Facebook'taki "Zonguldak Nostalji" sayfası ile kentte büyük bir nostalji hayranı kitlesine sahip olan Yüksel Yıldırım, Pusula'nın sorularını yanıtladı.

Nostaljiye büyük bir ilgisi olduğunu belirten Yıldırım, 2013 yılında "Zonguldak Nostalji" adlı Facebook sayfasını kurduğunu ifade etti. Sayfayı ilk kurduğunda profil fotoğrafını ve hikayesini anlatan Yıldırım, siyasilerden ve kurumlardan taleplerini de dile getirdi.

Yıldırım, fotoğraflarını ve açıklamalarını bir kitap haline getirmek için 2 yıl önce Zonguldak Bülent Ecevit Üniversitesi'nin (ZBEÜ) eski Rektörü, şimdinin Milli Eğitim Bakan YardımcısıProf. Dr. Mahmut Özer ile görüştüğünü söyledi. Yıldırım, Prof. Dr. Özer'in kendisine söz verdiğini, ancak o gittikten sonra kitabın basımının sözde kaldığını ifade etti.

Samimi sohbet havasında gerçekleşen röportaj şöyle:

Öznur Güneş: Biz sizi tanıyoruz, ama okuyucularımız için kendinizi tanıtır mısınız?

Yüksel Yıldırım: Zonguldak'ta 1965 yılında doğdum. İlkokulu, Yayla Özel İlkokulu'nda okudum. Orta ve lise öğrenimimi Fener Lisesi'nde tamamladım. Zonguldak Karaelmas Üniversitesi Maden Yüksekokulu'nu kazandım, ancak aynı yıl Türkiye'de yeni başlayan ve yüksekokulu henüz olmayan, sadece özel sektörün verdiği Milli Eğitim Bakanlığı'na bağlı özel TEPUM Bilgisayar Programcılığı okulunu bitirdim. İlgi alanım, elektronik ve bilgisayar olduğu için Maden Yüksekokulu'nu bitirmeden terk ettim. Bilgisayar programcılığı deneyimimi İstanbul'da özel bir şirkette çalışarak arttırdım. Yine Milli Eğitim Bakanlığı'nın yeni bir projesi olan Lise Mezunlarını Meslek Edindirme (LİMME) Elektronik Bölümü'nde okudum ve elektronik üzerine meslek lisesi diploması da aldım. 1991 yılında (Yıldırım Elektronik) kendi işyerimi kurdum. Mesleğimle bağlantılı elektronik komponent malzeme satışı üzerine ticaret yaptım ve bu ticaretimi devam ettiriyorum. Yerel yayın yapan Zonguldak Pusula Gazetesi köşesinde ve diğer yerel gazetelerde, web sayfalarında fotoğraf destekli, belgesel tadında makalelerim yayınlamaya başladı, yüzlerce konu halka sunuldu.

"ASLINDA ELEKTRONİKÇİYİM, AMA NOSTALJİ BENİM İÇİN DAHA ÇOK AĞIR BASTI"

Güneş: Nostalji ile ilgilenmeye ne zaman başladınız, ilginiz nasıl oluştu?

Yıldırım: Benim zaten ezelden beri eski fotoğraflara karşı büyük ilgim var. Sürekli topluyordum, dijital anlamda. Mesela, bir ansiklopedide Zonguldak ile ilgili bir fotoğraf gördüğüm zaman onu hemen fotoğraf makinesi ile çekip isimlendirip saklıyordum. Bende bir hobi var, eski bir hobi. Aslında elektronikçiyim, ama nostalji benim için daha çok ağır bastı. Teknik ve bilimsel çalışmaların yanında, eski yıllarda başlayan yerel tarih ve nostaljiye olan merakım Zonguldak'ın tarihi fotoğraf ve belgelerini biriktirme, koleksiyon haline getirme ve sosyal medya üzerinden paylaşma üzerine çalışmalar yaptım. Sosyal medya üzerinden yapılan yayınlar, konuyu hobi olmaktan daha öteye taşımış çalışmalarım yerel medya tarafından ilgi odağı oldu, gazete ve dergi sayfalarına taşındı.

