Miting korteji, İstasyon Caddesinden Madenci Anıtı alanına yürüdü. Yürüyüşler ve miting sırasında Yaşasın 1 Mayıs, Madenci feneri sönmeyecek, Yaşasın emek dayanışması, Emeğin Başkenti Şanlı Zonguldak. Yaşasın işçilerin birliği. Yaşasın sınıf dayanışması. Susma haykır taşerona hayır. Maden işçisi demokrasi bekçisi
Kurtuluş yok tek başına ya hep beraber ya hiçbirimiz. Hak verilmez alınır, zafer sokakta kazanılır. Geliyor, geliyor, madenciler geliyor. Emeğe uzanan eller kırılsın. İşçi alınsın üretim artsın. Emekçiyiz haklıyız, kazanacağız. İş ekmek yoksa barış da yok. Savaşa değil üretime bütçe. Tazminata uzanan eller kırılsın. Eşit işe, eşit ücret. Yaşasın demokrasi mücadelemiz. Zafer direnen emekçinin olacak. Ankara şaşırma, sabrımızı taşırma. Santraller halkındır satılamaz. Hükümet şaşırma, sabrımızı taşırma. İşçi memur elele, genel greve. Vur vur inlesin, Ankara dinlesin. Madencinin kaderi ölmek değildir sloganlarını attılar.
Kortejlerde, 1 Mayıs İşçi Bayramı kutlu olsun. Emek sömürüsüne, iş cinayetlerine son. Taşeron demek ölüm demek. Kıdem tazminatına dokundurtmayız. İşçi alınsın üretim artsın. Madenci feneri sönmeyecek. Özel istihdam bürolarına hayır. Güzel ölmek, Zonguldakın kaderi değildir. İş güvencesi istiyoruz yazılı dövizler taşındı. Armutçuktan gelen işçilerin taşıdığı büyük bir ekmek ve omuzlarındaki Madenci güzel öldü yazan tabut mitingin en renkli ve çarpıcı görüntüsünü oluşturdu.
KİMLER KATILDI
Mitinge; CHP Zonguldak Milletvekili Ali İhsan Köktürk, Zonguldak Belediye Başkanı Muharrem Akdemir, CHP Kadın Kolları Genel Başkanı Hilal Dokuzcan ve MKYK Üyeleri, CHP Yüksek Disiplin Kurulu Üyesi Sezgin Kaya, Gökçebey Belediye Başkanı Zeki Kılıçarslan, Nebioğlu Belediye Başkanı Ertan Aydoğan, Muslu Belediye Başkanı Sabahattin Adıyaman, CHP ve SP İl-İlçe Başkanları ve örgütleri katıldı.
Miting kortejine; GMİS, Tes-İş, Tez-Koop-İş, Yol-İş, Belediye-İş, DİSKe bağlı Genel-İş Sendikası, KESKe bağlı sendikaların şubeleri, Birleşik Kamu-İş, TMMOB bileşenleri, Atatürkçü Düşünce Derneği (ADD) Zonguldak ve Ereğli Şubeleri, Karadeniz Bölgesi Muhtarlar Federasyonu, Devrek Maden İşçileri Derneği, CHP, İP, DSP, TKP, EMEP, ÖDP, SDP, HDK, TGB, Öğrenci Kolektifleri, Kilimli, ÇATES Taşeron İşçileri, 1903 Zonguldak Beşiktaşlılar Derneği, başta olmak üzere çok sayıda kurum, meslek örgütü ve dernek katıldı.
