Yazılarımı hazırlarken tek bir konuya odaklanıp çalışma yapmıyorum. İleride yazabileceğim konuları başlık altında saklayıp, bilgi ve doküman birikimi oluşana kadar rafta bekletiyorum. Aynı anda 5 ile 10 konu başlığı hazır olup, zamanla elime geçen yeni dokümanları, ilgili konu dosyasına iliştirip tozlu raflarda bekliyorum. Tabi tozlu raflar yerine bilgisayarın tozlu belleğinde demek daha doğru olur... Yine bilgisayarın tozlu belleğinde sırasını bekleyen bir konu, gelen mesaj ve fotoğraflarla bekleme sürecini tamamladı. Gazeteci Mustafa Özdemir'den gelen mesaj, konuyla ilgili dosyanın hazırlanma sırasının gelmesine neden oldu.
Bilgisayarın tozlu belleğinde sırasını bekleyen dosya "Emirgan dans bahçesi" konu başlıklı dosyaydı... "Çay bahçesi" yerine "dans bahçesi" olarak başlık seçilmesinin önemli bir nedeni var, yazının akışında yerini alacak...
Mustafa Özdemir bir haber için Emirgan Oteli sahiplerinden Ali Haydar İlkbahar ile görüşme yapmış ve görüşmenin bir bölümünde konu nostaljik tarihe geldiğinde Ali Haydar bey tanışmak istediğini, Mustafa Özdemir'de buluşmamıza yardımcı olabileceğini söyleyerek ayrılmışlar.
Mustafa Özdemir aradı durumu anlattı. Zonguldak kent yaşamında yarım asırdan fazla yer tutmuş bir mekan ve onun işletmecisi kentimizin değerleri açısından önemliydi. Beraber bir ziyaret gerçekleştirdik, kuruluş hikayesini dinledik, sorularımızın cevaplarını aldık, eski fotoğrafları kopyaladık, kent kültürü adına arşivledik...
Diğer önemli bir konu 1959 yılından bugüne kadar faaliyet gösteren işletmenin özenle hazırladığı, fotoğraflar ve objelerle sergiledikleri bir odayı, 'Emirgan Müzesi' haline getirilmiş olunmasından mutlu olduk.

EMİRGAN TEPESİ...

Zonguldak Emirgan tepeliği Karadeniz'e dik bir falez üzerinde batısında Balkaya ve Fener, doğusunda kapuz'un muhteşem manzarasının nadir şekilde görüldüğü noktalardan biridir. 1946 senesinde Zonguldak'ı gezen Şair Orhan Veli'nin dizelerindeki tasviri sanki Emirgan tepelerinden ilham almış gibidir.
(1958 yılından sonra üzerindeki işletmeden esinlenerek söylenen "Emirgan Tepesi" isimlendirmesi)


Güneşli bir günde
Masmavi göreceğiz Karadeniz'i
Balkaya'dan Kapuz'a kadar
Karış karış biliriz bu şehri

Şair Orhan Veli Kanık (1946)

Emirgan Tepesi Zonguldak'ın en cazip noktalarındandır. Yıllardır insanları zirvesine davet eder. Doyumsuz manzarası ile ziyaretçilerini adeta zamanda yolculuğa çıkaran Emirgan Tepesi, Zonguldak'ta gemilerin ve balıkçıların en net ve en uzun süreli olarak gözetlenebildiği, Deniz Kulübü, Tersane, Orta Kapuz ve Büyük Kapuz plajlarının ve denize dik falezlerin aynı anda görünebildiği tek yerdir. Uzaklardan gelenler Emirgan Tepesi'ni adeta mesken tutarlar. Fener, Tersane ve Kapuz manzarasını arka fon yapıp hatıra fotoğrafı çekerek anı ölümsüzleştirirler.

EMİRGAN ÇAY BAHÇESİ...