"NOSTALJİ SAYFASININ ALT YAPISINDA RAHMETLİ HARUN ERSOY'UN ÖNEMLİ ROLÜ VAR"

Güneş: Zonguldak Nostaljisi sayfası nasıl oluştu?

Yıldırım: 2013 yılında Facebook'ta böyle bir sayfa düşündüm. Bana bu sayfaya vesile olan, daha doğrusu "Zonguldak Nostalji" olarak vesile olan rahmetli gazeteci Harun Ersoy'dur. Harun Ağabeyin "Zonguldak Nostalji" diye bir sayfası vardı. Kimse bilmez, ama bu web sayfası yakın bir zamana kadar duruyordu. Fakat yok oldu. Onun kendi çektiği fotoğraflardan oluşan Zonguldak albümü vardı. Oradaki çalışma benim çok hoşuma gitti. Oradan esinlendim. Zonguldak Nostalji'nin alt yapısında Harun Ağabeyin sayfasının önemi var, rolü var. İsim olarak oradan esinlendim. "Nostalji" kelimesi aslında çok yeni, Türkiye'de belki 10 senedir biliniyor. Nostalji, İngilizce "g" harfi ile yazılır. İşte bu; "geçmişe özlem" anlamına geliyor. Oradan esinlenerek haznemize girmiş bir kelime. Benim de çok hoşuma gitti. O yüzden adını "Zonguldak Nostalji" koydum. Böyle bir sayfa oluşturdum.

Güneş: Nostalji sayfasının profil fotoğrafı çok dikkat çekiyor. Hikayesini anlatır mısınız?

Yıldırım: Evet, sayfanın profil fotoğrafında bir bayan var. O bayanın da bir hikayesi var. Onun hikayesi uzun. Deniz Kulübü'nde 1959 yılında çekilmiş fotoğraf. O fotoğrafı ben bir mezatta gördüm. Deniz Kulübü'nde çekilmiş olduğunu görünce, içim burkuldu, hoşuma gitti. Satın aldım. Bu bayanın kim olduğu hikayesi de var. Bunu profilfotoğrafı yaptıktan sonra takipçiler oluşmaya başladı. Bir baktım, bir günde bin kişi beğenmiş. Hızlı bir artış başladı sayfada. Sayfa beğeni sayısı 5 binlere geldiğinde bana bir mesaj geldi, Çin Halk Cumhuriyeti'nden Yıldırım Özener adında bir takipçimden. Onda da fotoğrafım var benim. Çin'de yaşıyor kendisi. Fener Mahallesi'nde büyümüş, buranın çocuğu. Orada büyümüş, babasının işinden dolayı. Fener'e aşık bir insan... Yıldırım Özener'in bana verdiği bilgiler doğrultusunda bir köşe yazısı yazmıştım ve o köşe yazısı şöyle:

"Bayanın Zonguldaklı ve Fener Mahallesi'nin misafirlerinden olmadığı kesin. Şöyle ki: Eğer olsaydı, şimdiye kadar kim olduğu çoktan belli olurdu. O yıllara geri dönelim. Her yaz Fener Mahallemize, mahallemizde oturanların misafirleri gelirler ve yazı bizlerle beraber tatil yaparak geçirirlerdi. Fener Mahallesi (Deniz Kulübü) bir sayfiye yeriydi. O zamanlar Fener'de kimin misafiri geldiğini hemen hemen hepimiz bilirdik. Deniz Kulübü dolar taşardı. O yıllarda Deniz Kulübü'ne yalnızca üyeler girebilirdi. Fener'de oturup da dışarıdan gelenler, üyelerin eşliğinde misafir olarak veya misafir kartı çıkartılarak Deniz Kulübü'ne girebilirlerdi. Yoksa Deniz Kulübü'nün kapısında görevli Rasim abiden kaçak giriş yapmak imkansızdı. Bu bayanın Fener'e geldiğinde yaz çoktan bitmişti, yaz mevsimi değildi. Deniz Kulübü'nde çekilen bu fotoğraftan da yaz sezonu olmadığı anlaşılıyor. Benim hatırımda kalan da "Şenol Hanım" diye çağrılan bayanın geldiğinde havanın soğuk, ama daha güneşli olduğu zamanlarıydı. Deniz Kulübü'nde düzenlenen bayanlar matinesinin ardından ertesi günü, rahmetli annemin bizim evde, mahallemizdeki diğer bir kaç arkadaşıyla davet ettiği bu güzel ve sevecen bayan istek üzerine dansöz elbisesini tekrar arabadan alıp yarı çıplak, ellerinde zilleri, ağır esans kokusuyla dans ettiğidir. Hayatımda ilk kez karşılaştığım bu an, çok açık ve net hala hafızamda. Bu fotoğrafa çok kereler uzun süredir bakıp hafızamı zorluyorum ve nihayetinde belki sizlerden de gelebilecek bazı detaylarla açıklığa kavuşturabileceğimizi ve çok büyük ihtimalle kendisinin çocukluğumda hayran kaldığım, Zonguldak dışından gelen o güzel dansöz bayan olduğunu düşünüyorum. Anılardaki yüz ve fotoğraftaki bu yüz... Makyajlı yüzü hala gözlerimin önünde, saçları çok uzundu. Tahmin ediyorum fotoğrafta saçları biraz arkadan toplanmış gibi. Herkes bilir; 5-6 yaşlarında olmama rağmen, çocuklukta böyle bazı anılar hafızalarda yer eder ki, ömür boyu silinmez ve net kalırlar."

