Eski Türkçe kökenli olan “öküz”ü TDK; Çift sürmekte, kağnı çekmekte kullanılan, etinden yararlanılan, iğdiş edilmiş erkek sığır olarak tanımlar.
Günümüzde ise; Damızlık erkeğine 'boğa'; yavrulayan dişiye 'inek'; hadım edilmiş erkeğine 'öküz' deniyor.
Öküz, mecaz olarak; Bön, görgüsüz, kaba, anlayışsız, yeteneksiz kimse, argo olarak da civali zar anlamında kullanılır.
Bizim bir de meşhur Öküz Mehmed Paşamız vardır. I.Ahmet döneminde 3 yıl 7 gün sadrazamlık (başbakanlık) yapmıştır.
Pir Sultan Abdal ise öküzün önemini şöyle anlatır:
“Öküzün damını alçacık yapın
Yaş koman altına kuruluk serpin
Koşumdan koşuma gözlerin öpün
İreçberler hoşça tutun öküzü”
Sözü şuraya getireceğiz.
Tarih 5 Kasım 1959. Milliyet gazetesinde yer alan bir haberde, sahibi tarafından dövülen öküz, sahibini boynuzlayarak öldürmüş.
“Dövülen Bir Öküz Sahibini Boynuzladı” başlıklı haber aynen şöyle:
“Zonguldak Hususi- Devrek kazası Tabaklar Köyünde Hakkı Keklik öküzünü satma için pazara getirirken yolda hayvanı hayli dövmüştür. Hayvan da intikam almak için sahibini boynuzlayarak cansız yere sermiştir.”
Eh..Ne diyelim etme bulma dünyası!...