Bir önceki yazımda, bir süre anılarımı aktaracağımı söylemiştim.

Bu yazıda devam ediyorum...

[*] [*] [*] [*]

12 Eylül 1980 darbesi çok şeyi değiştirdi.

Adeta Türkiye, bütün alanlarda yeniden kurgulandı.

Siyaset de bundan nasibini aldı elbette...

Bu alanda kişilerin tercih ve tavırlarında yenilikler (!) oldu.

Daha önce kendi ideoloji temelli partilerde-yapılanmalarda yer almış olan ülkücü, akıncı, devrimci-sosyalist kadrolar, kitle partilerinde siyaset yapmaya başladılar.

(Bundan sonra anlatacaklarım bizim mahalle içindir)
Bunun çeşitli bahaneleri vardı.

"Kitle partilerinde de çalışılabilir..."

"Örgütsüz kalmaktansa, böylesi daha doğru..."

"Buralarda yer alırsak, onları doğru yönde değiştirebiliriz..."

Bence nedenlerden biri de...

"Güvenli sularda kulaç atmaktı..."

Sonuç...

O kitle partileri değişmedi.

Ama, o kadroların bir kısmı, oyunun kurallarını kabul edip dönüştüler.

İl-ilçe başkanı, hatta milletvekili olabildiler.

Safiyane biçimde ilkeli(!) davranmakta direnenler ise, büyük oranda öğütüldüler.

Yaptıkları hatayı anladıklarındaysa, vakit çok geç olmuştu.

Ben de bu hatalı adımı atanlardan biri olarak epeyce hüsrana uğradım, hüsranlara tanık oldum.

[*] [*] [*] [*]

Tarihini hatırlamıyorum.

SHP Zonguldak İl Başkanlığı kongresinde, Genel Merkezden 12 Mart öncesi gençlik hareketi liderlerinden biri gelmişti.

Adam bizden ya (!), "yanlış yapmaz" derken, tam aksi oldu.

O moral bozukluğu ile soluğu, TMMOB Maden Mühendisleri Odası Zonguldak Şubesi Lokali'nde aldık.

"Neden, niye oldu?" diye tartışıyoruz.

Yan masada Saffet Can Hoca, tek başına demleniyor.

Epeyce de mesafe almış.

Bize dönüp:

"Lan oğlum, ne konuşup duruyonuz? Binmişsiniz Kapuz dolmuşuna, 'Site'ye gidecem' diye uğraşıyonuz!"

[*] [*] [*] [*]

1994 yerel seçimleri yaklaşmış...

Zonguldak Belediye Başkanı Yüksel Aytaç, İl Başkanı Şerafettin Turpcu, Merkez İlçe Başkanı Yavuz Boz ve ben, aynı araçla Ankara'ya gidiyoruz. Yüksel abi, ısrarla bu seçimde kesinlikle aday olmayacağını söyleyince, ben, "O zaman ben adayım" dedim.

Yüksel Abi, "Peki, bunlar seni destekliyor mu?" dedi.

Şerafettin Turpcu, lafı dolaştırdı.

Ama Yavuz, net tavır sergiledi:

"Ben Ali Kaya'yı destekliyorum. Bugüne kadar bana verdiği oylar cebimde. Onları tek tek çıkarıp ona vereceğim!"

Ve ben o güne kadar sevgili Yavuz'a tek oy vermemiştim!

[*] [*] [*] [*]

Neden mi?

Bize göre Yavuz, partinin "Göbekçi" kanadındandı.

Tutucuydu.

Geçmişte ve güncelde hep karşı olduklarımızla -Baykal gibi- birlikte olmuştu.

Ama bu sözünden sonra bakışım değişti.

Kıvırmadığı, mertçe konuştuğu...

Yakasında ve yaka arkasındaki rozetleri farklı...

Yani alacaları içlerinde saklı..

Adam(!)ların yanında gerçekten adam kaldığı için...

[*] [*] [*] [*]

Sonra ne mi oldu?

Ben, Recep Baytekin ve Mehmet Çağlar Hoca -ışıklarda uyusun- aday adayı olduk.

Kimin aday olacağına il yönetimi karar verecek.

Toplantıdan birkaç gün önce il başkanı ile karşılaştık. Bana, "Belediye Başkanı olursan, dedikleri mi yapar mısın?" dedi.

Köprüye rağmen "Merhaba Dayı" diyemedim.

"Partinin ilkeleri , Zonguldak'ın çıkarları neyi gerektiriyorsa, onu yaparım" dedim.

El cevap:

"Sen zaten doğulusun, seninle dereyi geçemeyiz..."

Kararın alınacağı toplantıda biz kararı beklerken, Yüksel Aytaç geldi, içeri girdi ve aday olarak çıktı...

Biz aday adaylarına, gönül alacak kuru bir teşekkür bile edilmedi.

En azından, "Aday olduğunuza göre projeleriniz vardır. Verin, değerlendirelim" demek bile akıllarına bile gelmedi.

[*] [*] [*] [*]

Bir sonraki yazıma kadar İstanbul'dan selamlar...