"SAYFANIN SAHİBİNİ FOTOĞRAFTAKİ KADIN ZANNEDİP ASILANLAR VAR"

Yıldırım:Sayfanın sahibini o bayan olduğunu zannediyorlar. Bununla ilgili bana taciz de geliyor. Ben onlara gülüp geçiyorum. Bugüne kadar hiç tanıdık çıkmadı. Almanya'dan, İstanbul'dan bir sürü takipçi var. O kadının yakını da çıkmadı.

"MEZAT SİTELERİNİ ÇOK TAKİP EDİYORUM"

Güneş: Sayfada kaç fotoğraf yayınlandı, fotoğraflar kimlerden geliyor?

Yıldırım: Fotoğrafların ana menşei benim. Benim geçmişten topladığım arşivim var. Orada yaklaşık 10 bin küsur tane fotoğrafım var. Bunun yüzde 10'unu takipçilerim yolluyor. Birde benim İstanbul'da mezat takipçisi arkadaşlarım var. Sabah Gazetesi'nde bir müdür arkadaşım var. O bana eski fotoğrafları yolluyor. Mezat sitelerini sık takip ediyorum. Whatsapp'tan günlük mezat saatleri oluyor. Oradan ben Zonguldak ile ilgili olanları istiyorum. Bazılarını da satın alıyorum. Bazıları çok pahalı, bu nedenle alamadıklarım oluyor. Şimdiki tarihi fotoğrafları almaya kalksam, bütçem yetmez. Fiyatları 30-150 TL arasında değişiyor.

Güneş: Bu iş sizin çok vaktinizi alıyor, peki size bir getirisi var mı?

Yıldırım: Hiçbir getirisi yok. Bu işi bir şey karşılığında yapmıyorum. Pusula Gazetesi'ne de köşe yazıyorum. Bugüne kadar arayıp da, "Şöyle bir şeyi karşılayın" gibi bir talebim olmadı. Bu işin benden daha çok götürüsü var. Ben bu işe zaman ve para harcıyorum. Sürekli kitap alıyorum, dergi alıyorum, oralardan takip ediyorum. Bu işe girdim gireli Zonguldaklı tarihçilerle çok samimi oldum. Hatta fotoğraf ve özgeçmişleriyle ilgili albüm yaptım. Benim araştırmalarımda karşıma çıkan isimler kimse onların kısa bir özgeçmişini topladım, kiminden özgeçmişini istedim, kiminin de sayfalarından arakladım. O albüm gelişecek. Daha bir sürü arkadaşım var, sınırlı değil. "Sınırlı" dersek, haksızlık etmiş oluruz.

"TAKİPÇİLERİMİN HEPSİ ORGANİK TAKİPÇİLER"

Güneş: Zonguldak tarihi adına ve sosyal sorumluluk adına bu yaptığınız çok güzel. Eminiz çok takdir alıyorsunuz. Peki, eleştirildiğiniz yerler var mı?

