Bülent Ecevit Üniversitesi (zBEÜ) İngiliz Dili ve Edebiyatı Bölümü öğrencileri 'Bağımlılık bir beyin hastalığıdır' adlı sosyal sorumluluk projesinin sunumunu gerçekleştirdiler.

Fener Anadolu Lisesi öğrencilerine sunum yapan üniversite öğrencileri yaptıkları araştırmalar ve röportajlarla birlikte bağımlılık konusunu işlediler. BEÜ Öğrencileri, tütün, alkol ve uyuşturucu kullanımının küçük yaşlara düşmesi ve verdiği zararları anlatarak bir nevi toplumsal bir çalışma gerçekleştirdiler.

BEÜ Öğrencileri Sevgi İnan, İlknur Doğan, Aybüke Uzunoğlu, Buket Dündar, Elif İldemir, Buket Etyer, Hatice Tuncel, Büşra Geyik, Güllücan Acıker, Özge Öncel, Aleyna İpek Elmacı, Jahıdul İslam, Mehmet Aktaş ve Aleyna Güdel sunum yaptılar.

Öğrencilerin Zonguldak Atatürk Devlet Hastanesi Ruh ve Sinir Hastalıkları Psikiyatri servisinden Dr. Osman Hasan Tahsin Kılıç ile madde bağımlılığı hakkında röportaj yaptı.

Röportaj şöyle;

1. Bağımlılık nedir?

Kılıç: "Bağımlılık terimi İngilizcedeki 'addiction' kelimesi altında tartışmaya açık bir konudur. Bağımlılığın tek tıbbi yönü yok; sosyal yönü, yasal ya da criminal yönü, ekonomik yönü vardır. Biz bunun yerine madde kullanım bozuklukları ve diğer bağımlılıklar diye tanı kategorisine ekliyoruz. Bağımlılıktan değil, sadece yüksek dozdan yılda 22 bin kişi ölüyor. Zonguldak'ta ise geçen seneki rakam 6-7'dir. Bağımlılık yerine madde kullanım bozukluğu terimini kullanmamızın nedeni, damgalayıcı olması ve tüm bozuklukları (zehirlenme, yoksunluk, maddenin yol açtığı ruhsal bozukluklar) kavramamasıdır. Kısacası bağımlılık tabirini ciddi madde kullanımı içinde olan ağır hastalarda kullanırız. Genel olarak ele aldığımızda; madde bağımlılığı için, herhangi bir davranış olumsuz sonuçlara yol açmasına rağmen tekrarlarsa, yaptığımız davranışlar üzerinde kontrolü kaybedersek, zorlayıcı bir şekilde o davranış yapılırsa, davranış öncesinde çok fazla istek ve aşerme olursa bağımlılık diyebiliriz. Toplum tarafından algılanan 'ben istemezsem olmaz, kullanmam' tabiri kişide kendini avutucu bir psikolojik dürtüdür. Artık 'bağımlılık' başlığı altında davranışsal bozukluklar (kumar, oyun, teknoloji, seks, alışveriş, egzersiz bağımlılıkları) toplanır. Birey alıştığı maddeyi hayatının tüm evresine dahil eder, örneğin akşam 22.00'dan sonra alkol satışının yasak olduğunu bilen kişi, o saatten önce o maddeyi alması gerektiğini bir şart edinir ve bunu hayatının odak noktası haline getirir, hayatını onun üzerine planlamaya başlar. Eğer ki maddeye olan tolerans gelişirse, dozunu artırmaya daha da meyilli hale gelir. Bu durum toplumun birçok kesiminde; trafikte, sosyal hayatta, ikili ilişkilerde ve daha fazlasında telafisi olmayan problemlere yol açar. Bu sebeplerden yola çıkarak, kişinin artık bağımlı olduğu kanısına varabiliriz."

2. Bağımlılık nasıl gelişir?

Kılıç: "Buna katkı verici birçok etken vardır. Sosyal-çevresel nedenler, genetik-biyolojik yatkınlıklar, maddeye ait nedenler ya da bireyin kendi psikolojik durumu bağımlılığa ulaşmasını tetikler. Sosyalleşebilme çabası, toplum içinde kendini ön plana çıkarma düşüncesi, bireyde pozitif dürtüler uyandırarak, madde kullanımına iter. Bütün bu faktörler birleştiğinde; madde alımı başladığında, beyinde bir nöroplastisite oluşur yani beynin yapısı, fonksiyonları değişir. Sonuç olarak madde bağımlılığı bir beyin hastalığıdır. Beyinde yola çıkan ödüllenme mekanizmaları sadece madde ve alkolle yola çıkar. Halk dilinde madde veya alkole verilen sıfatlar da bireyin zihninde çarpıtılmış düşüncelere yol açar. Örneğin 'aslan sütü' nün çok teşvik edici olması, 'erkek adam içer, ben sağlam içerim' gibi yüceltici düşünceler insanların zihnine işlemiş, kalıplaşmış düşüncelerdir. Sonuç olarak, tüm bu hazırlayıcı nedenler, maddenin tekrarlayan adımıyla beyin yapısını değiştirir ve hatta bu değişiklikler (hormonal, hücresel, genetik, biyolojik) genlerin yapısının değişmesine de yol açar."

3. Bağımlılığın riskleri nelerdir?

Kılıç: " Genç ergenlik döneminde (10-13 yaşlar) çocukların kural dışı davranışlar sergilediğini görmekteyiz. Depresyon ve anksiyetesi olan ergenler tehlike altındadır. Maddi durum düşüklüğü, derslerin başarısızlığı, ebeveynlerin başıboş bırakması ya da tam tersi aşırı cezalandırıcı olmaları, ailenin çocuğun sınırlarını çizememesi ya da tam tersi çok katı kurallar sunması, ailede madde-alkol kullanımının olması ve ailede psikolojik tedavi gören birinin olması bile onları risk altına sokar. Bunun yanı sıra, sosyal etkenler örneğin göçmen olmak (kültürel değişim) riski attırır ve küçük etnik gruplar oluşturur. Bireyin dışardan gördüğü bir davranışı kendisine uyarlaması " o yapıyor ben neden yapmayayım" düşüncesi de madde kullanımına iter, yani işlevsiz hatalı inanışlar diyebiliriz. İlginçtir ki; uzun süreli işte çalışanlar, kaygı düzeyi yüksek olan, nöbet usulü olan meslekler ve alkol-maddeye kolay ulaşabilen meslekler risk grubundadır.

4. Bağımlılık yapıcı maddeler nelerdir?

Kılıç: "Çok fazladır ancak bizim genel bir sınıflamamız vardır. Kafein, alkol, esrar, halüsilojenler -sokak ismi melek tozu-, uçucu maddeler, opioidler, eroin ve türevleri, hipnotik etki yapan uyuşturucular, kaygı gidericiler, uyarıcılar, yeni ortaya çıkan amfetamin ve tütün bunların başlıcalarıdır. Sentetik uyuşturucuların piyasaya çıkmasıyla kullanım arttı. Bunun sonucunda, maddelerin tipik etkileri de değişti böylece tanı koymak ve tedavi etmek zorlaştı."

Editör: Pusula Gazetesi