Zonguldak'ın sembollerinden biri olan Uzunmehmet Camisi'nin otoparkının yakında ücretli olacağını açıklamıştık.
Cami yapılırken, ücret konusu hiç gündeme gelmemişti.
Sonradan artan maliyetler ve giderler yüzünden böyle bir karar alınmış.
Cami otoparkı ücretsizken, camiye herkes gelir. Ancak ücretli otoparkı duyan gelmez.
AVM'lerin otoparkları ücretsiz... Millet, AVM'nin mescidine gider namaz kılmaya...
Niye gitsin ki Uzunmehmet'e?
Bu her ilde böyle olsa da, caminin cemaati azalır.

Kentte satacak kömür yok, kimseden ses çıkmıyor!
Zonguldak'ın gözbebeği Türkiye Taşkömürü Kurumu (TTK), yoğun bakımda! Fişi, ha çekildi ha çekilecek!
Enerji ve Tabii Kaynaklar Bakanı Fatih Dönmez'in 14 bin olan norm kadro sayısının 10 bine düşürüleceğini açıklamasının ardından kimse sesini çıkartmadı.
Bunu herkes biliyordu da bir biz mi bilmiyorduk?
Bir tek CHP Zonguldak Milletvekili Ünal Demirtaş tepki gösterdi.
AK Parti Zonguldak Milletvekili Hamdi Uçar, "Norm kadro 14 bindi de, sanki 14 bin işçi çalıştırıldı mı?" diye görüş beyan etti.
AK Partililer, şöyle düşünüyor:
"TTK'da üretim artarsa, işçi alınır."
AK Parti döneminde işçi alındı ancak yeterli olmadı. Bu "yeterli olmadı" kısmını kabul etmek lazım.
İşçi alınmayınca, üretim nasıl artsın? İşçi sayısının yüksek olduğu yıllarda üretim rakamları da ortada.
Üretim artarsa, işçi alınmaz. İşçi alırsan, üretim artar. Bunu tartışırsak, "Tavuk mu yumurtadan ćıkar, yumurta mı tavuktan" deyip işin içinden çıkılmaz.
Zonguldak'ta da bu konuyla ilgili bir hareket yok. "Kuruma ne kadar işçi lazım, ne kadar açığı var?" sorusu, teknik bir konu. Bunu açıklayacak olan TTK Genel Müdürü Kazım Eroğlu'dur.
Ancak ona destek verecek olan da Zonguldak kamuoyudur. Siyasisinden bürokratına, sivil toplum kuruluşlarından halkına kadar bütün kesimlerin destek vermesi gerekir.
Ama bakıyoruz, kimsede "tık" yok...
Kentte satacak kömür de yok.
Bölgedeki sanayi kuruluşları; Kolombiya, Ukrayna ve Güney Afrika'dan kömür alıyor.
Kömürün diyarına kömür ithal ediyoruz! Biz niye Kolombiya'nın kömürünü kullanıyoruz?
Zonguldak, kendi değerine sahip çıkmazsa, Ankara sahip çıkar mı?
En kısa zamanda bir konsorsiyum oluşturulmalı. Ben sonuna kadar destek vermeye hazırım.
"TTK'yı Kapattırırsanız, Size Yazıklar Olsun" başlıklı köşe yazıma gelen bir yorumu aynen yayınlıyorum:
"Tarihinde kar edemeyen kurum derhal özelleşmeli. Zonguldak'ın önünü tıkayan kurum özelleşsin, bakın nasıl kar ediyor? Rahmetli Özal haklıydı ama biz onu kötü bildik. Sürekli katrilyonlarca zarar eden kurum grevdeki ağır sloganlarla dünyaya rezil olduk. Şu an ağzını açabilen var mı? Sıkıysa konuşsunlar. Mitingden sonra Zonguldak kara listede... Özel tek çare..."
"Özelleşsin" fikrine katılmıyorum, ancak slogan kısmı biraz düşündürür.

Bu hikaye bana birini hatırlattı!
Konfüçyüs, bir süre için şehrin yönetiminde görev alır ve yedi gün sadece şehirde olanları izler. Yedinci gün, şehirdeki en yüksek memur Shao-Cheng'i görevden alır.
Bu davranış üzerine öğrencileri çok şaşırırlar, yanına giderler ve sorarlar:
"Shao-Cheng, bu şehirde hatırlı ve kuvvetli bir adamdı. Şehrin yönetiminde yetki aldıktan sonra ilk işiniz onu görevden almak oldu. Bildiğimiz kadarıyla bu adam haydutluk, hırsızlık yapmamıştı. Bunu neden yaptınız?"
Konfüçyüs, öğrencilerine neden yaptığını şöyle anlattı:
"Dünyada beş ağır suç vardır. Haydutluk ve hırsızlık, bunlardan sonra gelir. Bu beş suç şunlardır:
1. İyi eğitimli ve bilgili olmasını gizlice kendi fırsatları için kullanan...
2. Aşırıya kaçan bir hayat tarzı ile inatçılık...
3. Doğruyu söylemese de insanları yanıltabilen...
4. Sadece olumsuz olaylar ve her şeyin hep kötü yanları hakkında konuşan...
5. Yanlış olduğunu bildiği şeyleri sanki doğruymuş gibi gösteren ve destekleyen...
Shao-Cheng'de bunların hepsi vardı. Nereye gitse; taraftar topluyor, isyanlar yaratabiliyordu. Aldatıcı fikirlerini, parlak konuşmaların arkasına gizleyebiliyordu. Doğruyu ve yanlışı karıştırıyordu. Ben de şehir halkı için üzülmek yerine, halkı bu adamdan kurtarmayı tercih ettim."
Bu hikaye bana birini hatırlattı.
Sizce...