Yıldırım: 10 bin küsur fotoğraf koydum sayfaya. Bunların çoğunun açıklaması da var. Genelde çok teşekkür alıyorum. Mesaj bölümünden çok teşekkür ediyorlar. Arada sırada çatlak sesler çıkıyor. Onlara da üzülüyorum. İçerik olarak beni kimse eleştirmiyor. Bir nokta hatası görseler, 'Bu kadar mı senin Türkçen?' gibi çok basit şeyler ile eleştiriyorlar. Pusula sayfasındaki yazılarıma yapılan yorumların çoğu teşekkürdür. Başka hiçbir şeyden eleştiri yok. Çünkü konuyu ben bir yerlere dayanmadan, atarak yazacak halim yok. Muhakkak araştırıyorum. Çünkü bir kitleye hitap ediyorsun. 40 bin küsur insan seni takip ediyor, bu ciddi bir şey. Bunların hepsi organik... "Organik" demek her gün giren insanlar. Adam "bir şey kaçırdım mı?" diye sayfaya girip bakıyor.

"BU FOTOĞRAFI SIRF TSO'YA HEDİYE ETMEK İÇİN SATIN ALDIM"

Güneş: Zonguldak TSO'nun kuruluşu ile ilgili bir fotoğraf var, mezattan satın aldınız. Bu fotoğrafın hikayesi nedir?

Yıldırım: Çok değerli bir fotoğraf o, orijinal fotoğraf. Arkasındaki mühürde, o zamanki TSO'nun mührü. Bu fotoğrafa "Zonguldak'ın iş tarihi" diyebiliriz. "TSO" demek, yani Zonguldak'ın bütün ekonomisini çeviren kişiler bunlar. Fotoğrafta "kuruluş gününe ait" yazıyor. Ama TSO'nun kayıtlarında kuruluş daha eski gözüküyor. Belki komisyon oluşturmadan yaptılar. İlk fotoğraf komisyonun oluşturulduğu gün... Dönemin Valisi Halit Aksoy, Halkevi Başkanı Mithat Akif var orada. TSO'nun ilk başkanı Hüseyin Fehmi İmer de var. TSO'nun bu fotoğrafı orijinal. Bir sürü kopyası var. TSO önemli bir kurum. Ben bu fotoğrafı kendilerine sırf hediye etmek için aldım. Fotoğraf kaybolacağına, müzelerinde veya arşivlerinde saklasınlar. Kendilerine duyuruda bulundum, inşallah almışlardır. Maddi bir şey istemiyorum. Bir tutanak karşılığında fotoğrafı teslim edeceğim. Daha sonra bu fotoğraf kaybolduğu zaman bana gelip de demesinler "vermedin, teslim almadık" diye. Tek şartım bu.

"KURUMLAR ARŞİVLERİNİ ÇÖPE ATACAĞINA BİZE VERSİNLER"

Güneş: Siyasilerden ya da kurumlardan talep ettiğiniz bir şey var mı?

Yıldırım: Bizim gibi bu işle uğraşan, Zonguldak'ta bu işe gönül vermiş çok arkadaşımız var. Maddi olarak yapanlar da var. Çünkü onların eserlerinde de faydalanıyoruz. Bu insanlara bazı kurumların yardım etmesi lazım. Belediye gibi, valilik gibi, üniversite gibi şehrin can alıcı kurumlarının elinde bir sürü arşiv var. EKİ'nin de mesela bir sürü arşivi vardı, çöpe gitti. Bu tür şeyleri yok edeceklerine, versinler bizim gibi insanlara... Maddi bir şey istemiyoruz. Çöpe gidecek şeyleri bize versinler. Bize vermiyorsalar bile kopyalayalım, tekrar iade edelim. Başka bir şey istemiyoruz. Sadece kent arşivi adına kalsın, saklansın.

"ZONGULDAK'IN EN GÜZEL YILLARI, 1950-1970 YILLARI ARASINDA VE O YILLARDA YAŞAMAK İSTERDİM"

Güneş: Sizi çok etkileyen bir fotoğraf var mı?

