AK Parti Zonguldak Milletvekili Ahmet Çolakoğlu, Zonguldak Gazeteciler Cemiyeti’ne konuk oldu, gazetecilerin sorularını yanıtladı.
AK Parti Milletvekili Ahmet Çolakoğlu’nun hazine arazisi aldığı yazılıyordu!
Kendisine soruldu...
2016 yılında, Toprak Mahsulleri Ofisi’nin açtığı ihaleye girip, haberlere konu olan arsayı satın aldığını açıkladı. Hem Zonguldak’tan hem de il dışından çok sayıda firmanın bu ihaleye girdiğini söyledi.
Milletvekili Ahmet Çolakoğlu, ithal kömüre destek veren, yerli kömür işletmelerini zor durumda bırakan EPDK kararına imza attığı yönündeki eleştirilere yönelik ise, “EPDK kararının altına imza atmadım. Eğer o kanun teklifinde benim imzamı bulup getirirlerse, siyaseti bırakırım" dedi.
Milletvekili Çolakoğlu, geçtiğimiz aylarda Bartın’da açılan mağazanın yolunu, Zonguldak İl Özel İdaresi'ne yaptırdığı yönündeki haberleri de, asfaltı özel şirketten aldığını ve faturasını basın mensuplarına göstererek yalanladı. Çolakoğlu, "Ekol İnşaat ve Taahhüt İşleri, Alagözler Şirketler Grubu'ndan 4,25 ton sıcak asfalt alındığına dair kayıtlar var. Ayrıca, İl Özel İdare’den kiralanan araç ve ekipmanlar için yapılan ödemeler de makbuzlarla belgelendi. Kiraladığımız iş makinelerinin tamamının ücretini İl Özel İdare'nin hesabına, belediyeden aldıklarımızın ücretini ise belediyenin hesabına yatırdık. Bu konuyla ilgili tüm ödemeler kayıtlıdır" dedi.
Zonguldak basınında belli bir grup tarafından yinelenen bu suçlamalar, birinci ağızdan aydınlanmış oldu.
Bu haberleri yazdıran kişi "AK Parti Milletvekili Adayı" olabilir mi?
Yine bu haberleri yazdıran kişi "Zonguldak Milletvekili" olabilir mi?
Neymiş, Ahmet Çolakoğlu bu haberlerle yıpranacakmış, bir sonraki seçimde aday olamayacakmış, bu haberleri yaptıran "milletvekili adayı" olacakmış!
Kötü niyetle, iyi murada erilir mi?
Zonguldak siyaset tarihinde böyle kötücül bir bakış açısı görülmedi!
Allah, herkesin çarşısına göre pazar versin!
Omurgasız başkan, omurgasız yayın!
MHP Zonguldak eski Merkez İlçe Başkanı Niyazi Kıransoy, sosyal medya hesabından, “Keşke camiayla, davayla, partiyle alakasız kişilere gösterdiğiniz ilgi-alakayı, liderimize ve davamıza sadık olanlara gösterecek kadar asil ve şerefli olsaydınız. Tabi; şehre, teşkilata turist olarak gelenlerin 'kim dava adamı, kim teşkilat mensubu, kim lidere sadakatle bağlı?' bilmesi mümkün değildir. Zonguldak ne günlere kaldı? Böyle turist siyasetçiler, ne kimle oturacağını bilir ne de nereye gidilip gidilmeyeceğini?“ şeklinde bir paylaşım yaptı.
Niyazi Kıransoy’un, MHP Merkez Yönetim Kurulu Üyesi Murat Kotra’yı hedef aldığı çok açıktı!
Çünkü Murat Kotra, İstanbul’da yaşıyor, fırsat buldukça Zonguldak’a geliyordu!
Geçtiğimiz günlerde Zonguldak’a gelmiş, bir takım ziyaretler gerçekleştirmiş ve bu fotoğrafları sosyal medya hesabında paylaşmıştı!
Hal böyleyken, bir internet sitesi, Niyazi Kıransoy’un bu paylaşımını, CHP’li Zonguldak Belediye Başkanı Tahsin Erdem’e "omurgasız" diyen MHP İl Başkanı Mustafa Öztürk’e yönelik olduğunu yazdı!