ALABAŞTAN HÜKÜMETE ÇOK NET MESAJLAR
Mitingde tek konuşma, 1 Mayıs Tertip Komitesi Başkanı Eyüp Alabaş tarafından yapıldı. Hükümete oldukça çok net mesajlar veren Alabaş, şunları söyledi:
Dünyayı kuşatan ve 200 yıl öncesinin vahşi kapitalist düzenini yeniden kurmak isteyen, uluslararası sermayeye ve onların yerli işbirlikçilerine karşı; Zonguldaktan, Türkiyeden ve dünyanın dört bir yanından hep birlikte haykırıyoruz; Sendikalarımızı, meslek odalarımızı, tüm örgütlerimizi her şart altında yaşatacak, onları daha da büyüteceğiz. Birlikte mücadelemizle sosyal devleti koruyacak ve geliştireceğiz. Başta kıdem tazminatımız olmak üzere, atalarımızın bedel ödeyerek kazandıklarını bizden geri alamayacaklar. Biz, o kazanımları daha da geliştirerek bizden sonraki işçi, emekçi kardeşlerimize emanet edeceğiz. İşçilerin, emekçilerin Uluslararası Birlik Mücadele ve Dayanışma Günü olan 1 Mayıs İşçi Bayramınız kutlu olsun. Zonguldakın dört bir yanından akın akın geldiniz. 165 yıllık ortak değerimiz Madenci Anıtının önünde, Türkiyeye ve tüm Dünyaya bir kez daha birlik, beraberlik ve dayanışma mesajlarımızı veriyoruz. Bir kez daha örnek bir tabloyu sergiliyoruz. Bize, Emeğin Başkenti Zonguldaka yakışan bu kültürü yaratan ve bugünlere taşıyan atalarımıza şükranlarımızı sunuyoruz. Rahmetli Genel Başkanımız Şemsi Denizeri ve katkı veren önderlerimizi saygıyla anıyoruz. Tüm maden şehitlerimizi, iş kazalarında kaybettiğimiz tüm işçi-emekçi arkadaşlarımızı; başta 1 Mayıs 1977 tarihinde Taksimde yaşanan katliamda hayatlarını kaybeden arkadaşlarımız olmak üzere, tüm 1 Mayıs şehitlerimizi, sevgi, saygı ve rahmetle anıyoruz. 1886da 8 saatlik işgünü mücadelesi olarak başlayan bu mücadelenin meşalesini Şikagoda yakan ve idam edilen işçi önderlerimizi ve mücadele şehitlerimizi de saygıyla anıyoruz.
ATALARIMIZ BEDEL ÖDEDİ, HAKLARIMIZI GERİ ALAMAYACAKLAR
Bugün Türkiyenin ve dünyanın dört bir yanında meydanlardayız. İşçiler, emekçiler olarak tam 123 yıldır meydanlardan mesaj veriyoruz. Birliğimizi, beraberliğimizi, dayanışma ve mücadele gücümüzü, dosta-düşmana gösteriyoruz. Biz, moral ve motivasyonumuzu artırırken, karşımızdakiler kendilerine çeki-düzen vermek zorunda kalıyorlar. Bugün, dünyayı kuşatan ve 200 yıl öncesinin Vahşi Kapitalist düzenini yeniden kurmak isteyen, uluslararası sermayeye ve onların yerli işbirlikçilerine karşı; Zonguldaktan, Türkiyeden ve dünyanın dört bir yanından hep birlikte haykırıyoruz; Sendikalarımızı, meslek odalarımızı, tüm örgütlerimizi her şart altında yaşatacak, onları daha da büyüteceğiz. Birlikte mücadelemizle sosyal devleti koruyacak ve geliştireceğiz. Başta kıdem tazminatımız olmak üzere, atalarımızın bedel ödeyerek kazandıklarını bizden geri alamayacaklar. Biz, o kazanımları daha da geliştirerek bizden sonraki işçi, emekçi kardeşlerimize emanet edeceğiz. Uluslararası sermayenin ve işbirlikçilerinin çıkarlarını koruyan bu politikaları uygulamak isteyen AKP hükümetini Madenci Anıtından uyarıyoruz; Size oy veren bu halkı köleleştirmek isteyen, geleceğini güvencesiz hale getiren, demokrasinin olmazsa olmazlarından olan sendikaları ve örgütlenmeleri ortadan kaldırmayı hedefleyen ve sadakaya muhtaç bir toplum yaratan bu düzenlemelerle; ülkede sosyal barış olmaz, üretim artmaz, verimlilik artmaz, kalite bozulur ve sağlıklı nesiller yetişmez. Böyle bir toplum dünya ile rekabet edemez ve emperyalistlerin oyuncağı olur. Bu politikaları derhal terk ediniz. Emperyalistler barış getiremez, demokrasi getiremez. Irakta, Libyada, Mısırda, Tunusta