Ulaştırma ve Altyapı Bakanı Adil Karaismailoğlu, geçtiğimiz haftalarda Zonguldak'a gelerek, Bakanlığının kentimizde devam eden projelerini inceledi.
Bakan Karaismailoğlu, ilk olarak Filyos Limanı Projesi ile doğalgazın karaya çıkarılacağı noktaları gezdi.
Filyos'a karayolu ile giden Bakan Karaismailoğlu, Zonguldak'a dönüşünde Bakacakkadı karayolu üzerinden getirildi.
İşte bu olmadı. Zonguldak'ın Filyos'a, Filyos'un Zonguldak'a ulaşım yolu orası değil ki...
Zonguldak-Filyos karayolu; Kilimli, Çatalağzı, Muslu, Filyos güzergahı üzerinden olmalı.
Buranın hazır bir projesi var zaten, 9 tünelli yol projesi tozlu raflarda bekliyor. Bu yol en kısa zamanda hayata geçirilmeli.
Bakan, Zonguldak'ta bu yoldan bahsetti ama çalışmalara ne zaman başlanacağı ya da ihalenin ne zaman yapılacağı yönünde net bir açıklamada bulunmadı.
Bence Bakan Karaismailoğlu, Türkali-Filyos yolu var ya, "ölüm yolu" dediğimiz, birçok kişinin hayatını kaybettiği, denize uçtuğu o yolu görmeliydi.
Yolun ne kadar kötü olduğunu gören Bakan, belki çalışmaları hızlandırırdı.
Bakan Karaismailoğlu'na o "ölüm yolu" mutlaka gösterilmeliydi.
Bizim kurnaz (!) siyasetçilerimiz, kolay yolu seçip Bakacakkadı üzerinden Zonguldak'a getiriverdiler Bakanı...
Geçtiğimiz aylarda merkezde bir pastaneden alışveriş yaparken, iki yabancının kasiyere, "Filyos'a nereden gidebiliriz?" diye sorduğunu duydum.
Biraz kulak misafiri oldum. Kasiyer, Kilimli-Çatalağzı güzergahından yolu tarif etmeye çalıştı.
Ancak gerisi yok, gerisi gerçekten yok. Zaten farkettiyseniz, yollarda Filyos tabelası da yok.
Şehrinize iki yabancı geliyor ve Türkiye'nin en büyük 5 yatırımından biri olan Filyos Limanı Projesi'nin yapıldığı bölgeyi tarif edemiyorsunuz!
Doğalgaz karaya çıkartılmadan bu Zonguldak-Filyos karayolunun hayata geçmesi şart.
Filyos Projesi hayata geçirilmeden Zonguldak-Filyos karayolunun hayata geçmesi şart.
Zonguldak'ın bir beldesini Türkiye konuşuyor, ülkenin en büyük 5 yatırımdan biri ve sosyal medyada gündem oluyor.
Ancak bu beldeye merkezden ulaşım yok, trajikomik!
Bu yol meselesinin bir an önce ciddiye alınması ve bu yolun hayata geçirilmesi gerekiyor.

Kadının sağcısı-solcusu olmaz, hepimizin dertleri aynı
"8 Mart Dünya Emekçi Kadınlar Günü"müz kutlu olsun.
Kimine göre "8 Mart Dünya Emekçi Kadınlar Günü", kimine göre "8 Mart Dünya Kadınlar Günü" oluyor.
"Emekçi" deyince işin içine siyaset, sosyalist kökenler giriyor,
Sağ kesimden kadınlar, bugünü kutlarken "emekçi" kelimesini kullanmıyor.
Ben "Kadınlar Günü"nde bu ayrımın yapılmasına karşıyım. "Kadın" deyince aklımıza tamamen "emek" gelmiyor mu?
Düşünsenize, sosyalist bir kadın ile sağcı bir kadının sorunları birbirinden ayrıştırılır mı?
Hepsi 9 ay çocuğu karnında taşıyor, hepsi doğum sancısı çekiyor...
Kadınlar, "solcu-sağcı" görüşüne göre mi şiddet görüyor?
Eşini boşamak isterken görüşlere göre mi eşi baskı uyguluyor?
Kadın; çocuğunu büyütür, yemek, temizlik yapar. Aynı şekilde kocasına hizmet eder, yemeğini önüne hazırlar ve kıyafetlerini yıkar-ütüler.
Bunların hepsi birer emektir... Bütün kadınlar emek verirler.
Ailesine, topluma, işyerlerine hep emeklerini harcarlar.
İşten eve gidince, "Ben bugün çok yoruldum, yemek yapamam" ya da "Ütü yapamam" deme şansınız var mı? Yok.
Bütün kadınlar emekçidir ve "emek" kelimesini kullanmaktan bu kadar korkmayın...

Eleştirilerde sınırlar aşılıyor!
Zonguldak'ta siyaset yapan isimler ya da sivil toplum örgütlerinin temsilcileri, bir yetkiliyi eleştirirken, bazen sınırları aşıyorlar.
Bize gazeteci büyüklerimiz şöyle öğretti:
İl başkanının eleştirisine, il başkanı yanıt versin.
Milletvekilinin eleştirisine, milletvekili yanıt versin...
İlçe başkanının eleştirisine, ilçe başkanı yanıt versin...
Bazen bu "sıra" ya da "karşılaştırma" diyelim, çok hassas konular vardır, o haberlerde bozulabilir.
Ancak önüne gelenin çıkıp da valiyi, milletvekilini, belediye başkanını eleştirmesine karşıyım.
"Önüne gelen"den kastım; illaki senin bir üstün, bir büyüğün vardır.
Eleştiriyi o yapsın, boyunu aşan kişiyi eleştirmeye kalkışma...
Haberlerimi yaparken genelde buna dikkat ederim. "Laf olsun, torba dolsun" diye birinin, kendinden yüksekteki yetkiliyi eleştirmesine karşıyım.
Hem "her şey basın yoluyla çözülecek" diye bir kaide de yok.
Bazen samimi olup sorunlar ikili ilişkilerle çözülebilir. Çözülmüyorsa, basına verebilirsiniz.
Şimdi mecliste bile olmayan partilerin tutup da bir AK Parti'liyi ya da CHP'liyi eleştirmesi bana tuhaf geliyor.