Mektuplar kişiye özeldir. Özellikle birbirini seven iki kişi arasındaki mektuplar, daha özel, hatta gizli sayılır. Kişiler arasındaki özel duygu ve düşünceleri birbirlerine yazılı iletme aracı şeklinde de nitelenebilir özel mektuplar. Devlet adamları ve yöneticilerin, bilim-düşün-sanat adamlarının, şairlerin-yazarların bazı mektupları, edebi değer taşıdıkları gibi geçmiş dönemlere de ışık tutucu olabilirler.

Orhan Veli&[#]8217;nin, İstanbul 18.XII.946 tarihli Necati Cumalı&[#]8217;ya yazdığı mektubundan bir not örnek verilebilir:

&[#]8220;Sen İstanbul&[#]8217;dayken, ben Zonguldak&[#]8217;taydım. Onun için konuşamadık her halde.&[#]8221;

(Türk Dili Dergisi Mektup Özel Sayısı, Sayı: 27, 4 Temmuz 1974).

Bu cümleler bize Orhan Veli&[#]8217;nin ünlü,&[#]8220;Siyah akar Zonguldak&[#]8217;ın deresi / Yüz karası değil kömür karası/ Böyle kazanılır ekmek parası&[#]8221; dizeleri ile 1944 yılında şair arkadaşı Oktay Rıfat&[#]8217;ı ziyaret için Zonguldak&[#]8217;a geldiğini anımsatıyor.

[*] [*] [*] [*]

Arapça kökenli &[#]8220;mektup&[#]8221; sözcüğü, Türkçe&[#]8217;de &[#]8220;yazılı, yazılmış&[#]8221; anlamına geliyor. &[#]8220;Rüştü Onur-Mektubun Avucum&[#]8221;da kitabında, Rüştü Onur&[#]8217;un sevgilisi, nişanlısı ve eşi Mediha&[#]8217;ya yazdığı mektupları keyifle, kendi gençlik yıllarımı düşleyerek, sayfalar dolusu yazdığım mektupları anımsayarak, o duyguları bir kez daha yaşayarak okudum. Ne yalan söyleyeyim, bu yaşımda içimde tazecik, incecik, büyülü, hüzünlü sevgi çiçekleri açtı.

[*] [*] [*] [*]

Kitaptaki Rüştü Onur mektupları; Salah Birsel&[#]8217;in 1956&[#]8217;da Yeditepe Yayınları arasında çıkan &[#]8220;Rüştü Onur&[#]8221; kitabındaki mektupların dışında; Rüştü Onur&[#]8217;un sevgili eşi Mediha&[#]8217;nın kız kardeşi Sabahat Sessiz tarafından bugüne değin saklanmış, korunmuş özel mektuplardır. 1942 yılının Mart-Eylül ayları arasında yazılmış, kimileri tarihli, kimileri tarihsizdir.

İlk kez gün ışığına çıkan bu mektupların varlığından kimsenin haberi yoktu. Kitabın önsözünü, Rüştü Onur ve Muzaffer Tayyip Uslu&[#]8217;ya &[#]8220;Kelebeğin Rüyası&[#]8221; filmi ile yeniden hayat veren, onları yaşamları ve şiirleriyle bir kez daha edebiyatın ve sanatın gündemine taşıyan, ayrıca Zonguldak çekimleri ile dikkatlerin Zonguldak üzerine yoğunlaşmasına yol açan şair-oyuncu-senarist-yönetmen Yılmaz Erdoğan yazmıştır.

Rüştü&[#]8217;nün eşi Mediha Sessiz&[#]8217;in kız kardeşinin uzun yıllardır koruduğu bu mektupların gün yüzüne çıkmasında; şair-yazar-gazeteci İbrahim Tığ da büyük çaba göstermiştir. Sabahat Sessiz ile yaptığı röportaj (Bölge Haber Gazetesi, 18.02.2013) Rüştü&[#]8217;nün yaşamına da ışık tutması açısından büyük önem taşıyor. Rüştü&[#]8217;nün yaşamını konu edinenler, bu yazıyı mutlaka okumalı, eski yanlışlarını düzeltmeliler. Tığ, mektuplar yoluyla Rüştü Onur&[#]8217;u daha yakından ve özelinden tanıma olanağı bulmamızı sağlamıştır. İbrahim Tığ, &[#]8220;Devrek Bölge Haber&[#]8221; gazetesi sahibi ve yazarı, Rüştü Onur anısına &[#]8220;Şehir&[#]8221; aylık kültür ve edebiyat dergisini çıkarıyor; daha önce üçü şiir, biri hikaye, biri araştırma beş kitap yayımladı.

