Zonguldak Belediyesi'nin İsmail Eşref döneminde 2004 yılına kadar olan dönemde büyük bir susuzluk sorunu yaşanmıştı.
Vatandaş, yaz aylarının ortasında susuz kalmış ve artık çileden çıkmıştı.
Susuzluk sıkıntısını bir çile halinde yaşayan vatandaş önüne gelen ilk seçimde İsmail Eşref'e dersini vermişti.
Halk, 2004'e kadar iki dönemi dolduran hem Cumhuriyet Halk Partisi'ni (CHP) hem İsmail Eşref'i bir daha seçmemişti.
Sadece su kesintisinden dolayı, iki dönem yapılan tüm hizmetler bir kenara atıldı, su kesintisi üzerinde durularak oy vermediler.
Hatta basında geniş bir zaman yer almıştı: 'Su yüzünden seçimi kaybetti' diye.
Zonguldak Belediyesi'nin şimdiki yönetimine baktığımızda İsmail Eşref'in yaşadığı tehlikeyi yaşıyor.
Neredeyse her gün sular kesiliyor, her gün sorun, her gün sular kesik.
Bir mahallede olmazsa bir mahallede mutlaka sular kesiliyor.
Belediyeden yapılan anonslarda 'meydana gelen arıza, ya ana şebeke ya isale' diye belirtiliyor.
Sayın Belediye Başkanım Ömer Selim Alan 'sular kesilecek' diye anons ettiriyorsunuz diye vatandaş size sıcak bakmaz.
Vatandaş suyunun kesilmesini istemez, sebebi ne olursa olsun!
Her gün su mu kesilir, su temel ihtiyaç su olmazsa olur mu?
Suyun kesilmesi var, bir ilk geldiğinde o çamurlu topraklı suyun gitmesi için uğraşıyorsunuz.
Olacak gibi, idare edilecek gibi değil. Her gün ne arızası çıkıyor merak ediyoruz?
Şimdi geçen hafta tartışılan bir konu oldu, konu yine oraya geldi.
Bir dönem önceki CHP'li Belediye Başkanı Muharrem Akdemir'in döneminde yaptığı 30 yıllık alt yapı meselesine geldi.
Ee, bu alt yapı yapıldıysa yapılan neydi? Bu konu arapsaçına döndü.
Su kesintisi önemli bir konu, vatandaşı susuz bırakmayın, o da sizi oysuz bırakır sonra.
Demokratik Sol Parti'den (DSP) 1999 yerel seçimlerinde tulum çıkaran İsmail Eşref nasıl gitti, bilirsiniz.
Aynı konuyu Temmuz ayında yazdığım bir köşede işlemiştim.
Demek ki 4 aydır aynı şekilde su sorunu devam ediyor.

Geldi yüzüme eleştirdi
Geçen caddede yürürken gazeteci bir büyüğüm yolda beni durdurdu;
'Öznur dün yazdığın TTK ile ilgili köşe yazını okudum, konuları güzel tespit etmişsin ama yazıyı çorba etmişsin' dedi.
'Nasıl çorba etmişim?' dedim. 'Tespitler güzel ama karman çorman olmuş, biraz daha dikkat et' dedi.
Gazeteci büyüğüme 'Tamam abi dikkat ederim' diyebildim sadece.
Başka ne diyebilirim ki; yok şöyleydi yok böyleydi demedim, çünkü bunun bahanesi olamaz.
Yazımı büroya gelince okudum. Hatalarımı gördüm.
Köşe yazılarım benim için çok önemli, köşe yazısı haberden farklı bir şey.
Haberin bir yazma şekli var; 5 N 1 K. Konusu ve konuğu belli oluyor.
Haber yazmak kolay, ancak köşede konu, konuklar, yorumlar tamamen size ait.
Kurgu size ait, giriş, gelişme, sonuç size ait. Köşenizde yazdığınız bir konu yüzünden başka bir muhabiri ya da köşe yazarını sorumlu tutamazsınız.
Onun için köşeme gelen eleştirileri ve önerileri çok dikkate alıyorum.
Bu gazeteci ağabeyime samimiyetinden dolayı teşekkür ediyorum.
En azından o geldi eleştirimi yüzüme yaptı, bazıları gibi gizli hesaplarla hakaret içerikli yorumlar yapmıyor.