Zonguldak Barosu Başkanı Av. İbrahim Kerem Ertem, AK Parti Zonguldak İl Başkanı Hamdi Uçar’ın, kaçak ocak sorunuyla ilgili yaptığı, “Bunun yasal bir boyutu var. Hukukçu bizi yönlendirecek, biz Bakanlığa gideceğiz ve ‘bu işi bu şekilde çözebiliriz’ diyeceğiz. Sonuçta sorunlar belli. Bunu hukukçunun yorumlaması lazım” açıklamalarını değerlendirdi.

Baro Başkanı Ertem, gerek TTK, gerekse özel işletmeler eliyle bu sektörü ve dolayısıyla Zonguldak’ı ayakta tutabileceklerini belirterek, “Ya da yeni kalkınma hedefleri, yaşam alanları, yeni algılar ve yenilenmiş bir Zonguldak ufku oluşturabiliriz. Hangisine karar verilirse verilsin, ya mevcut can yakıcı sorunla yaşayacağız ya da bu sorunu ‘insan odaklı’ çözmeye çalışacağız” dedi.

Sorunun çözümü için “Maden Konseyi” kurulmasını, Zonguldak havzasının “serbest bölge” ilan edilmesini ve “Maden Politikası Ulusal Çalıştayı” düzenlenmesi gerektiğinin altını çizen Başkan Ertem, şunları söyledi:

“BU SORUNU ‘İNSAN ODAKLI’ ÇÖZMEYE ÇALIŞACAĞIZ”

“Zonguldak, taşkömürü madeninin üretim sahasıdır. Zonguldak’ta madencilik, taşkömürü üretiminden ibaret değildir elbette; kültür, ekonomi, sanat, toplumsal ilişkiler, madenciliğin şekillendirdiği alanlardır. Bilindiği üzere, taşkömürü, sadece kamuya ait sahalarda üretilmemektedir. Özellikle rödovans işletmeciliği sözleşmesi kapsamında özel ve tüzel kişiler (firmalar, şirketler) kiraladıkları sahalarda kömür üretimi yapmaktadırlar. Resmi kurumlar (Zonguldak ölçeğinde Türkiye Taşkömürü Kurumu) devletin mülkiyetindeki maden sahalarının bir kısmını özel veya tüzel kişilere kiralamakta, üretim rödovans sahibine ait olmakta, bunun karşılığında kiralayan kuruma kira ödenmektedir. Kaçak ocak tabir edilen işyerleri ise, maliye kaydı olmayan, iş güvenliği, işçi güvenliği açılarından hukuk dışı sayılan ancak ürettikleri kömür açısından ayakta kalabilen niteliktedirler. Bu tür işyerlerinin hukuk, maliye, sigorta, iş güvenliği, can güvenliği açılarından sisteme entegre olup-olamayacağı tartışılmaktadır. Bu konuda birçok kesimden, farklı görüşler ileri sürülmektedir. İleri sürülen görüşlerin ortak paydası ‘insan hayatının önceliği ve değeridir’. Bunun yanında, ekonomik zorluklar, geçim kaygıları, işsizlik, dayanışma gerekliliği, aile bütünlüğü gibi birçok gerçek de bu tür işyerlerinin yaşamasını sağlayan zemin oluşturuyor. Buna karşın, taşkömürü sektörünün kendi ekonomik ve kurumsal gelişimini sağlaması ve ekonomik etki sahasını geliştirmesi, devlet işletmeciliği, özel işletmecilik veya yönetimi özelleştirilmiş işletmecilik eliyle, mümkündür; yol birden fazladır. Konu, özelde kaçak tabir edilen ocak işyerlerinin mali, ekonomik, sosyal yönlerden yaşamasının ‘normalleştirilmesi’ ile ilgilidir. Başka deyişle, kaçak tabir edilen ocak işyerlerinin yaşaması, ‘insan hayatının devam ettirilmesi gereği’ ile doğrulanmakta, temellendirilmektedir. Asıl ironik olan, hiçbir güvenlik, sağlık ve teknolojik desteğe sahip olmayan bu işyerlerinin ‘ölüme yol açmasının kaçınılmaz olmasıdır’. Taşeron uygulaması bu alanda geri dönülemez zorluklar-sonuçlar doğurmaktadır; bunun yerine kiralamada genişletici ve denetlenebilir bir sisteme geçiş yerinde olabilir. Bu bir sorundur. Kaçak ocakları bulup dinamitle imha edebilirsiniz. Bulundukları koordinatlara göre saha kiralayanının sorumluluğuna gidebilirsiniz. Buralarda ölen insanların ocak sahibi olduklarını düşünerek sorumluluğu ona da yükleyebilirsiniz. Ama bunların hiçbiri, yapıldı-yapılıyor, ama sorunu halletmedi-halledemiyor. Taşkömürü sektörünün dününü, bugününü ve yarını tasvir edebilecek, yeni vizyonlar çizebilecek, gerek TTK, gerek özel işletmeler eliyle bu sektörü ve dolayısıyla Zonguldak’ı ayakta tutabiliriz. Ya da yeni kalkınma hedefleri, yaşam alanları, yeni algılar ve yenilenmiş bir Zonguldak ufku oluşturabiliriz. Hangisine karar verilirse verilsin, ya mevcut can yakıcı sorunla yaşayacağız ya da bu sorunu ‘insan odaklı’ çözmeye çalışacağız.”