[*] [*] [*] [*]

Şunu da unutmamak gerekiyor: Bu mektuplar 1942 yılında 2&[#]8217;nci Dünya Savaşı yıllarının yokluk, yoksulluk içinde olunduğu, vesikayla ekmek dağıtıldığı, geceleri karartma yapıldığı, maden ocaklarında &[#]8220;mükellefiyet uygulamasının genelleştirildiği&[#]8221;, jandarma baskısının yoğunlaştığı bir dönemde kaleme alınmıştır. Düşünün bir beyaz dosya kağıdı, hatta kimi zaman mürekkepli dolmakalem bulmak bile çok zordur. Hatırlatalım, eskiden özel mektuplar, saygı gereği dolmakalemle veya mürekkepli kalemle (tükenmezle değil) yazılırdı. Özellikle imzaların, hele resmi evraklarda dolmakalemle atılması önemli idi&[#]8230;

Kandilli Kız Lisesi mezunu Mediha Sessiz, sınavla girdiği Sümerbank Dokuma Atölyesi&[#]8217;nde çalışırken, yine sınavla kazandığı Karabük Demir-Çelik Fabrikası&[#]8217;nda çalışmak üzere, Anafarta Vapuru&[#]8217;yla ailesi ile birlikte Zonguldak&[#]8217;a gitmektedir. Oradan demiryolu ile Karabük&[#]8217;e geçecektir. Rüştü Onur da -1942 Mart ayında- Heybeliada Sanatoryumu&[#]8217;ndan çıkmış, aynı vapurla İstanbul&[#]8217;dan Zonguldak&[#]8217;a dönmektedir. İkisi bu yolculuk sırasında tanışırlar. Mediha, trenle Karabük&[#]8217;e giderek çalışmaya başlar. Rüştü Onur ile sık sık mektuplaşırlar. Kısa bir süre sonra Mediha, -üç-üç buçuk ay gibi- nedeni tespit edilemeyen hastalığı sonucu İstanbul&[#]8217;a dönmek zorunda kalır. Mediha&[#]8217;nın tespit edilemeyen hastalığının, çoğu kaynakta gösterildiği gibi &[#]8220;tifo&[#]8221; değil, &[#]8220;apandist patlaması&[#]8221; olduğunu, hemen tespit edilemediği için karın zarı iltihaplanmasına dönüştüğünü (peritonit) de kız kardeşi Sabahat Hanım&[#]8217;dan öğreniyoruz. (Bkz: Bölge Haber Gazetesi, 18.02.2013 tarihli Sabahat Sessiz ile İbrahim Tığ röportajı)

O yıllarda Karabük-Ankara-İstanbul karayolu yoktur. Karabük&[#]8217;ten trenle Zonguldak&[#]8217;a geliniyor, buradan da vapur ile İstanbul&[#]8217;a gidiliyor. Ankara&[#]8217;ya ise, her akşam kalkan trenle direk gidilebiliyor. Rüştü ile Mediha&[#]8217;nın birbirlerine yazdıkları mektuplar ise, Ankara&[#]8217;dan sabah gelip, akşam dönen posta treni olduğu için iki gün içinde ellerine geçebiliyor.

[*] [*] [*] [*]

SEVGİ VE HÜZÜN YÜKLÜ MEKTUPLAR&[#]8230;

Rüştü Onur&[#]8217;un kitapta yer alan mektupları; sevgilisini büyük bir aşkla seven, onunla birlikte olabilmek için her türlü özveriyi göstermeye hazır, sırılsıklam aşık bir gencin, saf duru, yalın, temiz aşkını anlatan mektuplardır. Kitapta mektupların yanında Rüştü Onur&[#]8217;un kitaplarda yer almayan şiirlerine, Rüştü hakkında yazılan yazılardan bölümlere, belge değerindeki fotoğraflara da yer verilmiş.

