Enerji olduğu yerde Zonguldak mutlaka yer almış.

Osmanlı Devleti'nde Telgraf Hattı, ilk kez 1855'de İstanbul'u Avrupa'ya bağladı.
Aslında daha 1839'da İstanbul`da bulunan bir yabancı, sarayda telgrafı tanıtmak için deneyler yapmıştı.
Samuel Morse adlı bir ressam, Mors Alfabesi olarak bildiğimiz harflerin yaratıcısıydı.
Elektrik dalgaları ile uzun ve kısa sinyallerle telgraf aleti üzerinden kullanılacak harfleri dizmişti.
Örneğin; "Hayati" yazmam gerekirse, bu Mors Alfabesinde;
.... /.-/-.--/.- /- / .-..- şeklinde olurdu.
Askerde Muhabere eğitimi aldığım için az çok bilirim. Mors Alfabesini 5.derecede yakalayabiliyordum. En iyi yakalayan usta telgrafçı 10 derece yakalayabilen kişiydi.
Samuel Morse ile birlikte çalışan kişi İstanbul`da Padişah`a telgrafı kabul ettirdiğinde, bu sistem için gerekli araçları temin etmek için çıktığı yolda, Tuna Nehrinde boğularak can vermişti. Bunun üzerine telgraf Osmanlı'ya gecikmeli geldi.
1855'de İstanbul ile Osmanlı'nın Avrupa yakasındaki toprakları ile iletişim kurmak için kurduğu ilk telgraf hattının direkleri Zonguldak'daki ormanlardan temin edildi. Direkler zaten yeni açılan maden ocaklarında kullanılmaktaydı. Telgraf için uzun bir mesafede sıklıkla dikilecek direkler de tıpkı maden ocaklarındaki gibi sağlam olması gerekiyordu. Bu yüzden telgraf direkleri de meşe, kayın ve çam ağacından olmalıydı. Bu ağaçlarında olduğu yer Batı Karadeniz ormanları idi. Üstelik İstanbul'a yakındı.
Ereğli, Kozlu, Zonguldak, Bartın gibi sahillerden İstanbul'a telgraf direkleri yollandı. Osmanlı, bu telgraf olayını kısa sürede yaygınlaştırmayı düşündü ve Avrupa Yakası ile birlikte Anadolu'ya da hatlar hızla yayıldı.
Osmanlı İmparatorluğu hakkında uzman sayılan RODERIC H. DAVISON isimli tarihçi bu konuda bahsettiği bir yazısında 1850 yıllarında Karadeniz'e telgraf hatları çekildiğini yazar. Almanların 1917 tarihli telgraf haritasına bakıldığında bu hattın Batı Karadeniz'den geçeceği görülür.
Karadeniz'e telgraf hattı İstanbul ile Akçakoca santralinden, Zonguldak, Safranbolu, Sinop derken Trabzon'a kadar uzanıyor. Bu sebep ile Zonguldak'a telgrafın Abdülmecid döneminde 1860 yılları başları geldiğini düşünmekteyim. Zira Osmanlı 1853 Rus Savaşı'nda kullanamadığı telgrafın eksikliğini hissetmiş ve savaş sonrası telgraf hatlarının çekilmesine önem vermişti.
Osmanlı'ya telgrafın geç gelmesinde ki faktörlerden biri Bab-ı Ali bürokratlarının "gavur icadı" mantığı ile bakmasından kaynaklandı. "Şeytanın sesini bir yerden diğer yere ulaştıran" bu alet onlara göre İslam'a tehditti. Oysa Osmanlı için en büyük tehdit Ruslar olduğundan, ilk telgraf hattı bütün bunlara rağmen Balkanlar'dan Rus sınırlarına kadar çekilmiştir. Doğu'da da Karadeniz ile iletişim kurmak için hat çekme ihtiyacı duymuştur. Telgraf kısa sürede Osmanlı topraklarında öyle bir yayılmıştı ki, birkaç sene içinde deniz altından kablolar gerilerek Mısır`a kadar uzandı.
