Pusula’nın her yazdığı habere itiraz eden bir kesim var!
Bu kesimin iddiasına göre, Pusula, artık eskisi gibi okunmuyor!
Ama farkındaysanız, Zonguldak’ta gündemi Pusula belirliyor.
Pusula’nın yaptığı haberler nedeniyle Zonguldak Belediye Başkanı Tahsin Erdem, Zonguldak kamuoyunda tartışılıyor.
Tahsin Erdem, 107 günlük görev süresinde başarısız oldu!
Belediye başkanlığını, kendi muhasebe bürosu gibi yönetmeye çalışan Tahsin Erdem, batağa saplandı!
Tahsin Erdem, kendi aracıyla işe geliyor, kiraladığı araçları otoparkta yatırıyor!
Kullanmadığı araçların kirasını ödemek için Kapuz Plajı’nın ücretini 5 liradan 30 liraya çıkartıyor!
Otopark ücretini katlıyor!
Artık Zonguldak’ta hemen her gün sular kesiliyor!
Birçok mahallede su tazyikli akmıyor!
Çöpler toplanmıyor!
Sinekten-böcekten geçilmiyor!
“Para yok” diye her gün ağlıyor!
Makama gelen herkese, “Biliyorsunuz, para yok” diyor!
Kapuz Plajı’nda her ay bir kişi vuruluyor!
Üstelik plaj müdürü, bir akşamda iki kişiyi vuruyor!
Biri ölümden dönüyor!
Plaj müdürü tutuklanıyor!
Bu olaylar, Dr. Ömer Selim Alan döneminde olsa, şimdi Tahsin Erdem’i kurtarmak isteyen gazeteciler, “Tutuklanması gereken Dr. Ömer Selim Alan” diye yazarlardı!
Sevgili büyüğümüz, eski Belediye Başkanımız Muharrem Akdemir...
Sizden özür diliyoruz.
"Sizden beceriksizi gelmez" sanıyorduk!
Yanılmışız!
Senin bir tane Davut Acar’ın vardı!
Şimdi her yer Davut Acar!
Devlet, el öpmez...
Özel Harekat Başkanı Süleyman Karadeniz, MHP Genel Başkanı Devlet Bahçeli’nin elini öptü, ortalık karıştı!
Vay efendim neymiş, “Devlet, el öpmez”miş!
Yahu, zaten el öpen "devlet" değil...
"Devlet"in eli öpülüyor.
Emniyet Genel Müdürü Erol Ayyıldız’ın gözü önünde öpüyor.
Fotoğraf hoş karşılanmayabilir...
Özel Harekat polislerinin çoğunluğu milliyetçidir.
Komandoların çoğunluğu milliyetçidir.
Bu devlet için, halkın huzuru için ölümü göze alan bu insanlar, milliyetçi duygularla yetişiyorlar.
Zaten çoğunluğu hilal bıyıklıdır.
Siyasi görüşlerini hiçbir zaman gizlemediler.
Devlet düşmanlarının her zaman korkulu rüyası oldular.
FETÖ'nün darbe girişimi olduğunda, ilk bombalanan yer "Özel Harekat Merkezi" olmuştur.
Bu tesadüf değildir.
Tartıştığımız konuya bak...
15 Temmuz ve çekirdek kabuğu!
"15 Temmuz Demokrasi ve Milli Birlik Günü" kapsamında, Madenci Anıtı'nda etkinlikler yapıldı.
Etkinlikleri izleyen bir dostum mesaj atmış:
“AK Partili bir isim, Çevre, Şehircilik ve İklim Değişikliği İl Müdürünün yanında çekirdek yiyip kabuğunu yere atıyor! Fıkra gibi memleket!”
Sevgili dostum...
Çevre, Şehircilik ve İklim Değişikliği İl Müdürü ne yapsın!
Bu adamı uyarsa, hemen, “Sen benim kim olduğumu biliyor musun? Bu partiyi pen kurdum! Pen bu partinin kurucusuyum! Sen nasıl beni uyarırsın? Ben çekirdeğin kabuğunu yere atacak kadar salak mıyım? Bir kere o kabuklar benim değil! Çekirdeğin kabuklarıdır! Ben havaya attım! Onlar yere düştü! Ama sen beni suçluyorsun! Şovenistlik yapıyorsun!” der.
