Aylık olarak 1999 yılında yayınlamaya başladığımız Zonguldak'ın en uzun soluklu dergisi Pusula'dan sonra, 8 Mayıs 2006 tarihinde günlük olarak yayına girdi. Pusula, daha ilk günden büyük ilgi gördü.

O tarihlerde bir politikacı dostumuz, "Zonguldak'ın referans gazetesi olun. Kentin böyle bir yayına ihtiyacı var" demişti.

O gün söylediği sözleri bugün hatırlayıp arayacağını tahmin ettiğim politikacıya ufkumuzu açıp, geleceğimizi gördüğü için teşekkür ederim.

Bugün yaptığımız özel haberler Zonguldak'ın gündemini belirliyor. Diğer basın kuruluşları haberlerimizi kullanıyor. Haber ajansları servis ediyor.

Taklit ediliyor, eleştiriliyor, karalanıyor.

Ama Pusula'nın yarattığı etkinliğe hiç biri ulaşamıyor.

Pusula, Zonguldak iş dünyasında olup bitenleri yazıyor.

Magazin dünyasında olup bitenleri yazıyor.

Siyasi kulisleri yazıyor.

Bürokraside yaşanan gelişmeleri yazıyor.

Kenti yönettiği iddiasıyla kendilerini yönetmekten aciz olan siyasetçi ve bürokratları dilinin döndüğü, gücünün yettiğince eleştiriyor.

Kent için yapılması gerekenleri yazıp, buna engel olanları 'Kentin Önünü Tıkayanlar' diye nitelendiriyor.

Bu kadar yağcı/yalakanın arasında dimdik duruyor.

Daha ne yapsın Pusula?.

Arsıza, hırsıza, yoksula, vergi/kömür kaçakçısına, hazine işgalcilerine, nitelikli dolandırıcılara, ginsengcilere teslim olmuyor!

Arabanın birinci eline binenleri de yazıyor!

Kasımın ikinci eline binenleri de!

Basın sektörü dışında yatırımı bulunmayan Pusula, gücünü Zonguldaklı'dan alıyor.

Desteğinizle 20 yıl önce çıktığımız bu kutlu yolda yürümeye 'Kentin Önünü Tıkayanlar'la (Kısacası KÖT) mücadele etmeye devam edeceğiz.

Düğünün iki eksiği: Hüseyin Şeker-Hüseyin Yılmaz

Hafta sonunda İstanbul'da idik.

Eşim, oğlum, kızım.

Reyhan ve Hakan Yılmaz'ın kızı Avukat Elif Yılmaz ile Gülten ve Dursun Pekpak'ın oğlu işadamı Mehmet Pekpak'ındüğününe katıldık.

Şişli Evlendirme Dairesi'nde nikahı kıyılan çiftin düğünü Marriott Hotel'de yapıldı.

Biz kız tarafı olarak katıldık düğüne. Her şey mükemmeldi.

Özellikle konuklar. O samimiyet, sıcaklık, masadan masaya akan enerji.

Ama iki büyük eksiği vardı bu büyük organizasyonun.

23 Ekim 2012 tarihinde 78 yaşında kaybettiğimiz Hüseyin Şeker salonda yoktu. Zonguldak'ın Şeker Dedesi Hüseyin Şeker gelin Elif Yılmaz'ın dedesiydi.

Bir de 28 Haziran 2010'da 83 yaşında kaybettiğimiz Hüseyin Yılmaz. Yani Zonguldak'ın Cici Bakkal'ı Hüseyin Yılmaz.

Hüseyin Yılmaz'ı bilmiyorum ama bu düğünde Hüseyin Şeker olsaydı her şeye karışır, düğünün rengi, tadı tuzu olurdu. Sahneden inmezdi. Güzellerle fotoğraf çektirir, onları kızdırırdı.

Ah Hüseyin Amca ah...

Bu güzel günde yine andık seni.

Ruhun şad, mekanın cennet olsun.

Merak etme Afet Teyzem çok iyi.

Günün Fıkrası: Osmanlıca

60-70 yıl önce Osmanlıca meraklısı bir Edebiyat Öğretmeni, öğrencilerine sürekli şunu söylermiş:

"Dersimde herkes Osmanlıca konuşacak, sorduğum sorulara Osmanlıca cevap verecek , Yeni Türkçe konuşmak yok ..."

Soğuk bir kış günü o öğretmen sınıfın ortasında dolaşarak ders anlatıyor.

Bir ara sınıfın ortasındaki büyük sobaya yanaşıp, arkası sobaya dönük vaziyette devam ediyor, ders anlatmaya.

Sobadan sıçrayan bir kıvılcım öğretmenin ceketinin arkasını tutuşturmuş ...

Parmak kaldırıp söz isteyen öğrenci başlamış konuşmaya:

- Efendim, arka cenahınızdaki sobanın derunundaki parçe-i nardan kopan bir şerare, şahsınız istikametine tevcihlenerek, ceketinize sirayet etmiştir ve dahi mabadınıza intikal etmek üzre revan olmaktadır...

Öğretmen arka tarafında giderek artan ısının da etkisiyle olayı anlayınca , sinirlenerek öğrenciye cevap vermiş :

- Evladım, şuna

"G...n yanıyor " desene, ne uzatıyorsun!