Enis Dizdaroğlu, açıklamasında şunları söyledi: "Bugün Türkiye'nin dört bir yanında işçiler meydanlarda, ama aklımız ve yüreğimiz İzmir'de, enkaz altlarından ve yaralı olanlardan gelecek umutlu haberlerde. Hayatını kaybedenlerin yakınlarına baş sağlığı ve sabır, yaralılara acil şifa diliyoruz. Enkazlar da ve hastanelerde canlarımızı kurtarma mücadelesi veren tüm emekçileri selamlıyoruz. İşçiler-emekçiler başta olmak üzere tüm ülke salgının ve depremin yarattığı ağır sorunlar ile boğuşurken, ülkeyi yönetenlerin gündeminin de bunlar olmasını bekliyoruz. Ancak maalesef onların gündemi başka. AKP TBMM Grup Başkanlığı tarafından meclise sunulan ve komisyondan geçen yasa teklifi ile; iş güvencemiz, kıdem tazminatımız, emeklilik hakkımız, sendikal hak ve özgürlüklerimiz bir kez daha tehdit altında. Sendikaların görüş ve önerilerine başvurmaksızın hazırlanan tasarıda, kayıt dışı işçi çalıştıran işverenlere destekler açıklanırken, 25 yaş altı ve 50 yaş üstü işçiler için ise, koşulsuz olarak belirli süreli sözleşme yapılabilecek. Halbuki, işçilerin haklarını korumak için belirli süreli iş sözleşmeleri İş Hukuku yasasıyla sınırlandırılmıştır ve ancak istisnai durumlarda ve objektif şartlar oluştuğunda yapılabilir. Öyle sınırsız, koşulsuz, şartsız, kuralsız belirli iş sözleşmesi olmaz. Çalışma yaşamının temel prensibi iş sözleşmesinin sürekliliği üzerine kuruludur ve şimdi bu temel prensip bir torba yasayla, sosyal tarafların görüşü alınmadan bir oldu bittiye getirilerek çıkarılmak istenmektedir. İş Kanunu'nun işçiyi koruma ilkesi bu tasarıyla çiğnenmektedir. Belirli süreli sözleşme demek; Geçici işçilik demektir. İşçinin işten çıkarılmasını kolaylaştırmak demektir. İşçilerin sendikal hak ve özgürlüklerinin önüne engel çıkarmak demektir. Emekli olmanın önüne bir engel daha getirmek demektir. 15-25 yaş arası, 50 yaş ve üzeri 9 milyon 149 bin kişinin iş güvencesinin ortadan kalkması, kıdem ve ihbar tazminatı hakkı başta olmak üzere haklarının ellerinden alınması demektir. Genç işçilere ve ileri yaştaki işçilere yapılan bu ayrımcılık Anayasa'nın eşitlik ilkesine aykırıdır. Sırf farklı yaş grubunda oldukları için işçilere ayrımcılık yapamazsınız. 25 yaş altındaki ve 50 yaş üstündeki işçilere yapılan bu ayrımcılığın nedenini biz biliyoruz. İşçi sınıfını bölmeye çalışıyorsunuz. İşçi sınıfının kazanılmış haklarını bu şekilde gasp edeceğinizi düşünüyorsunuz. Kıdem tazminatımızı bu şekilde gasp edeceğinizi düşünüyorsunuz. Ama bizler çocuklarımızın geleceğini, kazanımlarımızı ve temel haklarımızı sizlere vermeyeceğiz. Ucuz işgücü yaratma hayallerinizi yok edeceğiz. Emeğimizin, alınterimizin hakkını alacağız. Yürüttüğümüz mücadeleden bir an olsun geri adım atmayacağız. Bugüne kadar gasp edilen haklarımızı da bir bir geri alacağız! Bu tasarıyla; 15-24 yaş arası istihdam edilen 3 milyon 559 bin genç işçiyi etkileyecek ve onları güvencesiz hale getirilecektir. Emeklilikte yaşa takılanlar (EYT) olarak bilinen işçilere bir mağduriyet daha yaşatılacaktır. Çalışma yılı ve pirim gün sayısını doldurup yaş koşulu nedeniyle bekleyen işçiler genellikle 50 yaş üzeri işçilerden oluşuyor. Bu teklif yasalaşırsa emeklilikte yaşa takılanlar belirli süreli sözleşmeyle çalışmaya zorlanacak ve daha güvencesiz koşullarda çalışmış olacaklar. Ayda 10 günün altında çalışan 25 yaş altı gençlerin emeklilik primi bile yatırılmayacak. Yani bu çalışma süresi emekliliklerine sayılmayacak. Üç ayrı işverende, üç ayrı sözleşme ile ayda 30 gün çalışan bir gencin emeklilik hakkı da gasp edilmiş olacak. Torba yasa adaletsizlikle dolu. Neler yok ki bu torba yasa da; İşverenlere bol bol teşvik var. Adı üstünde olan işsizler için oluşturulan işsizlik fonunun işverenler tarafından yağmalanması var. Kayıt dışı işçi çalıştıranlara ceza değil ödül bir de üstüne prim teşviki var. Kayıt dışı işçi çalıştıran işveren mevcut yasalarımıza göre suç işlemektedir. Ancak tasarıya göre işverenin suçunu kabul etmesi durumunda af getirilmekte ve prim teşviki verilmektedir. Pandemi koşullarında hayatı yaratan işçiler, her türlü zorluğa rağmen yaşam ve geçim savaşı veren işçiler; daha fazla açlığa, daha fazla zorluğa, daha fazla adaletsizliğe, daha fazla vicdansızlığa uğratılmaktadır. İktidarı bir kez daha uyarıyoruz: Adaletsizliğinize, vicdansızlığınıza karşı duracağız! Haklarımıza sahip çıkacağız! Çocuklarımızın emanetinin ve geleceğimizin gasp edilmesine sessiz kalmayacağız!Direneceğiz, direneceğiz, direneceğiz!"