Türk Kızılayı Zonguldak Şubesi Başkanlığı toz-duman oldu.
Aydın Ergenç'in istifasının ardından "Başkan" meselesi çözülemedi.
Kızılay, Aydın Ergenç'ten sonra bir türlü toparlanamadı.
Eski bir şube başkanı dedi ki:
"Kızılay'da beş kuruş para alamazsın. Huzur hakkı yok, hatta cebinden verirsin."
İyi de Kızılay için neden bu kadar hırs yapıldı?
Atanmış mevcut Başkan Serap Elibol ve yönetimi yeniden aday oldu.
Biz tek liste ile kongrenin yapılıp tamamlanacağını zannediyorduk.
Öyle olmadı, olamadı.
Serap Elibol'un karşısına, Kızılay Kan Merkezi eski doktoru Murat Babalık aday çıktı.
Ancak çoğunluk sağlanamadığı için kongre ertelendi.
Bakalım haftaya neler olacak?
Olaylar öyle bir yere geldi ki...
Belki de mevcut yönetim adaylıktan geri bile çekilebilir.
Kızılay'daki olaylarla ilgili MFA Maske ortağı ve AK Parti Belediye Meclis Üyesi Murat Uzun, yani Serap Elibol'u Genel Merkeze öneren isim bugün bir açıklama yapacak. Açıklamayı Murat Uzun'un yapması da yanlış. Serap Elibol bu açıklamayı kendisi yapabilirdi.
Ayrıca ben, Kızılay Yönetim Kurulu Üyesi gazeteci Adnan Küçükvar'ın yaptığı şu yoruma hiç katılmıyorum.
Neydi o yorum, okuyalım...
"CHP, MHP, AK Parti'nin içindeki yöneticiler, İYİ Parti, dernekler, partililer, 'Yemin ederim biz kan vermiyorduk, kurbanda vekalet vermiyorduk. Biz sadaka, fitre, zekat da vermiyorduk. Buradan kopmuştuk' diyorlar."
Ben bu partilerden olanların Kızılay'a her konuda destek verdiğini biliyorum.
Bu işi partileştirmek ayıp!
Eğer Kızılay'a destek vermeyenler varsa, o da kendi ayıplarıdır.

Öğrenci servisleri bu rahatlığı nereden buluyor?
Zonguldak'ta geçtiğimiz cuma günü yoğun kar olmasına rağmen okullar tatil edilmedi. Sorumluluğunu bilen öğretmenler ve öğrenciler okullarına gittiler.
Servis araçları çalışmama kararı alınca çoğu öğrenci mağdur oldu.
Evlerine düşe kalka gittiler.
Servis sahipleri, kar yağınca, kafalarına göre tatil kararı veriyorlar. Ama servis parasını tam alıyorlar!
Bu, geçtiğimiz aylarda da böyle olmuştu, daha okullar tatil edilmeden karar alıp, "Biz çalışmayacağız" demişlerdi.
Servisçiler, bu rahatlığı nereden buluyor?
Kendi başlarına böyle karar alabilirler mi?
Bunların bir anlaşması, bir şartnamesi yok mu?
Çocuklar, o gün o karda mağdur oldular ve buna hiçbir yönetici bir şey yapamadı.
Öğrenci servisleri ile ilgili yoğun şikayetler geliyor. Şöyle...
Servisçi, bir okulla anlaşıyor, birkaç okulla daha anlaşma yapıyor.
Aynı saatte derse girecek birkaç okulun öğrencisini taşıyor.
Örneğin, sabah öğrenci derse saat 08.45'de başlayacak, saat 08.30'da okulda olması yeterli.
Ancak öğrencileri, saat 07.30'da, sabahın köründe okula bırakıyor.
Tam gaz diğer çocukları almaya gidiyor.
Ne kadar sakat bir durum?
Hem çocukların bir kısmını sabahın köründe okula bırakıyor hem diğer servise yetişmek için arabayı kim bilir kaç kilometre hızla kullanıyor?
Aileler, çocuklarını servisçilere emanet ediyorlar, onlar da emanete ihanet ediyor. Çocukların başına bir şey gelse, bunun hesabı nasıl verilecek?
Bu yüzden Milli Eğitim Müdürlüğü yetkililerine çağrıda bulunuyoruz...
Öğrenci servisleri daha sık denetlenmeli.
Onlar "çok para kazanacaklar" diye çocukların hayatları tehlikeye atılamaz.