“MADEN KONSEYİ KURULMALIDIR”

“Taşkömürü sektöründe, iş güvenliği ve işçi sağlığının sağlanmasından, üretim, pazarlama ve kurumsal değerlerin geliştirilmesine, ekonomik değer olarak korunmasından havzanın yaşanabilir niteliğe bürünmesine kadar temel sayılabilecek kararların alınması gerekmektedir. Resmi ve sivil kesimlerin katılacağı bu Maden Konseyi, taşkömürüyle ilgili her türlü varlığı, değeri, gerekleri tespit, havza ve sektöre ilişkin tartışmalar, kararlar ve vizyon belirleme işlevi görebilir. Dolayısıyla, kaçak ocak tabir edilen işyerlerinin ekonomiye, sosyal hayata ve sektöre katılması için gereken özel düzenlemelere yol açılabilir.”

“ZONGULDAK HAVZASI SERBEST BÖLGE OLABİLİR”

“Madencilik alanında ‘teşvik’ taşkömürü ile linyit kömürü ayrımına göre şekillenmiştir. Teşvik çalışmalarında, taşkömürü piyasasının uluslararası belirleyicileri gözönüne alındığında teşvik çalışmalarının sonuçlarının küreselleşme kavramı içinde etki yaratmakla ilgili olduğu gözden kaçmamalıdır. Bunun yanında, maden arama, tetkik, sondajlama, kimi makinaların alımı, sağlık ve güvenlikle ilgili yatırımlar konusunda Zonguldak havzası serbest bölge olabilir. Bilindiği üzere, serbest bölgelerde vergi indirimi, muafiyetler, bürokratik kolaylıklar, tedarik imkanlarının sağlanması, gümrük vergisi muafiyeti gibi kolaylıklar sağlanmaktadır. Umarım ki, serbest bölge ilanı, donanım parkının genişlemesinde kolaylık getirecek, yatırım konusunda gerekli faydalar görülebilecektir.”

“MADEN POLİTİKASI ULUSAL ÇALIŞTAYI DÜZENLENMELİ”

“Düzenlenecek Maden Politikası Ulusal Çalıştayı’yla, yol haritamızı oluşturabilir, daha profesyonel, gerçekçi, vizyon oluşturabilir bir havza ve Zonguldak algısı oluşturabiliriz. Sosyal, insani, kültürel temelli bir madencilik yaklaşımıyla, kendimize özgü bir dünya oluşturabiliriz. Ancak bu belirttiğim çalışmaların başlaması dahi zaman alacaktır. Rödovans sözleşmelerinin uygulanmasını takip etmek, sahanın her türlü sorumluluğunu kiralayana bırakmakla sorunu çözemiyoruz. Gereken alt yapı hazırlandığında, resmi olmayan yollardan maden üretiminin önüne geçilebilir. Sanıyorum bu konuda daha etkili, sonuca ulaşır, profesyonel söz söyleyecekler vardır.”

Editör: Pusula Gazetesi