“Bizi niye Avrupa Birliği’ne almıyorlar?” diye yakınıyor, Avrupa’yı suçluyoruz.

Üç kez Almanya’ya gittim.

Futbol maçlarında stadyumda kağıt bardakla bira satılıyor.

Yine de olay çıkmıyor.

Bizim taraftarlarımız maç sabahı içmeye başlıyor, maçta ve sonrasında tabii ki olaylar yaşanıyor.

Hafta sonunda Beşiktaş-Trabzon maçı için İstanbul’daydım.

Otobüs kalkar kalkmaz içki olayı başladı.

İçki satışı yapılan her yerden takviye yapıldı.

Taraftarlar, e-bilet olayına karşı çıkıyor.

Kulüp Başkanına kızıyorlar.

Başbakana kızıyorlar.

Cumhurbaşkanına kızıyorlar.

Yani anlayacağınız gibi Çarşı, her şeye karşı…

Bana sorarsanız, bu seyirciye e-bilet bile az.

Stadyum girişinde mutlaka alkolmetre kullanılmalı.

Alkollü seyirci, stadyuma kesinlikle alınmamalı.

Efendim, seyirci düşermiş…

Maça kimse gelmezmiş…

Ben taraftarların çoğunun kulübün renklerine değil, alkolün çeşitlerine aşık olduğunu düşünüyorum.

Bu taraftarların çoğu, içmek için kulübü bahane ediyor gibi geliyor bana.

Bakın, Pazar günü Düzce’de, Zonguldak Kömürspor taraftarlarını taşıyan otobüs taşlandı.

Düzcelilerin yaptığı büyük terbiyesizlik…

Dün taraftara otobüs veren firmanın sahibi Erdinç Kargidan, Düzce’de yaşanan olayın ardından çektiği fotoğrafları paylaştı.

Düzceli taraftarların attığı taşlarla otobüsün camları kırılmış.

Ama bizim taraftarlarımız da otobüsün içini parçalamış.

Bir süre sonra hiçbir firma taraftara otobüs vermez.

Avrupa’daki gibi stadyumda bira servisi olsa, neler yaşanacağını düşünebiliyor musunuz?

Avrupa Birliği bizi niye kabul etmiyor, şimdi daha iyi anlıyor musunuz?

Ne oturmasını-kalkmasını, ne adam gibi içmesini becerebiliyoruz.

Üzülüyoruz.

Biz, çocuklarımızı bu keşmekeşin içinden nasıl kurtaracağız?

Çocuğumuzu stadyumlara nasıl göndereceğiz?

Manzara bu olunca, futbolun değeri artar mı?

Çok merak ediyorum.

Geçtiğimiz yıl, Zonguldak Kömürspor, taraftar taşkınlığı nedeniyle kaç bin lira ceza yedi?

Taraftarımızın, yediğimiz ceza kadar kulübe katkısı oldu mu?

Yani futbol, gerçekten sadece futbol değil.

Bir sektör.

Tekstiliyle, içeceğiyle, yiyeceğiyle, ulaşımıyla, ekonominin tüm dinamiklerini harekete geçiriyor.

Ama lütfen ayık kafayla…

Lütfen…

Quaresma…

Beşiktaş maçına gitmişken, Quaresma’ya bir parantez açmalıyız.

Trabzon maçında sahanın en iyisi Atiba…

Ama maç öncesi tribüne bile çağrılmıyor.

Varsa, yoksa Quaresma...

Takımın tek yıldızı…

Gerçekten top ayağına geldiğinde, topla oynamıyor, sanki sevişiyor.

Ama gamsız.

Gördüğü ilk sarı kart aptalca…

Ama seyirci alkışlıyor: Quaresma, Quaresma…

İkinci sarı kart ve kırmızı kart… Gerizekalıca bir davranış.

Ama seyirci ayakta: Quaresma, Quaresma…

Seyirci ayık olsa, Quaresma’yı alkışlar mı?