Ofkar Madencilik’in sahibi İsmail Ofluoğlu, “Şahsımın da içinde olmuş olduğu biz rödevanslı saha sahipleri de zaman zaman hatalar yapıyoruz. Şu anda ateş bizi yaktığı için avazımız çıktığı kadar bağırıyoruz. Ama bu şehrin diğer meselelerini göz ardı edebiliyoruz” dedi.

Ve ekledi:

“Sesimizi duyacakları enkaz altında bırakırsak, kim duyabilir ki bizim sesimizi? Aynı masa etrafında buluşabilme kültürümüz zayıf olduğu için maalesef her köşe başından ayrı bir ses, ayrı bir tını çıkıyor. Ve sonunda kendi seslerimizden kendimiz rahatsız olmaya başlıyoruz.

Biz, bu şehrin her ne kadar bir değeriysek de şehrin diğer değerlerini göz ardı edebiliyoruz. Bu gün vermiş olduğumuz bu mücadelede her an yanımızda olan muhtarlarımızın sorunlarına ne kadar el attık acaba? Peki, yerel basınının her geçen gün zorlaşan ekonomik şartlara rağmen, ayakta kalma mücadelelerine ne kadar katkı sunduk? Peki, şehrimizin gözbebeği Zonguldakspor'umuza ve amatör kulüpler ile sanatsal çalışmalara ne kadar katkı sunduk?

Ama şimdi herkesten, her kesimden destek bekliyoruz! Bunlar işin sosyo-ekonomik yönleri... Bir de işin çevresel boyutları var. Sağlıklı çevre hepimizin hakkıyken, çevremize ve çevre sağlığına ne kadar katkıda bulunduk? Ağır yüklü kamyonlarımız, belediyelerimizin milli servet ile yapmış oldukları yollardan geçerken ve bu yollara büyük ölçüde zarar verirken, belediyelerimize ne kadar sahip çıktık?

Şimdi hepimizin şapkasını önüne koyup özeleştiri yapma zamanıdır. Herkes, kendi vicdanında iç muhasebesini yapmalıdır.”

Zonguldak’ta biri "Kral çıplak" dedi.

Bu düşünceleri nedeniyle İsmail Ofluoğlu’nu alkışlıyoruz.

Hıyar görse, tuzluğu alıp koşuyor!

Zonguldak’ta bir siyasetçi...

Kimin elinde bir hıyar görse, tuzluğu alıp koşuyor!

Oysa tuzun fazlası sağlığa zararlı!

Kendisini geçmişte çok uyardık!

Ama illa, "Ben tuzlayarak yiyeceğim" diyor!

Tabi ki kendi bileceği iş!

Ama bizde ona göre hıyar yok!

Tuzunu al, diğerlerine koş!

Tuzla, tuzla ye!

Yeni gelin...

Zonguldak’ta bir siyasetçi...

Yeni gelin gibi her mikrofona sarılıyor!

"Bu mikrofon senin değil" diyorlar...

"Benim zamanımda, ben görevdeyken, ben, ben, ben" anlatıyor!

Görev süresinde neye imza atmışsa, hepsinin bir fotokopisini almış!

"Çay içer misin?" deseniz, “Ben çayı" diyor, fatura gösteriyor!

"Su içer misin?" deseniz, “Ben suyumu kazandım da içtim” diyor, fatura gösteriyor!

"Yaş" deseniz, nüfus kağıdı yerine “Ben” diyor, bir kağıt çıkartıyor!

İyi ki; Allah’a, onun varlığına ve birliğine ve Hazreti Muhammed’in onun peygamberi olduğuna inanıyoruz.

Yoksa bir belge çıkartıp, bizi "peygamber" olduğuna inandırabilirdi!

İyi, güzel, doğru ne varsa, kendisi yaptı!

Kötü, sorunlu, çözümsüz ne varsa, kendiliğinden oldu ya da başkaları yaptı!

Her dönem böyle bir ruh hastamız oluyor!

Bu da bize Yüce Mevla’nın bir sınavı...

Kibrini, kinini alır gider!

Zonguldak’ta bir siyasetçi...

Sanki ondan önce hiç kimse Zonguldak’a hizmet etmemiş!

Sanki onu göreve Yüce Mevla getirmiş!

Kimsenin koltuğuna oturmadı!

Kendine koltuk aldırdı!

Kendine klozet taktırdı!

Sanırım giderken klozetini de alır!

Çünkü ağanınkinin üzerine şey olmaz!

İnşallah giderken; kibrini de, kinini de yanında alıp gider!

Parti rahat eder.