Zonguldak’ta çok büyük bir rezillik yaşandı!

Merkez Meşrutiyet Mahallesi Kadırga Caddesi’nde her yağmurda sorun yaşandığı için başında nöbetçi bekleyen bir mazgal vardı.

Zonguldak Belediyesi, AK Parti’den CHP’ye geçti!

Personel de çıkarılmadı!

Ama yağmurun yağacağı bilinmesine rağmen ortalıkta kimse yoktu!

Mazgal tıkandı!

Sular yola taştı!

Araçlar geçmekte zorlandı!

Belediyeye haber verdik...

Önce bir iş makinesi geldi!

Mazgalın kapağını bulamadı!

Sonra işçiler geldi!

Suya girmeden mazgalı aradılar, bulamadılar!

Sular taştı, yol tamamen trafiğe kapandı!

Yanlış bir yeri parçaladılar!

Sonra AK Parti döneminde; Çevre, Şehircilik ve İklim Değişikliği Bakanlığı’nda hibe edilen kuka geldi...

Sonra 20 kişi oldular!

Yağmur durdu!

Sular çekildi!

Hastane yolu açıldı!

Çok büyük bir rezillik yaşandı!

Şehir trafiği altüst oldu!

Tahsin Erdem medyası sağıra yattı!

Yüce Rabbim, Zonguldak insanını Tahsin Erdem ile sınıyor!

Yüce Rabbim, Zonguldak insanını Muammer Avcı ile sınıyor!

Yüce Rabbim, bizi daha kötülerinden koru...

Emekçilere haksızlık etmeyelim...

Balık baştan kokar!

Demirlerin taşeronu!

"Zonguldak Kömürspor A.Ş." adlı bir şirket var!

Şirketin Yönetim Kurulu Başkanı, Hakan Hürfikir görünüyor!

Ama çok fazla detay yok!

Şirketin başka ortağı var mı, o da bilinmiyor!

Hakan Hürfikir, Demir Ailesine ait rödevanslı sahalarda maden ocağı olan biri!

Yani Demir Ailesinin taşeronu!

Bir de dernek var!

Zonguldak Kömürspor Kulübü...

Kulübün borcu olunca, adını değiştiriyor, borçtan kurtuluyorsunuz!

Ama şirket öyle değil!

Federasyona karşı da şirket sorumlu!

Federasyon, parayı şirketin hesabına yatırıyor!

Spor Toto, parayı şirket hesabına yatırıyor!

Harcama kulüpte, gelirler şirkette!

Acayip bir sistem kurulmuş!

Piyasadan bağışları kulüp topluyor!

Harcamayı kulüp yapıyor!

Yapamayınca, kulüp borçlanıyor!

Sonra kulübün adını değiştirip, borçtan kurtuluyorsun!

Özetle, resmi tüm gelirler şirket hesabına gelecek, şirket borçsuz, tertemiz bir şirket olacak!

Takımı satmak istediğinizde, tertemiz bir şirketle satacaksınız!

Kulübün, yani derneğin borçlu olmasının bir önemi yok!

Değiştir ismini, kapat derneği, kurtul borçtan!

Ama şöyle bir kolaylık da var!

Kulüp adına işletilen otoparkta çalışan biri, şirketin gelirine 1,5 milyon liralık temlik koymuş, parayı almıştı!

Artık kendi adına mı aldı, başkanın adına mı aldı?

Orasını Allah biliyor!

Demirler biliyor!

Hürfikir biliyor!

Bir tek Zonguldak bilmiyor!

İşte böyle bir yapının içine bazı isimleri çağırıyorlar!

Normal bir iş insanı, bu yapının içine girer mi?

Bu rezilliğe kim göz yumuyor?

Zonguldak sahilindeki "Gaziantep Günleri" saçmalığı sürüyor!

Şehirde, bu gıda terörüne herkes karşı!

Elbette her yıl olduğu gibi ilk sırada biz karşıyız.

Çünkü biz, Zonguldak halkının, birkaç kişinin küçük menfaatleri uğruna zehirlenmesine karşıyız.

Zonguldak esnafı, bu rezilliğe sonuna kadar karşı...