barış dediler, demokrasi dediler, ülkeleri darmadağın ettiler. İnsanları birbirlerine kırdırdılar. Ülkeleri, milletleri böldüler. Kan ve gözyaşı getirdiler. Ülkelerin zenginliklerine el koyup, yerli işbirlikçileri ile o ülkeleri talan ediyorlar. Halk aç, yoksul, göçüyor ve ölüyor. Şimdi, Suriyede demokrasi ve barış diyorlar. Bizi de bu bataklığa çekmek istiyorlar. Irakta bizi kullanamadılar, ama şimdi Suriye ve İran için yazdıkları senaryolara bizi de alet etmek istiyorlar. Tabii ki, bizim için de bir planları var ve adım adım uyguluyorlar. Onlar için barış ve demokrasi bir maskedir. Onlar sadece neyi kazanacaklarının hesabını yaparlar. Bugünkü tüm hesapları, enerji kaynakları ve madenler üzerinedir. Ortadoğuyu ve bizim merkezinde bulunduğumuz bu coğrafyayı, dikensiz gül bahçesine çevirmek istiyorlar. Birinci Dünya Savaşının galipleri nasıl bu coğrafyada yeni bir harita çizdiyse, şimdi dünyanın yeni egemenleri, aynı şeyi yapmak istiyor. Bu coğrafyayı, kendileri için kolay yönetilir hale getirmek isteyenler, bağımsızlık istemezler. Ulusal çıkarları savunanları istemezler, örgütlü-eğitimli-bilinçli toplum istemezler. Onlar sadece kendileri için istikrar isterler. Bu topraklarda yaşayan bizler, Büyük Önder Mustafa Kemal Atatürkün öncülüğünde bu oyunları bozduk. Şimdi Birinci Dünya Savaşında yarım kalan işlerini tamamlamak istiyorlar. Bunun için de her türlü imkanı ve her yolu deniyorlar. Yıllardır, Büyük Önder Mustafa Kemal Atatürkü unutturmak, onun anti-emperyalist ve bağımsızlıkçı kimliğini gölgelemek istediler. Onun hedef gösterdiği çağdaş medeniyet seviyesine ulaşmamızı engellemek için hep sorun çıkarttılar. İsyan çıkartamazlarsa kriz çıkarttılar. Diğer yandan, demokrasi isteyen, insan haklarına öncelik veren, eşitlik isteyen, barış ve kardeşlik isteyen, çağdaş medeniyete ulaşmak ülküsüyle çalışan ama emperyalist politikalara çanak tutmayan, bağımsızlık isteyen aydınlarımız, gazetecilerimiz, bilim adamlarımız ve askerlerimiz kim vurduya gittiler.
HALKIMIZ GELİŞMELERİ BÜYÜK BİR DİKKATLE İZLİYOR
Şimdi emperyalist politikalara karşı çıkan yazarlar, gazeteciler, siyasetçiler, bilim insanları, öğrenciler, askerler ve milletvekillerini cezaevlerine doldurdular. Dışarıdakiler ise baskı altına alınmak isteniyor. Ve tam da bu aşamada müthiş bir medya bombardımanıyla Barış gösterileri yapılıyor. Herkes kendine göre bir barış tanımlaması yapıyor. Halkımız gelişmeleri büyük bir dikkat ve sabırla izliyor. Biz, Lazı, Kürdü, Çerkezi, Türküyle; işçiler, emekçiler ve demokrasi güçleri olarak, bu sürecin kaosu, kargaşayı, çatışmayı ve savaşı tetikleyen; toplumu tahrik eden bir süreç olmasına asla izin vermeyeceğiz. Kimse bizi bu oyunun içine çekemeyecek. Biz, Zonguldaklılar olarak, bölge insanı olarak, 1848de, Osmanlı İmparatorluğunun o zor yıllarında buradaki zenginliğimizi, taşkömürümüzü alıp götüren; bizi açlık, yoksulluk ve sefalet içinde ölümüne sömüren emperyalistleri unutmadık. Onlar da Kurtuluş Savaşı sonrasında buralardan nasıl uzaklaştırıldıklarını unutmadılar. Biz insan haklarına dayanan; dil, din, mezhep, etnik kimlik gibi her türden farklılığı bir zenginlik olarak gören, çağdaş medeniyet hedefine ulaşma mücadelesi veren bir milletiz. Biz, bağımsızlık tutkusu olan, bölgesine ve dünyaya örnek olmuş bir milletiz. Biz kimsenin oyuncağı olmayız. Biz emperyalizmin enerji ve maden savaşlarına alet olmayacak, Suriye bataklığına saplanmayacak ve onların kendi çıkarları için, bu bölgeyi ve ülkemizi yeniden yapılandırmalarına asla izin vermeyeceğiz.