Yıldırım: Beni etkileyen, 1890 tarihli bir Zonguldak fotoğrafı var. Herhalde şu an bundan eski fotoğraf yoktur. Zonguldak'ın en güzel yılları, 1950-1970 yılları arasında ve o yıllarda yaşamak isterdim. Eski Zonguldak'ı özlüyorum, eski Zonguldak'ı yaşatıyorum. İnsanların kılık-kıyafetleriyle, yaşam tarzlarıyla, eğlenceleriyle, ahlakıyla en güzel yıllar. Ve Zonguldak'ın da en zengin yıllarıdır. Birde Zonguldak, Türkiye'nin ilklerini gerçekleştirmiştir. Bir sürü şey ilk olarak burada yapılmıştır. En başta cumhuriyetin ilk iliyiz. Tenis sporu, atletizm sporu, bunlar Zonguldak'ta yapılıyordu. Batı Karadeniz bölge şampiyonaları, Zonguldak Stadyumu'nda yapılıyordu. İl maden okulu bölümü burada açıldı. İlk ekonomalar (marketler, kooperatifler) Zonguldak'ta açıldı. TTK'nın her bölgesinde vardı.

"OTURDUĞUMUZ MAHALLENİN ADINI TAŞIYAN 'MARİA' ADLI KADINI BULDUM"

Güneş: Araştırma yaparken kendiniz ya da aileniz ile ilgili karşılaştığınız bir anı oldu mu?

Yıldırım: "Maria Sokağı Sakinleri" diye bir yazım var benim. Bu benim aileme mahsus bir şey oldu aslında. Ailemizin göç edip geldikleri yer,İnağzı Mahallesi... Dedem, 1920 yıllarında gelmiş. Babamlar da 1933'te gelmiş. Dedem, çoluk-çocuğunu sonradan getirmiş. Orada "Maria" diye bir sokak var. Şu anda da var Maria Sokak. Oraya biz çocukken "Mariya" derdik. Yabancı isim olduğu aklımıza gelmezdi. Meğerse "Maria" adında Yugoslav bir kadın, kocası ile birlikte kömür ocakları işletiyormuş orada. Evi de var, orada yaşıyorlarmış. O yazıda dedemin hayatı da var. Babamdan da esintiler var. Zonguldak'ta söz sahibi insanlar da var o yazıda. Kürt Kenan falan... Zafer Sağlam'ın babası,İnağzı'nda babamlarla beraber doğup-büyümüş. 1950 yılında bu tarafa taşınmışlar. Onun ismi de geçiyor orada, Mehmet Sağlam olarak. Beni en çok etkileyen "Maria" olayı oldu. Maria'yı araştırdım, buldum, Yugoslav kadın olduğunu öğrendim. Yaşlı bir teyze vardı, 1923 doğumlu, o anlattı bana. En çok değerli yazım o. O kadının çok güzel bir kadın olduğunu anlatıyordu. Yakın bir zamana kadar ailesi geliyormuş 80'li yılarda. 80'li yıllara kadar orada oturanlar, gelen yakınlarına biraz sarkıntılık etmişler, o insanlar artık gelmiyorlar.

"TÜRKİYE'DE ZAMAN İLERLEDİKÇE GERİLEYEN TEK İL ZONGULDAK"

Güneş: Eski Zonguldak ile yeni Zonguldak'ı karşılaştırır mısınız?

Yıldırım: Türkiye'de zaman ilerledikçe gerileyen tek il Zonguldak. Siz de yaşıyorsunuz burada. Özeti budur. Türkiye'de zamanla her il gelişti, Zonguldak her yönüyle geri gitti. Sanatıyla, ticaretiyle, kömürüyle, yoluyla, her şeyiyle geri gitti. En büyük üzüntüm o. Şehrimiz kan kaybediyor. Bana göre hiç umutlu görünmüyor. İşte bir "Filyos Projesi" deyip duruyorlar. Biter mi, bitmez mi, bilinmez. Ben çocukken de vardı. Daha hala yapılıyor. Belki orası filiz verebilir Zonguldak'a...

"SAYIN MAHMUT ÖZER, REKTÖRKEN KİTAP İÇİN SÖZ VERMİŞTİ"

Güneş: Fotoğraf ve yazılarınızı bir kitap haline getirmeyi düşündünüz mü?