Bu rezilliğe, Zonguldak Valisi Osman Hacıbektaşoğlu izin verecek değil ya!

Geriye kim kalıyor?

Zonguldak Belediye Başkanı Tahsin Erdem!

Bir Belediye Başkanı, hiçbir sıhhi kurala uymayan böyle bir rezilliğe neden izin veriyor?

Bu işten kimin çıkarı var?

Kıssadan Hisse: Mendil...

Yaşlı adam, buz gibi havada sattığı mendillerden uzattı genç çifte...

"Almaz mısınız evladım? Siftahım bile yok. Hadi alın."

"İhtiyacımız yok beyamca?" deyince genç adam, tekrar etmişti yaşlı adam tatlı ses tonuyla...

"Mendile hep ihtiyaç vardır be evladım. Al bitane, hadi al..." dediğinde ise, genç adamın yanındaki nişanlısı hapşurmuştu o anda. 

Ceplerini arar gibi yaptı ama bulamamıştı aradığını... Aslında ihtiyacı vardı mendile...

Genç adam ise, ne kadar arasa da bozuk para bulamadı ceplerinde. 50 lira bulabilmişti. 

"Neyse, kalsın bey amca..." deyip göndermişti yaşlı adamı....

Sevdiği, neden böyle yaptığını sorduğunda ise, "Bunlar böyledir, sen bilmezsin. 'Siftahım yok' derler, para üstü vermemek için. Bir mendile fazla fazla alırlar parayı... Gözüne baktım mı, anlarım ben bunların... Ciğerlerini bilirim. Fırsatçının teki işte..." deyince, elindeki çantasının içine bırakılmış bir mendil paketinin olduğunu görmüştü. 

Adamın iyi niyetli olduğunu anlamış, pişman olmuştu ama adam çoktan gözden kaybolmuştu. 

Arasa da nerden bulacaktı ki?

Ertesi gün tekrar buluştular nişanlısıyla... Balık-ekmek yedikleri dükkandaki haber kanalında dönüp duran habere takıldı biranda ikisinin de gözü...

"Uzun zamandır boğazından tek lokma geçmemiş olan, sokaklarda yaşayıp, ekmek parasını mendil satarak kazanan yaşlı adam, dün gece bir bankta açlıktan öldü..." diyen spikerin sesiyle yediklerini ellerinden bıraktılar. 

Genç adamın nişanlısı, cebinde hala duran kağıt mendili çıkardı. İkisininin de gözlerinden birkaç damla yaş süzüldü o anda...

Yaşlı adam, bir gün önce mendile ihtiyacı olduğunu anlamıştı genç çiftin. Ama onlar, ihtiyaç sahibi olduğunu, aç olduğunu anlayamamıştı yaşlı adamın... 

Hisse: Kimsenin gözüne bakıp da karakterini anlayacağımızı düşünmeyelim. Yanılabiliriz... Kimsenin kalbi dışarıdan bakıldığında görünmez... 

Ve kalp, gözden anlaşılmaz...

Günün Fıkrası: Kahverengi...

(Hadise, Barbaros Hayrettin Paşa komutasındaki Osmanlı Donanması ile Andrea Doria komutasındaki Haçlı Donanması arasında meydana gelen Preveze Deniz Savaşı'nda cereyan eder.)

Bizans, bin gemilik muhteşem bir donanma hazırlar ve denize açılır. Andrea Doria, en öndeki geminin burcunda elleri göğsünde heybetli bir heykel gibi durmaktadır. Gözcü, yelken direğinden bağırır:

– Osmanlı donanması 30 gemiyle göründüüü...

Andrea, emir erine döner:

– Bana kırmızı gömleğimi getirin...

Emir eri, kırmızı gömleği getirir ve sormadan edemez:

– Efendim, neden kırmızı gömlek?

– Savaşta yaralanırsam, "kanım belli olup da askerlerin morali bozulmasın" diye...

Kırmızı gömleği giyer ve aynı ihtişamıyla yerinde durur. 

Gözcü, yine bağırır:

– Osmanlı gemileri 300 olduuu...

Andrea Doria, emir erine döner:

– Bana kahverengi pantolonumu getirin...