1865'e gelindiğinde telgraf hattı Londra'dan, Hindistan'a kadar uzanmaktaydı.
Telgraf ile birlikte çeşitli meslekler de ortaya çıktı. Bunlar; uzman santral memurlarından, telgraf hattı çekilmesinde çalışan işçilere kadar uzman mesleklerdi. Bu sebep ile telgraf okulları açıldı. Diğer okullarda ise ders olarak okutulmaya başlandı.
Bugün hafif kar yağışında demir elektrik direklerinin yıkıldığını görüyoruz. Telgraf direkleri o kadar sağlam ağaçlardan yapılıyordu ki, bir direkte üç tel geçebiliyordu. Zira hatlar hem uluslararası hem de yerli hat seklinde döşeniyordu. Fakat Mors Alfabesi Latince olduğu için bunun Osmanlı harflerine dönüştürmek zaman aldı. Bu nedenle aslında ilk Latin harfleri, Osmanlılar tarafından telgraflarda kullanıldı.
II.Abdulhamid zamanında ofisler kuruldu. Bu ofisler yerli yabancı Devlet Özerk ofisler şeklinde ayrılıyordu. Aynı binada hem İtalyan hem Fransız hem Türk ofisler telgraf hizmetleri verebiliyordu.
1877'de Osmanlı Rus Savaşı'nda Avrupa'nın tamamı savaşın gelişimini Telgraflarla alabiliyordu. Bu öyle bir hale gelmişti ki, Paris'te evinde kahvaltı yapan bir kişi anında gelişmelerden haberdar olabiliyordu. Bu yüzden bizim "93 Harbi" dediğimiz savaşa onlar kahvaltı savaşı diyebiliyordu.
II.Abdülhamid döneminde birçok yenilik yapıldı, Telsiz Telgraflara geçildi. Telsiz telgraf santrallerinden biri de Zonguldak'ta kuruldu.
1917 yılına gelindiğinde Haritada gözüktüğü gibi;
İstanbul'dan gelen üç hattan biri Uluslararası, hat diğer ikisi Türk hattı idi.
Akçakoca'dan gelen hat Ereğli'de iki yöne ayrılıyor. Bir uluslararası hat Zonguldak'a, diğer iki hat ise Devrek'e doğru yol alıyordu.
Ana santral ise Zonguldak'ta bulunuyor.
Devrek'ten direk Bartın'a oradan da Safranbolu`ya bağlanıyor. Zonguldak`ta ki santrale Kilimli'den de hat gözüküyor.
1917'de Anadolu'da toplam telsiz telgraf ana santral topu topu 15 adetti. Bunlardan birinin Zonguldak'ta bulunması önemli bir ayrıntıdır.

Kurtuluş Savaşı'nda özelikle Mustafa Kemal'in çok iyi kullanması etkisi ile Anadolu ile iletişim telgraflarla sağlanmıştı.
Bizzat Mustafa Kemal Paşa Kuva-i Milliye Birlikleri veya Müdafa-i Hukuk Cemiyetlerini yönlendirmek için sürekli bir telgraf trafiği içinde kullanıyordu. Ankara'dan Zonguldak'a telgraf çekildiğinde Ankara'dan, Eskişehir'e oradan da Kefken'de bulunan ana istasyonu ve Akçakoca'dan geçen hat, Zonguldak Santrale iletilmesi gerekiyordu.
Karadeniz'de iki ana santral bulunuyor; biri Zonguldak diğeri ise Sinop.
İstanbul ve Zonguldak arasında da Kefken'de bir ana santral görünüyor.
Arada da istasyonlar bulunuyor.
Haritada içi boş, yuvarlak gösterilenler Türk santraller içi dolu siyah gözükenler Uluslararası santral anlamına geliyor. Elektrik işareti olanlar ise Ana telsiz telgraf istasyonları.
Zonguldak Merkez'de de Drahtlose Telegrafie Stationen / Kablosuz Telgraf İstasyonları (Fest Station/ Sabit İstasyon) bu ana santral gözüküyor.