Yıldırım:Aslında bununla ilgili bir kırgınlığım var. ZBEÜ'nün eski Rektörü Prof. Dr. Mahmut Özer'den, 2 sene önce randevu istedim. Görüştük. Kendisi benim takipçilerimden biri çıktı. Benim e-mailimde "Yıldırım Elektronik" çıkar. "Elektronikle ne alakası var nostaljinin?" dedi bana. Kendisi de elektronik hocası. Üniversite bir şey hazırlıyormuş "Yardımcı olur musunuz?" dedi bana. "Ben bunun için buraya gelmedim" dedim. Hiçbir maddi karşılık istemeden "Kent adına bir kitap hazırlayalım" dedim. Hoşuna gitti, sevindi, olurunu verdi. Ben bütün dokümanlarımı verdim. 2 sene oldu. Hoca gitti, iş bitti. Bu konudan muzdaribim ve kırgınım. Kendim bir şey yazmayı düşünüyordum. Belki Mahmut Özer olsaydı, biterdi bu iş. Belki olurdu. Dokümanlar hazır. Sadece kitap haline getirilmesi lazım...

"MUHARREM AKDEMİR ARA SIRA BENİ ARATTIRIYOR"

Güneş: Zonguldak Belediye Başkanı Muharrem Akdemir de sizi takip ediyor mu?

Yıldırım:Belediyenin internet sitesindeki tarih sayfasında benim bir yazım var. Benden habersiz yazıyı almışlar. Altına isim de yazmamışlar. Bir gün beni aradılar, "Muharrem Bey sizi aramamızı istedi" dediler. Atatürk'ün Zonguldak'a gelişini fotoroman yapmıştım ben. "Atatürk'e ait yazınızı çok beğenmiş, onu yayınlayabilir miyiz?" dediler. Ben de, "Bir şartla yayınlayabilirsiniz. Belediyenin internet sitesindeki yazının altına benim ismimi yazarsanız" dedim. 'O kolay' dediler. Muharrem Akdemir ara sıra beni arattırıyor.

"YAYLA KONAĞI'NDAN DOKÜMAN İSTEDİM, BENİM YAZILARIMI ÇIKARIP VERDİLER"

Güneş: Peki, bu yaptığınız çalışmalara ile ilgili plaket veya teşekkür belgesi aldınız mı?

Yıldırım: Hayır, şimdiye kadar öyle bir şey olmadı. Sağ olsunlar, arıyorlar, teşekkür ediyorlar. Arayıp çok teşekkür edenler oldu. Liman başkanı falan, limanlarla ilgili bir çalışmam vardı. Yalnız ilginç bir olay oldu. Yayla Konağı ile ilgili bir yazı hazırladım. Konağa röportaj yapmaya gittim. Doküman istedim. Doküman olarak benim yazılarımı çıkarttılar. "Zaten bunlar benim yazılarım" dedim. Bizim dokümanlarımızdan başka bir şey yok.

Güneş: Son olarak eklemek istediğiniz bir şey var mı?

Yıldırım:Sayfa takipçilerinden gelen görseller çok önemli. "Hayat detaylarda güzeldir" sözünü temsil ediyor. Diğer bir önemli ayrıntı ise, takipçilerin paylaşımlara bıraktıkları yorumlar. Geçmişin filizlenmesine neden oluyor. Hepsini okuyup değerlendirmeye çalışıyorum. Sayfa takipçilerimden ricam, ellerindeki bilgi ve görselleri paylaşsınlar. Fotoğraflara yorumlarını eklesinler. Bu bilgi, yorum ve görseller paylaşanın ismiyle birlikte değerlendirilecektir. Ayrıca Pusula Gazetesi'nde köşe yazmama vesile olan Atilla Öksüz'e teşekkür ediyorum. Yine Pusula Gazetesi'ndeki köşe yazılarımı redakte eden ve yardımcı olan Aydın Arslanyılmaz'a teşekkür ediyorum. Röportaj için de sizlere teşekkür ediyorum. Araştırmalarıma devam edeceğim.

Editör: Pusula Gazetesi