GERÇEK BARIŞI, DEMOKRASİ MÜCADELESİYLE KURACAĞIZ
Halkımızın akla ihtiyacı yok. Bizim demokrasiye ihtiyacımız var. Fikirlerin tartışıldığı, örgütlenmenin teşvik edildiği ve inisiyatifin tabana yayıldığı, barajsız, katılımcı bir demokrasiye ihtiyacımız var. Bizim, sınırlarının evrensel hukuk kurallarıyla çizildiği ve kurumsal işleyişleri sağlamlaştırılmış; yasama, yargı ve yürütmenin gerçekten bağımsız olduğu parlamenter demokrasiye ihtiyacımız var. Demokrasinin dördüncü kuvveti, bağımsız basına ve demokrasinin beşinci kuvveti sayılan, hayatın her alanında örgütlenmiş ve siyaseti denetleyen, onun üzerinde baskı unsuru olan, sivil toplum örgütlerine ve sendikalara ihtiyacımız var. Biz, gerçek barışı demokrasi mücadelemizle kuracağız.Lafa gelince Bir tek kişinin canı yanmasın, barış olsun diyorlar. Ama öte yandan taşeron şirketlerde insanların, göz göre göre ölmesine sessiz kalıyorlar. Almanyada 45 yıldır taşkömürü üretiminde 1 kişi bile hayatını kaybetmezken, biz de, tüm uyarılara rağmen yaşanan iş cinayetlerinde hayatını kaybeden taşeron işçisi 30 madenci için Güzel öldüler deniyor.
TTKNIN İŞÇİYE İHTİYACI VAR
TTK Genel Müdürlüğü, çalışanların emekli olduğunu ve 2 bin 500 işçiye ihtiyaç bulunduğunu söylüyor. Ama Hükümet, siyasi iktidar, işçi almıyor. Çünkü hala taşeron düzeninden medet umuyorlar. Evet, biz de İnsanlar ölmesin, kimsenin burnu kanamasın, sosyal barış bozulmasın diyoruz. Bunun için, taşeron düzenine, işçileri köle gibi pazarlamak isteyen istihdam bürolarına ve kamu çalışanlarını iş güvencesiz bırakmak isteyen, yasal düzenlemelere karşı çıkıyoruz. Bu düşüncelerle Türkiyenin Taşeron Cumhuriyetine dönüştürülmesine, insanların maden ocaklarında, tersanelerde, fabrikalarda, inşaatlarda ve komşu ülkelerdeki kirli savaşlarda hayatlarını kaybetmelerine izin vermeyeceğiz. Demokrasi kendiliğinden gelmedi. Sosyal Devlet, durup dururken ortaya çıkmadı. Biz işçiler, emekçiler örgütlenme ihtiyacını hissettik, örgütlendik ve sendikalarımız oldu. Birlikte mücadele verdik. Bedeller ödedik. Ve biz kazandık. Bizim 250 yılı bulan bir mücadele tarihimiz var. Atalarımız kazanmış diye yan gelip yatarsak, tüm haklarımızı kaybederiz. Örgütlerimizi güçsüzleştirerek, yeni örgütlerle büyümemizi engelleyerek, yandaş yaratarak, kendileri için en uygun ortamı bulduklarında saldırıya geçiyorlar. Taşeron uygulamasını meşrulaştıran ve daha da yaygınlaştıran bir çalışma başlattılar. İstihdam Büroları açmak; işsizleri toplamak ve köle ticareti gibi işverenlere kiralamak istiyorlar. Eşit işe eşit ücret uygulamasını hukuken ortadan kaldırmak istiyorlar. Meslek odalarını ve meslek birliklerini işlevsiz hale getiriyorlar. Nerede örgütlü bir gücümüz varsa özelleştirme ve taşeronlaşma politikalarını dayatıyorlar. 173 yıllık bir kurum olan PTTyi, 141 yıllık bir kurum olan Devlet Demiryollarını özelleştirmek istiyorlar. 1940lardan bu yana devlet eliyle enerji üreten ve Türkiye Taşkömürü Kurumunun ayrılmaz bir parçası olan Çatalağzı Termik Elektrik Santralini özelleştirmek istiyorlar. Kıdem tazminatını ortadan kaldırmak istiyorlar. Kamu çalışanlarını iş güvencesiz bırakacak çalışmalar yapıyorlar. Amaç sendikaları ve toplu sözleşme düzenini ortadan kaldırmak, çalışanları köleleştirmek ve iş gücü maliyetlerini düşürmektir. Çalışanların geleceği, sağlığı, ailesi onların umurunda bile değil. Ama bunları öyle bir anlatıyorlar ki, sanki her şeyi bizim iyiliğimiz için yapıyorlarmış gibi, yandaş medyada bıkmadan, usanmadan aynı yalanları tekrarlıyorlar. Sıfatlarına baktığınızda adam sanacağınız papağanlarını kanal kanal gezdiriyorlar. Biz halkız ve bizim vekil seçtiklerimiz bu ülkeyi yönetiyor, iktidar oluyor, Hükümet kuruyor, Bakan oluyorlar. Biz, işçiler, emekçiler olarak birlik ve beraberliğimizi sağlar, onlar üzerinde baskı unsunu olursak o zaman bütün bu yanlışların önüne geçeriz. Eğer biz işçiler, emekçiler olarak; siyaset, dil, din, ırk, inanç, hemşehri, etnik kimlik gibi çeşitli nedenlerle bölünür-parçalanırsak hepimiz köleleşiriz.