8.3.1942, Beycuma: &[#]8220;Ben her acıya her ıstıraba alıştım artık. Yirmiiki yıllık ömrüm bütün imkanlara rağmen endişeyle geçti. Hiç kimseye boyun eğmemek için daha çocuk yaşta tatillerimde çalıştım. Beni çıldırasıya seven anama babama bile çok zaman boyun eğmek istemedim.&[#]8221;

28.3.1942: &[#]8220;O kadar mesuttum ki, tahmin edemezsin. Medihacığım, ikimiz de aynı hisleri duyuyoruz. Sen yazdığına o kadar iyi ettin ki. Bunlar imkansız şeyler değil. Benim için imkansız bir iş, ölümün önüne geçememek...&[#]8221;

25.4.1942: &[#]8220;Ben, beni anlayan bir insanla dünyaya karşı koyabilirim. Hayatta yegane arzum, bağlandığım ideal yolunda &[#]8216;karımı&[#]8217; yanımda görmektir. Ne idealimi, ne karımı terk etmeme imkan yoktur. Yaşamaktaki sırrı anlayan bir insan için bunun kadar makul bir hareket olamaz.&[#]8221;

20.5.1942: &[#]8220;Sen hasta yatağından kalk da postaneye koş, iki saat bekliyorum postanın gelmesini. Nihayet posta gelsin, mektupları bir bir ellerinle ayır ve neticede iki eli boş postaneden dön. Hiçbir şey benim için bu kadar hazin olmadı.&[#]8221;

21.5.1942: &[#]8220;Mediha, bak şu satırları yazarken, küçük kardeşim, Balıkesir&[#]8217;deki kardeşimden mektup gelmiş, onu getirdi. Tabii çok sevindim. Çünkü dargın olduğumuzu biliyorsun. Gerçi bizim dargınlığımız kardeş dargınlığı. Islak tülbent soğumadan geçer.&[#]8221;

Tarihsiz: &[#]8220;Bugün hastaneye yattığımın yirmi beşinci günü... Bir kaç güne kadar taburcu oluyorum. Çıktığım vakit sana yazarım. Çok zayıf düştüm Mediha. Bilmem nasıl eski kilomu alacağım.&[#]8221;. &[#]8220;Dolmakalemin yapıldı Göndermek için hastaneden çıkmayı bekliyorum.&[#]8221;

Tarihsiz: &[#]8220;Bu mektubumu annemlerin yanından yazıyorum. Hastaneden 14.7.942 Salı günü çıktım. Şu hale nazaran mektubumu çok geciktirmiş oluyorum. Son mektubunda hastaneden çıkacağını yazıyorsun. Şimdi her halde hastaneden çıkmış olacaksın.&[#]8221;

Zonguldak, 13.8.1942: &[#]8220;Nişanımızdan gazetenin bu haftaki sayısında bahsediliyor. Muzaffer (Soysal-gazeteci) sana bir nüsha gönderdiğini söyledi. Bizim nişan Zonguldak&[#]8217;ta bir hadise oldu. Ben bu kadar alaka uyandıracağını hiç tahmin etmezdim. Meğer bizi ne kadar seven varmış. Dairede, sokakta, matbaada tebrik tebrik üstüne...&[#]8221;

&[#]8220;Bu satırları 9.9.942 Çarşamba akşamı kütüphanede yazıyorum. Kağıtlarımız Zonguldak Belediyesi&[#]8217;nde askıya çıkmıştır. Burada askıya çıktığını da dün gece dayım söyledi. Ona da büyük dayım söylemiş. Hatta bu ayın on üçünde askıdan inecekmiş. Ayın on üçünde izin kağıdım cebimde olacak. Ona göre ayağını denk al.&[#]8221;

Tarihsiz: &[#]8220;Bak ben artık iyiyim. Ayın yirmi ikisinde işime başlayacağım. Gerçi zayıfım, ama çalışmadan duramayacağım. Allah bize kolaylık versin. Rabbim bizi her türlü fenalıktan korusun Mediham. Benim şeker yavrum, üzülecek, ağlayacak ne var? Her şey geçer ve biz mesut oluruz. Eğer Allah ikimize de ömür verirse, bu güzel günleri göreceksin Mediha.&[#]8221;

Tarihsiz: Bu mektup Muzaffer Tayyip Uslu&[#]8217;dan geliyor. Adresini de, &[#]8220;Validebağ Maarif Sanatoryumu 6. Koğuş&[#]8221; olarak vermiş.

&[#]8220;Bay Rüştü Onur;

Halk Kütüphanesi&[#]8217;nde-Zonguldak

Bayım;

Gönderdiğim mektuba cevap vermek zahmetine niçin katlanmadığını sorabilir miyim? Hoca&[#]8217;ya ve sana başka mektup yazmıştım. Fakat cevap gelmiyor. Eğer sebep ihmalliğinse, bir diyeceğim yok. Şayet bu da cevapsız kalırsa yahut cevap geç gelirse benden mektup bekleme! Selamlar.&[#]8221;