Hangimiz geçmişi özlemiyoruz ki?
Eskilerin her şeyi çok farklıydı. İnsanların sıcaklığı ve saflığı, müziğin eşsiz melodisi, 60'ların dansları, giyim tarzları ve bunun gibi birçok şey 60'lara damgasını vurmuştur. İşte Emirgan'ın hikayesi de 1959 yıllarında başlar. Başlarda çay bahçesi olarak kurulmuş olsa da aslında sadece bir çay bahçesi değildir. Kentin seyir terasıdır. Dans gösterilerinin, dans ve müzik yarışmalarının yapıldığı, semaverde demlenen o eşsiz ve lezzetli çayların içildiği, uzun soluklu doyumsuz sohbetlerin yapıldığı yerdir. Hatta filmlere misafirlik eden bu küçük çay bahçesinde güneşin batışı, deniz ve karanın seyr-i sefası da bir başkadır.
Seyir terası olması yanında plajlar bölgesine geçiş noktasında olmasının ayrı bir cazibesi vardır. 60'lı, 70'li yıllar da vasıtaların yetersizliği ve yürüme alışkanlıkları, insanların sıcak yaz günlerinde denizden eve dönüş yolunda, günün sonunu Emirgan 'da çay molası keyfiyle sonlandırırlar.

1968 yılı yapımı, başrollerini Hülya Koçyiğit, Ediz Hun ve Ahmet Mekin'in oynadığı "Kadın asla unutmaz" isimli sinema filmine çekilen sahnelerde Emirgan Çay Bahçesi set olmuştur.

Zonguldak'ın eğlence kültürü denilince sayılabilecek yerlerden birincisi Emirgan'dır. Kentimizde eğlence ve dans kültürüyle Fransızların madenleri işlettiği yıllarda tanışılmış olsa bile bu kültürün yaygınlaşmasında Emirgan'ın rolü büyüktür. Kızlı erkekli arkadaşlıkların dışlandığı, kız kıza dans edilebildiği geçmiş yıllardan, temiz ve dostane ilişkilere geçiş de eğlence kültürünün etkisi çok önemlidir. Emirgan çay bahçesi okul çayları, toplantılar ve yılsonu eğlencelerinin canlı müzik eşliğinde tadına doyulmayan ilklerin mekanıdır.

Zonguldak'ta müzik ve eğlencenin doğuşunda ilk etken bandodur. Cemil Taner ve Sami Arığ gibi ilk şeflerin elinde yetişen, ilk müzisyenlerin, ilk orkestraların sahne aldığı üç beş mekandan birisidir Emirgan... Güven Olay (Güven Orkestrası), Ertan Güney, Süreyya Akkaş, Levent Galin ve Nihat Sinoplu (Moto) gibi müzisyenlerin yaptıkları müziğin keyfi ve seslerinin tınısı halen kulaklarda çınlıyor.

EMİRGAN DANS BAHÇESİ...

1959 yılında açılan çay bahçesini özel yapan önemli bir özellik ise düzenlenen dans yarışmaları ve kazanan çiftlere sunulan hediyelerdir... Eski zamanların çekingen insanlarını cesaretlendirmek ve eğlenceli dakikalar geçirmeleri amacıyla canlı müzik eşliğinde yapılan dans yarışmalarında derece alanlara limonata, gazoz ve semaverde çay ikramlarının verdiği müsabaka heyecanı ve yapılan sürpriz şakalar.
Konuklar arasında düzenlenen tatlı rekabet ister istemez dans kültürünün topluma pozitif ilişkiler olarak yansımasına sebep olmuştur.
Dans denince akla sadece ağır müzikle, eşli yapılan danslar gelmesin. Önce hazırlık paslarına tercüman olan Slow dans ardından ısınma hareketlerini zorlayan Ça-ça, Mamba, Calipso, Tango, Vals ve Çarliston pistin Efsunlu bağrını okşar, hareketli tempolara ısındırma sağlardı. Rack'ın Roll, Twist ve Shake Orkestralarla coşmuş gençliğin dans ekolleriydi.

Orkestralar şimdiki gibi elektro piyano başında ritim-box'lu tek başına yapılan elektronik müzik değildi. Kalabalık enstrümanların yer aldığı sahnede akıcılık, renk getiren ve bitmesini istemediğimiz dakikaları durduran davul, gitar, basgitar, trompet, klarnet, keman, cümbüş ve saksafon ile ruhlarımızdan çıkmayan ölümsüz notaları işlerlerdi.
Coşkuyu ayakta tutmak için neler yaratılırdı. Dans ederken balon patlatma, Çiftlerin alınlarındaki portakalı düşürmeden dans etmesi, ağızda kaşıkla yumurta taşıma. Oturduğu yerden en iyi eşlik edene de limonata dağıtırdı. Orkestra. Hele bateri sopası (Baget) elden ele dolaştırırken müziğin aniden durup çiftlerin şaşırıp utanması alkışlanırdı.
Yarışmaların sonunda, en son Vals'ı en iyi bilen, kasap havasını damardan oynayan kalırdı pistte. Bazen iş şakaya dökülür kazanan çiftlere kutu, kutu içine saklanmış yalancı emzikle ödüllendirilirdi, sabrın doyulmaz keyif aldığı anlardı. Hepsi tatlı anılarda kaldı...

