2004 yılına kadar günlük gazete sayısı bir olan Bartın&[#]8217;da bugün 6 tane günlük gazete var ve bu gazetelerin 4 tanesi son 1,5 ay içinde açıldı.


Olup bitenleri bilmeyenler bu rakama bakıp da basın sektörü kısa zamanda nasıl da gelişmiş gibi bir yanılgıya düşebilirler.


Basın sektörünün geliştiği meliştiği yok.


Sektör gelişmediği gibi birçok bakımdan her geçen gün geriye gidiyor.


Bu geriye gitme konusunu şimdilik açmayacağım.


Ne demek istediğimi anlayan anlamıştır zaten.


Yeni gazetelerin açılma sebebi resmi ilan alan iki günlük gazetenin kapanmasıdır.


Bu alanda doğan boşluk beraberinde 4 yeni gazete birden getirdi.


Daha önceden çıkan bir gazete ile bu gazetenin bünyesinde olup da yaklaşık 3 aydan beri çıkan yan gazetesi (eki de denebilir) ile birlikte canım Bartın&[#]8217;ım da resmi ilana talip 6 gazete var.


Eğer aday gazetelerin hepsi şartlarını yerine getirebilirse pasta 6 dilime bölünecek.


Neden resmi ilan?


Günlük gazeteler resmi ilan geliri olmadan ayakta duramazlar da ondan resmi ilan.


Dururum diyen yalan söyler.


Dururum diyen vergisini, sigortasını, personel maaşını, malzeme parasını bir yere kadar öder sonra ödeyemez, borçtan başını kaldıramaz, öyle durur.


Günlük gazetelerin resmi ilan geliri olmadan ayakta duramamalarının sebebi giderlerinin yüksek olmasıdır.


Matbaası, malzemesi, personel maaşı, vergisi, sigortası, kirası, telefonu, elektriği, suyu, yakıtı ve sair giderlerle 10 bin TL&[#]8217;den başlayıp 15-20 bin TL&[#]8217;ye kadar giden fahiş bir rakam söz konusu.


Bartın gibi halen daha ilçe düzeyinde olan küçük bir ilde ve dar bir çevrede piyasadan sadece abone ve özel reklam geliriyle bir gazeteyi çekip çevirecek parayı kazanmanız çok zor.


Gazete sayısındaki artış Bartın&[#]8217;da bunu daha da zorlaştırdı.


Bu artış basın sektöründeki gelişmenin sonucunda ortaya çıkmadı ama bu kadar gazete belki sektörde geliştirmeye neden olacak, bu da ayrı konu.


En azından şu anda sektörde bir canlılık yaşanıyor ve çok güzel bir rekabet ortamı oluştu.


Bartın&[#]8217;da 6 tane günlük gazeteye ilaveten biri 10 günlük diğeri haftalık iki gazete daha var.


Sayı bunlarla birlikte 8 ediyor.


Aslında haftalık gazete iki tane ama ben birini sadece seçim zamanları ve bayramlarda çıktığı için saymıyorum.


Bugün günlük gazete furyası olan Bartın&[#]8217;da 2000 yılının başlarında haftalık gazete furyası vardı.


Bu furya 2002&[#]8217;deki genel seçimlere kadar sürdü.


Haftalık gazeteyi günlük gazeteye göre yaşatması çok daha kolay olmasına rağmen bu gazeteler birkaç sene içinde kayboldu.


Günlük gazetelerden bazılarını da ne yazık ki aynı akıbet bekliyor.


Bir işyerine, partiye, derneğe, odaya 6&[#]8217;sı günlük, biri 10 günlük, biri haftalık olmak üzere toplam 8 gazete giriyor.


8 gazeteye birden abone olup para verebilecek kaç tane esnaf, tüccar, parti, dernek ve oda var?


Sade vatandaş, emekli, köylü, işçi, memur bu gazetelerden kaçını alıp da evine götürebilir?


Abone ile kalsa yine iyi. Bu gazetelerin reklam gelirine de ihtiyaçları var.


Esnaf, tüccar, dernek, oda ve parti hangi birine reklam verecek?


Üstelik sektörde başka basın yayın kuruluşları da var.


Bartın&[#]8217;da bir yerel televizyonla iki tane de radyo var.


Sadece gazeteler değil ki reklam isteyen, bunların da ayakta durabilmek için reklama ihtiyacı var.


Son örneği bayramda yaşandı.


Bir işyerinden, partiden, dernekten, odadan tam 11 basın yayın kuruluşu bayram mesajı istedi.


Önümüz yılbaşı. Aynı şey o zamanda yaşanacak.


Bartın piyasasının durumu belli.


Bu şehir bu kadar gazeteyi kaldırmaz.


Keşke 10 tane gazete olsa. Keşke 10 gazete birden yaşasa ama bu mümkün görünmüyor.


