.


Siyasette, medyada gelenektir.


İçinde şaibe kokusu almak için çok uğraşırız!


Alamasak da, almış gibi yaparız!


Kimi zaman hastalık derecesinde…



Bu işlerde kurumsal iletişim önemliydi.


Ne Zonguldak Valiliği, ne İl Özel İdaresi, ne de 100’üncü Yıl Vakfı bilgi içerikli bir açıklama yapmadı.



Günlerdir bir üniversite konuşuluyor.


Bakacakkadı’da çok daha öncesinde de bir üniversite gündeme gelmişti.


Ancak kimler ve nasıl olacağı konusunda kimse üzerinde durmadı.


Dolayısıyla temenni olarak kaldı.


Hatta bir keresinde AK Parti Zonguldak Milletvekili Köksal Toptan, TBMM Başkanı olduğu dönemde Bakacakkadı’da bir vakıf üniversitesi kurulabileceğini söylemişti.


O vakıf, bu vakıf mı, bilemiyoruz.


Ama düşüncesi bile güzeldi.



Dün 100’üncü Yıl Vakfı Yönetim Kurulu Başkanı Dr. Cemil Çakmaklı ile görüştük.


Büyük bir keyifle yaptığımız sohbette derin tecrübelerinden de yararlanma şansı bulduk.


100’üncü Yılı konuştuk.


Üniversiteyi konuştuk.


Çakmaklı, iş bitmeden konuşmayı sevmiyor.


Neticeye bakan bir isim.


Kamuoyunun ve medyanın heyecanını, merakını gidermek isterken dikkatli olmaya özen gösteriyor.



Çünkü bizde henüz başlamamış birçok şey bitmiş gibi anlatılır, öyle algılanır, öyle algılanmak ister.


Yıllar geçer, bir bakmışsınız, değişen hiçbir şey olmamış.


Medya ve politika bu hataya çok düşer.


Çakmaklı da, bunun farkında olan hassas bir isim.


Çakmaklı, üniversite düşüncesinin niyet projesi olduğunu belirtiyor.


Niyet güzel.


Güzelin de ötesinde.


Harika…



Zonguldak, o kadar çok şeye aç ki, Çakmaklı konuştukça, o niyet bile bizleri heyecanlandırıyor.


İşleri gereği Zonguldak’ta yaşamamasına karşın daha bilmediğimiz pek çok detayı kendisinden öğreniyoruz.


Onları da ayrıca paylaşacağız.


Çakmaklı’nın üniversite düşüncesinin temelindeki en büyük neden, Zonguldak’ın ekolojik ve organik dokusunun koruyarak istihdama katkı sunmak.


Vakfın kurulduğu yıllarda başlattığı örtü altı bitki yetiştiriciliğini hatırlatıyor.


Bölgenin bilmediğimiz, göremediğimiz, önemsemediğimiz avantajlarını anlatıyor.


Bu avantajların nasıl değerlendirilmesi gerektiğini anlatıyor.


Neler yapılabileceğini anlatıyor.


Bu proje ile köylerin nasıl eğitim kampüsünün bir parçası haline gelebileceğini anlatıyor.



Bu kentte yıllardır konuşulmayanları anlatıyor aslında.


Konuşulup es geçilenleri hatırlatıyor aslında.


Ve son dönem küçük lokal uygulamaların yapıldığı organik ve ekolojik tarımın yeni dünyadaki yerini anlatıyor.



Çakmaklı, bu anlattıklarını Antalya’da kısmen uygulayarak, Türkiye’de bir ilki başarmıştı.


Kurduğu otel sahası içinde; atlar, inekler, tavuklar, tarım sahaları vardı.


Amaç; otel müşterilerine natürel konaklama imkanları sunup, organik ürünler tattırmaktı.


Çakmaklı, Bakacakkadı’daki hayalini anlatırken, Antalya’dan kareler var hafızamızda.


Diyoruz ki: “Neden olmasın?”


Çakmaklı, “Bu niyetin yaşama geçmesi için 3-4 yıl” diyor.



Bizce kent bu niyeti sahiplenmeli.


Kent, bu niyeti sahiplenirse, Vakıf çok önemli bir iş yapmış olur.


Çok önemli bir projeye önderlik etmiş olur.


Bu sadece bir okul değil, kalkınma projesi.


Bu sadece bir okul değil, turizm projesi.


Bu sadece okul değil, istihdam projesi.


Olgunlaştırılmalı.


Hayata geçirilmeli.