31 Mart 2024 yerel seçimlerine 12 gün kaldı.
Belediye başkanlarını, belediye meclis üyelerini, il genel meclisi üyelerini ve mahalle-köy muhtarlarını seçeceğiz.
Bunların içinden en olaylı seçim, muhtarların seçimi oluyor.
Özellikle köylerdeki muhtarlık seçimlerinde enteresan olaylar yaşanıyor.
Bunları düşünürken, önüme çıkan ve geçmiş yıllarda bir muhtarın unutulmaz "mühür yutma" hikayesini sizlerle paylaşmak istedim.
Hikaye şöyle:
1959 yılında Adnan Menderes'e muhalif olan Bizim Radyo'da çıkan anons...
1957 yılı seçimlerinde Adnan Menderes'e yoğun bir baskı uygulamaktadır.
Hatta muhalefetin radyoda konuşması bile yasaktır.
Demokrat Parti, her gün propagandasını yapmaktadır.
Koşullar böyleyken, bir köyde 1954 yılında muhtarlık seçimini 3 farkla rakibine karşı kazanan Cumhuriyet Halk Partisi'nin adayı muhtar olmuştur.
Bu muhtar, kendi döneminde yaptığı başarılı işlerle tanınıyor.
Muhtarlık döneminde yaptığı başarılı işler nedeniyle karşısına aday çıkmadığından;
tekrar 1957 seçimlerine de rakipsiz girer ve en çok oyu alarak muhtar seçilir.
Seçimlerden sonra baskılar hem muhtara hem de vatandaşlara karşı artarak sürekli devam etmektedir.
Bu sürtüşmeler nedeniyle köyde kahvehaneler bile ayrıdır.
Hatta seçimlerinden sonra köyün 3 öğretmeni başka köye sürgün edilir.
Ancak birinin il genel meclisi üyesi kendi köylüsü olduğu için tayini durdurulur.
CHP'li muhtara baskılar devam eder.
Bu baskılar, 1957'den 1959'a kadar sürer.
1959 yılında o dönemde kaymakam izinli olduğu bir süreçte vekaleti, kaymakam vekili olarak ilkokul mezunu birine verir.
Karakol komutanı da 6 Ağustos 1959'da muhtarı kaymakamlık makamına çağırarak
mührü teslim etmesini ister.
Muhalif muhtar, "Ben, seçimle geldim, seçimle mührü teslim ederim" der.
Bu sırada odaya giren jandarmalar, komutanın emiriyle mührü zor kullanarak almak ister,
Muhtar, vermemek için direnir. Ve mührü ağzına alarak yutar.
Bunun üzerine muhtar, jandarmaların gözetiminde Devlet Hastanesi'ne gönderilir.
Başhekim, röntgen çektirir ve mühür midede görülür.
3-5 gün gözetim altında tutulur. Yeniden
bakılır ve mühür midededir.
Başhekim de fanatik Demokrat Partili'dir.
Hastanede muhtarın yanında yatan, ilin tanınmış insanlarından olan kişi, olayı duyduğu zaman, "Oğlum, bunlar seni ameliyat sırasında öldürür. Sen en iyisi başka yere git" der.
Bunun üzerine muhtarın dayısı, mührün başka bir ildeki hastanede ameliyatla alınması için hastaneden kaçırır.
Mühür, artık partililerce bir itibar meselesi olur.
Muhtar, başka bir hastaneye yatırılır ve röntgen çekilir. Mühür yerinde durmaktadır.
Bir kaç gün sonra ameliyat etmeye karar verilir.
Başına da bir hemşire görevlendirilerek her adımı kontrol altında tutulur. Ameliyat günü tekrar röntgen çekilir.
Mührün 12 parmak bağırsağına düştüğü görülür.
Ameliyattan vazgeçilir. İki-üç gün sonra mühür tuvalette çıkar.
Muhtar, mührü yıkayıp hemşireye verir.
O da sorumlu doktora götürür. Doktor, mührü alıp bakar ve tutanakları hazırlar.
Mührü muhtara verir ve "Bu mühür, senin hakkın, anı olarak sakla" der.
Muhtar, 18 Mart 1993'de vefat eder.
Bu olay "Mühür yutan muhtar" hikayesi olarak yıllar yılı unutulmaz, dilden dile dolaşır.
                               * * * *
Bu arada, hikayede dikkatimi çeken diğer nokta; muhtardan "CHP'li" olarak bahsedilmesi...
Şimdiki dönemde muhtarlar herhangi bir parti ile ilişkilendirildiğinde, bu kamuoyunda büyük tepki görüyor.
1950'li yıllarda yapılan siyasette muhtarlar; siyasi görüşlerini belirtebiliyorlar mıydı?
Bunu da ayrıca işleyeceğim.