Ben, Hazreti Muhammed (SAV) Efendimizin son peygamber olmasından çok mutluyum.
Eğer Hazreti Muhammed (SAV) Efendimiz, son peygamber olmasaydı, Zonguldak’tan bir sürü peygamber çıkardı!
Yemin ediyorum, bizim nitelikli dolandırıcı bile kendini "peygamber" ilan ederdi!
Kıssadan Hisse: Papaz ve Haham...
Papazın biri, uzun süredir ahbaplık ettiği hahama, "Bana Tevrat'ı öğretmenizi isterim" der.
Haham, "Olmaz... Sen Yahudi doğmadın, kafan Yahudi gibi çalışmaz. Tevrat’ın kelamını anlaman mümkün değil" der.
Papaz ısrar eder, Haham razı olur ama bir koşulu vardır:
"Soracağım soruya doğru yanıt verebilirsen, öğretirim."
Papaz, "Kabul" diye yanıtlar, "Sor bakalım!" der.
Haham:
"İki adam, bir bacanın içine düşerler. Biri kirli, öteki tertemiz çıkar. Hangisi yıkanır?"
Papaz, "Bundan kolay ne var?" diye atılır:
"Kirlenen yıkanır, temiz kalan yıkanmaz."
Haham içini çeker, "Sana Tevrat'ın kelamını asla anlayamayacağını söylemiştim! Doğrusu tam tersi. Temiz kalan adam, ötekinin kirlendiğini görünce, kendisinin de kirlendiğini sanıp yıkanır. Kirlenen adam ise karşısındakini temiz gördüğü için kendisini de temiz sanıp yıkanmaya gerek duymaz."
Papaz, kafasını kaşır:
"Bak, bu aklıma gelmemişti. Bir soru daha sorar mısın?"
Haham, aynı soruyu yeniden sorar:
"İki adam bir bacanın içine düşerler. Biri kirli, öteki temiz çıkar. Hangisi yıkanır?"
Papaz, doğru yanıtı artık bildiğinden emin, "Temiz kalan ötekinin kirlendiğini görünce, kendisinin de kirlendiğini sanıp, yıkanır. Kirlenen, ötekini temiz gördüğünden kendisini de temiz sanıp yıkanmaz!" der.
Haham, başını sallar:
"Yine yanıldın! Sana söylemiştim, asla anlayamayacağını... Temiz kalan adam aynaya bakar, temiz olduğunu görür, dolayısıyla yıkanmaz. Kirlenen, aynaya bakıp kirlendiğini görünce, gider yıkanır."
Papaz itiraz eder:
"Ayna nereden çıktı? Bana 'ayna var' demedin ki..."
Haham, parmağını sallar:
"Seni uyardım, bu kafayla Tevrat'ın kelamını kavrayamazsın. Tevrat'ı anlamak için her olasılığı düşünmelisin."
"Peki, peki" diye inler papaz, "İzin ver, bir kez daha şansımı deneyeyim. Başka bir soru sor!" der.
"Son kez soruyorum" der, Haham:
"İki adam, bir bacadan içeri düşerler. Biri temiz, öteki kirli çıkar. Hangisi gidip yıkanır?"
Papaz, "Artık her olasılığı biliyorum" deyip, bir solukta sıralar:
"Eğer ayna yoksa temiz kalan ötekini kirli görüp kendisinin de kirlendiğini düşünerek gider yıkanır. Kirlenen, temize bakıp kirlenmediğini düşünerek, yıkanmaz. Eğer ayna varsa, temiz kalan aynaya bakıp temiz olduğunu görür, dolayısıyla yıkanmaz. Kirlenen aynaya bakıp kirini gördüğü için yıkanır!"
Haham başını sallayıp, "cık cık" yapar:
"Hayır, sana söylemiştim, kafan Yahudi kafası değil, Tevrat'a basmaz! Söyle bana, aynı bacadan içeri düşen iki adamdan birinin kirlenip, ötekinin temiz çıkması mümkün müdür?" (Alıntı)