İnternet sitemizin geç yayına girmesinin nedeni, üst üste gelen talihsizlikler zinciri...
Bir sunucu, üçüncü kez çökmez.
Birincide olur, ikincide olur, üçüncü de olmaz...
Oldu işte.
50 GB'lik bir siteyi beş dakikada yayına almanız elbette mümkün değil.
Yeniden yüklemek, ayarları yapmak zaman alıyor.
Böyle sorunları yaşamamak için farklı bir noktada ikinci bir sunucuya ihtiyaç var.
Bu da bizim için ciddi bir maliyet.
Ama kaçınılmaz son.
Ortada "Pusula" gibi güçlü bir marka var.
Bu değeri yıllar süren mücadeleyle, emekle, kavgayla, dövüşle yarattık biz.
Zirveye çıkarken çok zorlu yollardan geçtik.
Öyle bir fırtınada, iki rüzgarda savrulup gidecek değiliz.
Bak, geldik işte!

Dedikodular çıkmış; Çıkaranın Açık-Mert-Korkusuz!

İnternet sitemiz durunca, bizim de durduğumuzu düşünenler olmuş!
"Bir daha yazamaz, haber yapamaz, yapsın da görelim" diyenler olmuş!
İnternet sitesinin saldırıya uğradığını söyleyenler olmuş!
Olayın faili olduğunu yayanlar olmuş.
Öyle olmuş, böyle olmuş, şöyle olmuş!
Biz ise; ofiste çalışıyor, internet sitesini yeniden yayınlamaya çalışıyoruz!
Anlayacağınız bir sürü dedikodu çıkmış!
Çıkaranın, Açık-Mert-Korkusuz!

Demir, nasıl çeliğe dönüşüyorsa...

Demiri ateşte tutuyorsun...
Kızdırıyorsun...
Sonra soğuk suyun içine atıyorsun...
Demiri, çelikleştiriyorsun...
Sertleştiriyorsun.
Sorunlar-sıkıntılar da insanları çelikleştiriyor.
Sertleştiriyor.
Olaylara karşı aksiyon aldırıyor.
Ne kadar çok ateşte kalıyor, sonra suya giriyorsan...
Ve bunu ne kadar çok tekrarlıyorsan, çeliğin de o kadar sert oluyor.
Tabi bunun da bir ayarı, bir sınırı var!
Ayarı tutturmak lazım...

Oturak alemi!

Uzunca bir süre önce anlattılar.
Siteye haber atamayınca, boş kaldık!
Boş kalan kedi gibi tırmalarken, birden aklımıza geldi!
Bizim meslektaşlardan biri, bir gece yarısı oturak alemine kalmış!
Alkolü fazla kaçırınca, masada kalmış!
Masada kalanlardan biri, onu evine götürmüş!
Bak "götürmüş" demiyoruz!
"Evine götürmüş" diyoruz!
Masada bolca tanık olunca, herkes bir şey söylüyor!
Ayet, hadis, Allah, kitap, rakı, oturak alemi, işadamının evi!

Her şeyi biliyor da, bunu mu bilmiyor?

Havalı-cıvalı, atarlı-giderli biriyle ilgili birkaç kişiye telefon açtım, sordum.
"Bırak şu ib....! Onun her şeyi yalan! Nüfus kağıdındaki babası bile doğru değil" dediler.
"Böyle bir şey nasıl olur?" derken, gerçek babasının fotoğrafını gösterdiler.
Gerçekten de sözünü ettiğimiz kişi, nüfus kağıdındaki babasına benzemiyor!
"Kendisi biliyor mu?" diye sordum!
"Her şeyi biliyor da, bunu mu bilmiyor?" dediler.
Bu kişiden neden bir şey olmadığını şimdi daha iyi anladım!
İki arabası var, iki babası var, parası var!
Ama karakteri yok, kişiliği yok!