Demirlere yapılan operasyonun bundan sonraki süreci, hukuki zeminde ne getirir, ne götürür, bilemeyiz.


69 kişinin gözaltına alındığı operasyonun ardından kimsenin tutuklanmamış olması, farklı şekillerde yorumlanıyor.


Bundan sonra da yorumlanacaktır.


Ancak yasal süreç devam ederken, operasyon ve sonrasında yaşananların sosyolojik anlamda irdelenmesi ve sonuçlar çıkarılması gerekiyor.


Operasyonun ardından paylaştığımız yorumda;


&8220;Varsa bir hukuksuzluk, haksızlık, suç zaten cezalandırılır.


Yoksa zaten adalet yerini bulur.


Bazen operasyonlar büyük gürültü kopartır, ama içi boş çıkar.


Bazen sessiz sedasız yapılan minik operasyonlardan büyük sonuçlar çıkar.


Böyle zamanlarda çok bilen, çok konuşandan geçilmez.


Akla hayale gelmeyen senaryolar yazılır.


Kim gerçekten dost, kim gerçekten düşman ortaya çıkar.


O güne kadar dost görünenler, dost geçinenler, birden bire sallamaya başlar.


Bugüne kadar gaz verenler, birden bire kaybolur&8221; demiştik.


Bu bağlamda da herkesin kendisine çıkaracakları dersler var.


Diyelim ki, Demirler kendilerine atfen ileri sürülen suçları işlediler, kanunsuzlukları yaptılar.


Peki, bunları tek başlarına mı yaptılar?


Demirler bu kadar suçu işlerken, bu kadar kanunsuzluğu yaparken, savcılar neredeydi?


Her daim Demirler ile dirsek temasında bulunan Valiler neredeydi?


Demirlerden her türlü bağış isteyen ve alan kurumlar neredeydi?


Karakola yardım, emniyete inşaat malzemesi desteği isteyen Emniyet Müdür Yardımcıları neredeydi?


Demirlerle top koşturan, arkadaşlık eden, kanki olan komiserler neredeydi?


Lojmana kömür, okula kömür isteyenler neredeydi?


Ya siyasiler&8230;


Ya milletvekilleri&8230;


İl başkanları, ilçe başkanları&8230;


Bürokratlar&8230;


Operasyonun ardından pek çoğu farklı farklı konuşmaya başladılar.


Çünkü operasyon çok büyüktü ve Demirler ile dirsek teması bulunanlar, telefonla konuşanlar arkadan arkadan sallamaya başlamışlardı.


Bugüne kadar Demirlerin hatalarını, sevaplarını yüzlerine söylemeyen pek çokları, arkadan arkadan konuşmaya başlamıştı.


&8220;Aslında şöyle...&8221;


&8220;Aslında böyle&8230;&8221;


Demirlerin televizyonuna çıkabilmek için 50 takla atanlardan pek çoğu da, bu sallayanların arasındaydı.


Bugüne kadar;


&8220;Şurada yanlış yapıyorsunuz&8221; demeyen pek çok kişi, birden bire kendisini sıyırıverme endişesine düştü.


Salih Demir ve Erdoğan Demir, bugün tutuklanmış olsaydı, ortalık toz duman olacaktı.


Sokaklar;


&8220;Görmedim...&8221;,


&8220;Etmedim&8230;&8221;,


&8220;Biliyordum&8230;&8221;


&8220;Bilseydim, bu kadar yakın olur muydum...&8221; diyenlerle dolup taşacaktı.


Demirler günahkar, geride kalan herkes tertemiz olacaktı, öyle mi?


Gözaltındaki tüm isimlerin serbest kalmasıyla şimdilik rahat bir nefes aldılar.


Yeniden sormak gerekirse;


Demirler bu kadar suçu işlediyse, tek başlarına mı işledi?


Bugüne kadar sürekli kendileriyle dirsek temasında olan, hayatı paylaşan bürokratların, emniyetçilerin, siyasetçilerin, dostların, dost görünenlerin, hiç mi suçu yok?