Ardı arkası kesilmeyen abone ve reklam istekleri insanları kısa süre sonra bunaltacak.


Birçok kişinin gücü iki, bilemediniz en fazla üç gazeteye yetecek.


Dediğim gibi keşke hepsi benimsense ve desteklense.


Keşke 6 tane günlük gazete değil 16 tane günlük gazete olsa.


Keşke hepsi yaşasa. Ne kadar çok gazete olursa o kadar çok demokratik oluruz ama bu ekonomik koşullarda çok zor.


Bu dediğim İzmir, Bursa, Gaziantep, Konya, Eskişehir, Kayseri, Antalya, Mersin, Kocaeli, Adana gibi ekonomisi düzgün, üç dört Organize Sanayisi olan illerde ancak olabilir.


Ben olsaydım, hazırda param olsaydı ve tüccar zihniyetli bir gazeteci olsaydım gazete açmak yerine gider market açardım.


Daha garanti bir iş yapmış olurdum.


Ne ilan beklentim olurdu ne de abone ve reklam.


Gazete açmak isteyen başkaları da varsa onlara tavsiyem gidin market açın kardeşim.


Marketler bir yana gazeteler başka bir yana.


Bu arada şu da bir gerçek ki rekabet kaliteyi getirecek.


Türkçeler düzelecek, dizgiler güzelleşecek, baskılar kaliteli, haberler kompozisyon düzenine uygun ve anlaşılır olacak.


Doğal olarak Türkçesi düzgün, görünümü iyi, baskısı güzel, haberleri anlaşılır, tarafsız, ilkeli, objektif, gazetecilik kurallarına ve ahlakına bağlı, gazetecilik yapan, yöre sorunlarını gündeme getirip gündemde tutan ve çözdürmeye çalışan, kamu yararını ve toplum menfaatini gözeten gazeteler benimsenecek.


Netice itibarıyla olay dönüp dolaşıp geçenlerde Şanver Helva&[#]8217;nın Sahibi Burhan Demirkol örneğinden yola çıkarak kaleme aldığım yazıda da dediğim gibi hizmeti en iyi şekilde veren başarılı olacak ve ayakta kalacaktır.


Bartın bu sürecin sonunda gazete gibi gazete(ler) kazanacak.


Bundan kimsenin şüphesi olmasın.



Bayram ertesi yazısı



Eski bayramlar sizlere ömür, ruhuna fatiha.


Her bayram bir öncekini aratıyor. 43 yaşındayım. 20-25 sene öncesinin bayramlarını hatırlıyorum da eski samimiyeti, sıcaklığı, dostluğu, arkadaşlığı epeydir göremiyorum.


Bu şekilde, tatsız, tuzsuz, yavan geçen bir bayramı daha eda ettik.


Bayramları, üretimi durdurup tüketimi artırdıkları için zaten sevmiyorum.


Bayram öncesi kaleme aldığım yazıda da dediğim gibi bir hafta 10 gün tatil yapacak kadar tuzumuz kuru değil.


Böyle bir lüksümüz olmadığına inanıyorum.


2. Dünya Savaşı&[#]8217;nda yıkılan Almanya örneğinde olduğu gibi gece gündüz demeden durmadan dinlenmeden hem de karın tokluğuna çalışacağımız yerde tam tersini yapıyoruz.


Ayranımız yok içmeye tahterevalli ile gidiyoruz bilmem ne yapmaya.


Arife gününden sayarsak 5 gün süren bayram tatilinin ülkemize üretim anlamına çok büyük zararı oldu.


Dini bayramlar, milli bayramlar, yılbaşı, aybaşı, hafta sonu derken yıl içinde çalışmadan geçirdiğimiz günler bir hayli fazla.


Bayramların iyi yanları da var tabi ki. Hısım akrabayı arayıp sormalar, eşe dosta gidip gelmeler bir yana bayramların en güzel yanlarından biri mezarlık ziyaretleridir.


Nüfusumuzun önemli bir bölümü açlık ve yoksulluk içinde olduğu için günlük yaşayan bir toplumuz.


İnsanlar geçim telaşında olduklarından bazı değerlerin erozyona uğraması kaçınılmaz oluyor.


Sistem bizi dirisi gibi ölüsünü de bayramdan bayrama arayan bir toplum haline getirdi.


İnsanların eşini, dostunu, hısımını, akrabasını bayramdan bayrama aramasına bir şey dediğim yok ama mezarlıklara gitmek için bayramları beklemeye itirazım var.


Bana sorarsanız buraları en azından ayda bir düzenli olarak ziyaret etmek lazım derim.


Ölülerimize sahip çıkarsak dirilerimize de çıkarız diye düşünüyorum.


Haksız mıyım?