Kalaycılık, kalaydan ince bir satıh çekerek kapları beyazlatma mesleğidir. Çok eskiden beri bilinen meslekler arasında yer alır. Meydan Larausse&[#]8217;nin VI. cildinin (1990) 790.sayfasında &[#]8220;3000 yıldan beri bronz şeklinde bilindiği Kartaca&[#]8217;nın uzun süre kalay ticareti yaptığı, daha sonra bu ticaretin Fenikelilerin eline geçtiği&[#]8221; yazılıdır. Oysa Kartaca ve Fenike aynı kültürün kurduğu iki şehirdir. Onlardan önce Asurluların kalay ticareti yaptığını söyleyebiliriz.

Amelie Kuhrt&[#]8217;un Eski Çağda Yakın Doğu adlı Türkiye İş Bankası Kültür Yayınları&[#]8217;ndan 2009 yılında basılmış kitabının 98.sayfasında Asurluların zengin Arap ve Hint ticaretinden yararlandıkları, Körfez ticaretinde Ur limanını kullandıkları yazılıdır. M.Ö. 2000 ile 1800 tarihleri arasında Eski Asur Dönemi&[#]8217;nde Asurluların Asur pazarını genişletmek ve ekonomilerini canlandırma amacıyla koloniler kurduğu, aynı eserin 113.sayfasında yazılıdır. M.Ö. 1900 ile 1830 yılları arasında Anadolu&[#]8217;da eski Asur tüccarlarının dolaştığını Tahsin Özgüç aynı eserin 116.sayfasında yazmaktadır. Eserin 118.sayfasında Asurlu tüccarların Anadolu&[#]8217;da yaygın ticari bağlantılar oluşturdukları ve avantajlı fiyat uyguladıkları belirtilmektedir. Aynı eserin 120.sayfasında Asurluların Kızılırmak&[#]8217;ın Karadeniz ile buluştuğu yere kadar ulaştıkları yazmaktadır. Burası Bafra Ovası&[#]8217;dır.

Eserin 121.sayfasında Anadolu devletlerinin Asur kentleriyle ilişki kurdukları, Asurlu tüccarların Anadolu hükümdarlarıyla görüştükleri, karşılıklı ant içtikleri, Asurlu tüccarların Anadolu merkezlerindeki topraklarda faaliyetlerini yürütebilmeleri için antlaşmalar yaptıkları bilinmektedir. Anadolu beyleri yasaklı malları kaçak olarak topraklarına soktukları gerekçesiyle Asurlu tüccarları hapse attıkları, bütün Asur kervanlarının yerel hükümdara vergi ödeme yükümlülüğü olduğunu ve aynı hükümdarın malları ilk olarak seçme hakkı olduğunu gösteren belgeler vardır. Eserin 122.sayfasında Asurlu tüccarların mallarını beş-altı hafta süren yolculuklarla taşıdıkları, eşek kervanlarının küçük kervanlar olduğu, her eşeğin yükünde dokuma ürünleri ve kalay olduğu neredeyse kesinleşmiştir.

Yukarıdaki açıklamalardan Asurlu tüccarların eşek kervanlarıyla dokuma ürünleri ve kalay taşıdıklarını öğrenmekteyiz. Bu dönemde kalayın doğudan alınıp dağıtılmasında Asur devleti büyük rol oynamıştır. Asurlu tüccarlar Anadolu&[#]8217;da eşekler dâhil her şeylerini satarlardı. Kendi ülkelerine ise ithal mallarla gümüş ve biraz altın götürürlerdi. Bütün bu bilgiler Anadolu&[#]8217;da kalaycılık tarihinin yeniden yazılması gereğini ortaya çıkarmaktadır. Kalay ticareti Fenike ve Kartacalılardan önce Asurlularla başlamıştır, diyebiliriz. Fenikeliler sadece kalay ticareti yaptılar ise, bu ticaret liman şehirlerinde yapılmıştır, denilebilir. Anadolu&[#]8217;nun iç kesimlerindeki kalay ticaretindeki bağlantıları oluşturan Asurlu tüccarlardır.

M.Ö. 1755&[#]8217;de Hammurabi döneminde ticari yolların denetiminin de I. Babil Hanedanlığında olduğu, bu dönemde Babil&[#]8217;e gümüş, altın, lacivert taşı, akik, yabancı ülkelerden kereste, kalay, bakır, at ve benzeri taşındığı aynı eserin 142.sayfasında yazılıdır. Fenikelilerin Karadeniz bölgesinde yelkenli teknelerle ticaret yaptıkları da bilinmektedir. Askeri malzemelerin uzak mesafelerinde gemiler ulaşım aracı olarak kullanılmışlardır. Burada karşımıza denizci kavimlerden Fenikeliler çıkmaktadır. Ancak Anadolu&[#]8217;da Hititler döneminde Asur ticaret kolonilerinin bulunduğu, büyük ticaret kolonilerine Karum, küçük ticaret kolonilerine ise Vabartum dendiği aynı eserin 296.sayfasında yazılıdır. Bu bakımdan I. Hattuşilin&[#]8217;in &[#]8220;Ondan sonra Zalpa&[#]8217;ya savaş açtım. Orayı tahrip ettim&[#]8221; ifadesi Hititlerin Anadolu&[#]8217;da daima garnizonlar kurduğunu göstermektedir. Bu bilgiler aynı eserin 316 ve 318.sayfalarında yer almaktadır. Buradaki Zalpa, bir devlettir.

Tarihte önemli bir görev olarak karşımıza çıkan kalaycılık günümüzde aynı önemini sürdürememiş ve Asur&[#]8217;dan başlayan gelenek kaybolmaya yüz tutmuştur. Kalaycı, 232.derecede eriyen kalayı kalaycı körüğünden çıkan ateşle eriterek temizlediği bakır kaplara sürer. Böylece bakır kapların hava ve diğer maddelerin oksitleyici etkileri önlenmiş olur. Daha çok demir ve bakır gibi madenler kalaylanır. Oksitlenmeyi önlemek için yapılan bu meslek, insanların zehirlenmelerini de önlemektedir. Kalaycılık yapanlar köy köy dolaşıp köylerdeki bakır kapları kalaylı kap yaparlardı. Ancak alüminyum kaplar çıkınca köylerde yaşayanlar bakır kaplarını vererek alüminyum kaplarla değiştirmişlerdir. Günümüzde ise alüminyum kapların yerini çelik ve cam kaplar aldığından kalaycıların işi sona ermiştir, denilebilir. Artık Kalaycı Hasan, Kalaycıoğlu Mehmet vb. lakaplar bölgede sadece soyadı olarak kalmıştır.