Olaya hukuki yönden değil, biraz da bu tarafından bakalım.


Geçmiş olsun.


Herkes kendisine düşen dersi çıkarsın.



Tebrikler, teşekkürler&8230;



Bülent Ecevit Üniversitesi (BEÜ), son iki yıldır kan bağışı sayısı ile gündemde.


Eğitim, bilim, araştırma başta olmak pek çok alanda adını daha fazla duyurmaya başlayan eski Karaelmas, yeni Bülent Ecevit Üniversitesi, kan bağışıyla da adını altın harflerle yazdırdı.


Bülent Ecevit Üniversitesi&8217;nde bu yıl ikincisi gerçekleştirilen kan bağış kampanyasında kırılan rekorun ardından Başbakan Recep Tayyip Erdoğan, BEÜ Rektörü Prof. Dr. Mahmut Özer&8217;e altın madalya taktı.


20 Mart 2013 tarihinde &8220;Kampüsün Kanında Hayat Var&8221; sloganıyla organize edilen kan bağışı kampanyasında bin 267 ünite kan bağışı ile Bülent Ecevit Üniversitesi, yine kendisine ait olan rekoru geliştirerek, ülke çapında büyük bir takdir kazanmıştı.


Göreve geldiği günden bugüne Bülent Ecevit Üniversitesi&8217;nin tüm kampüslerinde çeşitli dönemlerde yürütülen kan bağışı kampanyalarında toplam 7 bin 495 ünite kan bağışının yapılmasına katkıda bulunan Rektör Özer, farkındalığın yaratılmasında öncülük eden isim oldu. Ankara&8217;da Türk Kızılayı Olağan Genel Kurulu´nda gerçekleştirilen törenin ardından duygularını ifade eden Rektör Özer diyor ki:


&8220;Sayın Başbakanımızın elinden bu madalyayı almak çok büyük bir onur.


Ben bu madalyayı kan bağışında bulunan tüm öğrencilerimiz ve kampanyada görev alan çalışanlarımız adına bu madalyayı aldım.


Bu onur üniversitemizin&8230;&8221;


Bizler de Rektör Özer&8217;i ve kan bağışı ile bu onuru getiren bağışçı öğrenci ile akademisyenleri yürekten kutluyoruz.


İnanıyoruz ki, önümüzdeki yıl bu rakam daha da artacak.



Emniyet böyle yaparsa&8230;



Zonguldak&8217;ın tek caddesinde dün yine trafik felç oldu.


Vatandaşlar isyan etti.


Ambulanslar ilerlemekte zorlandı.


Trafiği felç eden ise, bu kez Zonguldak Emniyet Müdürlüğü&8217;nün MOBESE kamerasının bakımını yapan araç oldu.


Tam olarak Ulu Cami&8217;nin önünde yola park eden araç nedeniyle ulaşım tek şeride düştü.


Sürücüler oradan geçerken, söylendi durdu.


Kimse açıp 155&8217;e şikayet edemedi.


Vatandaş kimi kime şikayet etsin...


Orada zaten sorunlu olan trafiğin ilerlemesi için sürekli olarak trafik polisi bulunduran Emniyet Müdürlüğü&8217;nün yaptığı akla zarar bir işti.


Gece sakin bir saatte yapılabilirdi.


Neyse protokol üyeleri ve Vali Erol Ayyıldız trafikte sıkıştı kaldı da...


Vali Ayyıldız sorunun kaynağını sordu.


Sorunun kaynağı belliydi.


O araç, yani vinç kaldırıma çıkarıldı.


Aslında değişen bir şey olmadı.


Türkiye&8217;de böyledir bu işler.


Vatandaşın hakkını-hukukunu korumakla yükümlü kurumlar, olmadık zamanda, olmadık işler yaparak, halka kötü örnek olurlar.


Vatandaşa cezayı basarlar, kendilerine laf söyletmezler.


Lütfen biraz daha dikkat&8230;