“MHP İl Başkanı Öztürk'ün, Tahsin Erdem'e yönelik ithamlarına ülkücü camiadan tepki” gelmiş!
Oysa kavga tamamen MHP içindeki çatışmadan kaynaklanıyor!
Siyaset, bazen gazetecilerin bile gözünü kör ediyor!
Kıssadan Hisse: Sedef çiçeği...
Mahkeme salonunda, seksen yaşlarındaki yaşlı çiftin durumu içler acısıydı.
Adam, inatçı bakışlarla, suskun ninenin ağlamaktan iyice çukurlaşmış gözlerini ve bıkkın bakışlarını süzüyordu. Hâkim tok sesiyle, yaşlı kadına, "Anlat teyze, neden boşanmak istiyorsun?" diye sordu.
Yaşlı kadın, derin bir nefes çektikten sonra kısılmış sesiyle konuşmaya başladı:
"Bu adam 50 yıldır bezdirdi beni hayattan..."
Sonra uzunca bir sessizlik hakim oldu, mahkeme salonunda...
Yaşlı kadının gözleri doldu ve devam etti konuşmaya:
"Bizim bir sedef çiçeği vardı, çok sevdiğim. O bilmez. 50 yıl önceydi, o çiçeği bana verdiği çiçekler arasından kopardığım bir yaprağı tohumlamıştım, öyle büyüttüm. Yavrumuz olmadı, onları yavrum bildim. Bir süre sonra çiçek kurumaya başladı. O zaman adak adadım. 'Her gece güneş doğmadan önce, bir tas suyla sulayacağım onu' diye... 50 yıl oldu, bu adam bir gece kalkıp bir kere de 'bu çiçeği ben sulayayım' demedi. Ben, böyle bir adamla 50 yıl geçirdim. Hayatımı, umudumu, her şeyimi verdim. Ondan hiçbir şey görmedim. Bir kerecik olsun, benim bildiğim görevlerden birisini yapmasını bekledim. Onsuz daha iyiyim, yemin ederim."
Yaşlı adam, bastonla zor yürüdüğü kürsüye, o ana kadar suçlanmış olmanın utangaçlığını hissettiren yüz ifadesiyle, hakime yöneldi. Tane tane konuştu:
"Askerliğimi reisicumhur köşkünde bahçıvan olarak yaptım. O bahçenin, görkemli görünümüyle büyümesi için emeklerimi verdim. Eşimi de orada tanıdım. Sedefleri de... Ona en güzel çiçeklerden buketler verdim. İlk evlendiğimiz günlerin birinde, boyun ağrısı nedeniyle, onu doktora götürdüm. Doktor, 'Çok uzun süre uyanmadan yatarsa, boynundaki kireç sertleşir, kötüleşir' dedi. 'Her gece uykusunu bölüp uyansın, gezinsin' dedi. O, doktoru pek dinlemedi. Lafım geçmedi. O günlerde, tesadüf, bu çiçek kurumaya yüz tuttu. Ben de ona, 'Gece çiçek sularsan geçer' dedim. Adak dilettim. Her gece onu uyandırdım ve onu seyrettim. O sevdiğim kadını, yavrusu bildiği çiçekleri sularken seyrettim. Her gece, o çiçek ben oldum sanki... Her gece, o yattıktan sonra uyandım. Saksıdaki suyu boşalttım. Sedef, gece sulanmayı sevmez, hâkim bey..."
Hisse: Bazen her şey bizim bildiğimiz gibi değildir.
Günün Fıkrası: Genel Müdür...
Genel Müdür, öğle arasında yeni atandığı kurumun lokalinde fıkra anlatıyor; çevresindekiler de kahkahalarla gülüyordu.
Anlatılanlara kayıtsız kalan birini fark eden Genel Müdür sorar:
"Sen, neden gülmüyorsun, anlamadın mı espriyi?"
Aldığı cevap:
"Ben, sizin kurumunuzda çalışmıyorum."