"EMİRGAN" İSMİNİN HİKAYESİ VE KURUCUSU İBRAHİM İLKBAHAR...

İbrahim İlkbahar 1934 yılı Rize doğumlu ancak 3 yaşındayken Zonguldak'a göç gelen bir ailesi var. Zonguldak'ta büyümüş, Zonguldak'ta yaşamış ve yatırımını Zonguldak'a yapmış bir iş adamı. Hayatına yön veren kararını 4 yılı geçen İstanbul'da şekillendirmiş.
İbrahim İlkbahar ve Emirgan Çay Bahçesi'nin 1955 yılında İstanbul'da başlayan bir hikayesi var. Gündüzleri gemilerde elektrik ustası, geceleri taksi şoförlüğü yaparak başlayan bir serüven... 1958 yılına kadar İstanbul'da verilen yaşam mücadelesi ve yorgunluğunu atmak için her fırsatta kaçtığı Emirgan sahili, boğaza nazır çay bahçelerinde geçirilen muhteşem dakikalar, manzara ve müzik keyfi ve bu keyfi Zonguldak'a taşıma ve Zonguldaklılara yaşatma fikrinin doğuşu.

Dört yıllık İstanbul hayatından sonra tekrar Zonguldak'a geri dönüş ve yaşadığı yere yakın bir falez tepeliğin üzerine, adını da İstanbul Emirgan'dan esinlediği 'Emirgan Çay Bahçesi"ni o yılların küçük İstanbul'u sayılan Zonguldak'ta kuruş...
19 Mayıs 1959 günü izdihamla açılan 'Emirgan Çay Bahçesi' şimdiki yerinden farklı, ilk yeri olan karşısındaki Orman İşletmesi'nin üstündeki tepelikte kurulmuş. Süreç çok ta kolay olmamış. O yıllarda Yayla'da inşa halindeki Kız Enstitüsü temelinden çıkartılan hafriyat ve kayalar bahçenin kurulduğu alanda depolanmış ve bu alana izin alma, düzeltme ve inşaat süresi bir yıl sürmüş. Güzelleştirme ve peyzaj sürecinden sonra konumu ve özelliği bakımından da açılan ilk bahçe olmuş.
Emirgan çay bahçesinin şimdiki yerine taşınması 1967 yılında zorunlu gerçekleşmiş. Kurulu olduğu ilk arsadaki projelendirme ve yer sahipleriyle yapılan anlaşma ile bugün otel olan mevkisine bir miktar düzenleme yardımı karşılığı taşınılmış. 1969 yılında daha yüksek bir mevki olan yeni yerinde ilkinde olduğu gibi muhteşem bir açılış töreni yapılmış.

Emirgan çay bahçesi verdiği hizmet yanında kentin ihtiyacına binaen özel günlerin de tercih edilen yeri olmuş. Eğlenceler, düğünler, davetler, toplantılar...
Toplu yemekler için talepler artınca 1994 yılında İlkbahar ailesi 'Emirgan Oteli' olarak dönüşüm kararı almış. Zonguldak'a gelen kafilelerin konaklama problemiyle karşı karşıya kalması. Kent merkezindeki otellerin otopark ve yatak yetersizliği, kararın alınmasında etkili olmuş. Üstelik 90'lı yıllarda Zonguldaklı iş adamlarının şehir dışı bölgelerde başlattığı otel yatırımlarına tepki olarak aile tarafından Zonguldak'a özellikle yatırım yapma kararı alınmış.

1994 yılında inşaatı yarı tamamlanmış halde olan otel, Zonguldak'ta düzenlenen Balkan Şampiyonası için gelen 88 sporcuyu 10 gün gibi bir süre ile ağırlamış. İlk sınavını başarıyla vermiş.
Sanatçı, iş adamı, tur ve diğer müşterilerine konforu yaşatmak için halen kendini yenilemeye devam ediyor. Yakın bir gelecekte dünya çapında oteller zinciri olan bir markaya sahip olacak.

