Daha önceki yazılarımızda Balkanlar ve Doğu Avrupa&[#]8217;daki köylerle ilgili olarak Zonguldak ve Avrupa arasında bir bağlantı olduğuna değinmiş, Balkanlar ve Doğu Avrupa&[#]8217;da yok olan köylerin Zonguldak bölgesinde varlığını sürdürdüklerini belirtmiştim. Yine Zonguldak bölgesinde esir ticaretini olduğunu ileri sürmüş &[#]8220;Kazancı veya Katırcı Cingan&[#]8221; kavramlarını ortaya koymuştum. Bugün bu söylediklerimizin doğruluğunu bir kez daha pekiştirmeye çalışacağım.

Osmanlı Devleti&[#]8217;nde esir ticareti sultan Abdülmecid dönemine kadar devam eder. Sultan Abdülmecid, esir ticaretini 1847 yılında yasaklar. Esir ticareti Osmanlı Devleti&[#]8217;nde Kapalı Çarşı&[#]8217;nın yakınında yapılır. Ancak bu esir ticareti, 1870 yılına kadar gizli bir şekilde devam eder. İkinci olarak Avrupalı ve Amerikalı misyonerler, Ermeni çocuğu aradıkları bahanesiyle Türk çocuklarını da kaçırmaktadırlar. Yani misyonerler, Türk çocuklarını çalarak Hristiyan yapma eğilimindedirler. Bu durum Cumhuriyet&[#]8217;e kadar devam eder. Dr. Selahattin Çitçi&[#]8217;nin Türk Romanında Yabancı Okullar ve Kültürel Değişimdeki Rolleri adlı, Ati yayınlarından İstanbul 2011 yılında çıkmış kitabının 37. ve 332. sayfalarında bu bilgileri bulmak mümkündür. Kazancı veya Katırcı Cingan tabirleri, artık yeni nesil tarafından unutulmak üzeredir. Aileler eskisi kadar çocuklarını bu sözcüklerle korkutmamaktadır. Bu durum tehdit olarak anlaşılmaktan çıkmıştır. Hristiyan misyonerlerin de Türk çocuklarını kaçırmalarından artık söz edilmemektedir.

Yunanistan, Romanya ve Bulgaristan devletlerindeki Müslüman Türkler, bu devletler tarafından Osmanlı ülkesine gitmeleri konusunda baskıya maruz kalmışlardır. Bu insanların köyleri basılıp yolları kesilip öldürülmüş, eşyaları çalınmış ve ülkeden çıkmaları için her türlü yöntem kullanılmıştır. Yunanistan, Bulgaristan ve Romanya&[#]8217;da Türk düşmanı olan yönetici kesim, Müslüman Türklere her türlü haksızlığı reva görmüşlerdir. Savunmasız ve masum insanlar katliamlara, sabotajlara maruz bırakılmıştır. Bu insanlar zorunlu olarak Balkanlar ve Doğu Avrupa&[#]8217;dan bazıları kara yoluyla, bazıları da deniz yoluyla Osmanlı ülkesine kaçıp göç etmişlerdir. Bunun özellikle deniz yoluyla olması da akla yatkındır. Çünkü Osmanlı döneminde deniz ulaşımı bile yabancıların kontrolü altındadır. Bunun böyle olduğunu rahmetli Prof. Dr. Ali İhsan Gencer&[#]8217;in Türk Denizcilik Tarihi Araştırmaları adlı, İstanbul&[#]8217;da 1986&[#]8217;da basılan kitabının 17 ve 18. sayfalarında bu denizcilik şirketlerinin listesi şu şekilde verilmektedir:

&[#]8220;19. yüzyılda Avusturya, Fransa, Rusya ve İngiltere&[#]8217;te ait bazı ecnebi kumpanyaları Kabotaj ve kapitülasyonlardan faydalanarak Türk denizlerinde faaliyet gösterirler. Daha sonra bunlara Belçika, Yunan ve Mısır kumpanyaları da katılır. Toplam yedi kumpanya bulunmaktadır. Türk ve yabancı kumpanya ve posta vapurları Marmara, Doğu Akdeniz ve Karadeniz&[#]8217;de oldukça önemli bir deniz trafiği oluştururlar. Osmanlı Devleti ile Avrupa limanları arasında sürekli çalışan yabancı kumpanyalar imparatorluğun Avrupa ile olan ticari ilişkilerinde önemli bir rol oynarlar&[#]8221;. Bu ifadelerden Romanya, Bulgaristan ve Rusya&[#]8217;nın bazı bölgelerinden kaçmak zorunda kalan Türkler bu kumpanyalar veya Osmanlı vapurlarıyla Zonguldak bölgesine kolayca kaçıp kurtulabilirler. Köylerdeki yer adları hatta şahıs adlarındaki benzerlikler bu tür göçlerin çok sık vuku bulduğunu göstermektedir.

1917 Rus Ekim Devrimi sonucu Rusya&[#]8217;daki Komünist Rejim&[#]8217;den kaçan kadınlı-erkekli grupların hepsi İstanbul&[#]8217;a gelememiştir. Selahattin Çitti&[#]8217;nin adı geçen kitabının 58.sayfasında 1917&[#]8217;den sonra Türkiye&[#]8217;ye iltica eden Rusların sayısının 40.000 ile 200.000 olarak yazıldığı görülmektedir. Bunların çoğu gece yaşamını Osmanlı ülkesine taşırlar ve İstanbullular bunlara Haraşo derler. Zonguldak bölgesinde de Haraşo sözcüğüne rastlanması sarışın ve ak tenli olan kadınların bölgeye geldiğini açıkça göstermektedir.

Zonguldak köylerinde Balkanlar ve Doğu Avrupa&[#]8217;nın değişik bölgelerinden gelen insanlar, o bölgelerdeki yaşam tarzlarını da beraberlerinde getirmişlerdir. Yakın zamanlara kadar Ereğli, Devrek, Çaycuma, Yenice, Gökçebey vb. bölgelerin köyleri arasında giyim-kuşam, konuşma bakımından farklar söz konusuydu. Bu durum günümüzde yavaş yavaş ortadan kalkmaktadır. Dışarıdan gelenlerin yaşam tarzları, daha önce bölgede yaşayanların baskın kültürleri tarafından etkilenirken bölgede yaşayanlar da dışarından gelenlerin yaşam anlayışlarından etkilenmişlerdir. Zonguldak halkı ne sadece Doğu Avrupa&[#]8217;dan Kafkasya&[#]8217;dan gelmiş ne de sadece Osmanlı ülkesinin başka bölgelerinden zorunlu olarak yerleştirilmiş insanlardan oluşmamaktadır. Bu bölge kültürel konglomera örneği olarak karşımıza çıkmaktadır.