GÜCÜMÜZÜ KULLANACAK, HAKSIZLIKLARA SON VERECEĞİZ
TTKda 25inci dönem, MTAda 15inci dönem toplu iş sözleşmesi görüşmelerimiz sürüyor. En önemli sorunlarımızdan biri, aynı işi yapan arkadaşlarımızın birbirinden çok farklı, üç ayrı ücret almalarıdır. Ve hatta yeni işçi alınması halinde dördüncü bir ücretin dayatılmasıdır. Evet, asli görevi haksızlıkları, eşitsizlikleri ortadan kaldırmak olan devlet, bize farklı ücretleri dayatıyor, bunun için iktidar gücünü kullanıyorlar. Devlet ciddiyetine yakışmayan uygulamalar yaygınlaşıyor. Devletin işini yapan taşeron işçilerinin banka hesaplarına yatırılan kıdem tazminatları, devletin ve kamuoyunun gözü önünde işçilerden geri alınıyor, Hükümet ve Bakanlık seyrediyor. İşçileri köleleştirmek için acımasız bir sistem kuruluyor. Biz, başta maden işçileri olmak üzere Zonguldak ve bölgemizdeki işçi ve emekçi kardeşlerimizle birlikte, her türlü mücadeleyi verecek, gerekirse üretimden gelen gücümüzü kullanacak ve bu farklı ücret uygulamalarına, haksızlıklara, adaletsizliklere son vereceğiz. Barışın, kardeşliğin temeli, biz emekçilerin birliğidir, dayanışmasıdır. Biz Zonguldakta, Emeğin Başkentinde, Türkiyenin dört bir yanından gelerek oluşturduğumuz bu şehirde; doğaya karşı verdiğimiz savaşta 5 bin şehidimizin kanı ve gözyaşıyla, acıyı paylaşarak, kardeşçe yaşamayı öğrendik. Barış; emperyalistlerin, uluslararası sermayenin ve çok uluslu şirketlerin işi değildir. Onlar savaşta da barışta da kazanmanın hesabını yaparlar. Savaşta bizi birbirimize öldürtür, barışta bizi sömürürler. Biz, insan onuruna yaraşır bir yaşam, savaşsız, sömürüsüz bir dünya istiyoruz. Örgütlenme önündeki engellerin kaldırılmasını istiyoruz. Kamu çalışanlarının ek ödemelerinin prime esas kazançlardan sayılarak emekli maaşlarına yansıtılmasını istiyoruz. İşsizimize iş, emeklimize hak ettikleri saygınlığın verilmesini istiyoruz. Çalışanlara iş güvencesi istiyoruz. İş cinayetlerinde ölmek istemiyoruz. Çağdaş bir eğitim, herkese sağlık hizmeti istiyoruz. Bu duygularla tekrar 1 Mayıs İşçi Bayramınızı kutluyor, saygı ve sevgilerimizi sunuyoruz. Yaşasın 1 Mayıs, Yaşasın sınıf dayanışması.
Alabaşın konuşmasının ardından halk oyunları gösterileri sunuldu. Sanatçı Hilmi Yarayıcı verdiği konserle mitinge katılanları coşturdu.