Otel içinde özel bir bölüm müze olarak dizayn edilmiş. 1959 yılındaki kuruluş tarihinden günümüze kadar saklanan eşya ve fotoğraflar kent kültürümüze müze olarak kazandırılmıştır.
Tiyatro ve komedi sanatçısı Nejat Uygur otelin özel müşterileri arasında olmuş. Otele ve Zonguldak'ın muhteşem manzarasına karşı olan özel ilgisi, turne harici zamanlarda bile misafir edilmesi ve otelde kaldığı sürece suluboya resim ve karikatür çalışmaları yapması ve sohbet etme tutkusu otel hatıralarına yazılmış.

Emirgan'ın isim babası ve kurucusu İbrahim İlkbahar geride dört evlat bırakarak Ocak 2018'de hayatını kaybetti. İbrahim İlkbahar'ın geride bıraktığı işletmeyi, oğulları Ali Haydar ve İlhan İlkbahar başarı ile devam ettiriyorlar. Kentimizi dışarıda ve içeride en iyi şekilde tanıtmak ve temsil etmek için çalışıyorlar...

EMİRGAN ALTINDA YATAN BİR SİMGE ANIT...

Emirgan, Tünelağzı kayalıklarının 100-150m yüksekliğinde olan falezin tepesidir. Bu kayalıklar, trajik bir trafik kazası ve simge olmuş bir anıtla hatırlanır.
11 Mart 1965 günü Erkek Sanat Enstitüsü motor atölyesi öğretmeni ve üç öğrencisinin otomobille bu uçurumdan yuvarlanarak hayatlarını kaybetmeleri sonucu meydana gelen trafik kazasından sonra olay tarihe, bölgede yaşanan üzücü olay olarak geçmiştir. Aynı sene kaya üzerine inşa edilen bir anıt, şehrimizde simge olmuştur. Yaşanan trajik kazadan sonra dikilen anıt kazazedeler için yapılmış gibi yanlış bir fikir uyandırsa da. 1850'li yıllarda Zonguldak'a Karadağ'dan göç etmiş ve daha sonra varlıklı olmuş bir aileden gelen Kadir Barlı tarafından özel olarak yapılmış "Kadir Ağa" anıtıdır. Anıtı, kendi ailesinin Zonguldak'a ilk ayak bastığı yer olduğu için yapmıştır. Kentimizde simge sayılan anıt 2007 yılında meydana gelen fırtınada parçalanmış, batmıştır. Suyun altından çıkartılıp yerine tekrar dikilmeyi beklemektedir.

KADİR AĞA ANITI ESKİ YERİNE KONULACAK MI?

Kadir Ağa anıtının tekrar sudan çıkartılıp yerine konulması için kamuoyunda çok haber yapıldı. Bölgeyi bilenler, burada denize girenler, denizciler, Emirgan üstünden manzara seyri yapıp fotoğraf çekenler anıtın yerinde olmayışının eksikliğini hissederler. Gözler her zaman o eksikliği arar. Bir gurup Zonguldak tutkunu anıtı kurtarmak için su üstü ve su altı çalışması yapmıştır. Ancak konu ekipman ve maliyet gerektiren bir durum olduğu için bireysel çabalar sonuç vermemektedir. Emirgan Oteli ve Deniz Kulübü arasında kalan Kadir Ağa anıtını kurtarmak için bu yerel işletmeler önderlik etmeli, valilik ve Belediye'de destek vermelidir.
Kadir Ağa anıtına çok yakın olması ve gelen ziyaretçilerin görüş alanının içinde eksikliğinin belirgin olmasından dolayı Emirgan Oteli sahibi Ali Haydar İlkbahar Bey'e konuyu açtık. Konuya bizim gibi baktığını, anıtın tekrar yerine konulması gerektiğini ve bu konuda görüşmeler yaptığını belirtti. Yakın bir zaman önce vali ve belediye başkanının olduğu bir masa başı sohbette konunun görüşüldüğünü ve yerine konulması için çalışmaların başlatılabileceğini belirtti. Umut verici bazı fikirlerini de bizimle paylaştı. Biz konuyu takip etmeye ve haber etmeye devam edeceğiz. Bu konuya çözüm gelirse emeği geçenlere Zonguldak kent değerlerinin korunması adına şimdiden teşekkür ederiz...

Yardımcı kaynaklar...
Zonguldak Nostalji
(zonguldaknostalji.com)