Abdülhamit 31 Ağustos 1876'da tahta çıkar.

Meşrutiyet (Kanun savunucuları) yanlısı Genç Osmanlılar ile yaptığı anlaşma sonucunda 23 Aralık 1876'da ilk Osmanlı anayasasını ilan eder. Yani; ülkede ilk demokrasi girişimi de başlamış olur.

Ancak 93 harbi dedikleri 1877-78. yılında Ruslarla yapılan savaşı öne sürerek meclisi kapattır. Bundan sonra bütün gücünü devletin mutlak hakimiyetini ele geçirmeye harcar. Bu aynı zamanda Osmanlı'nın elinde kalan topraklarında birtakım yatırımların yapılması ve halkında kendisine destek vermesini istemesini sağlar. Fakat tahta çıktığından beri Osmanlı mali sıkıntılar içindedir. Aslında farkına tam varılamasa da emperyalizm Osmanlıyı ahtapotun kolları gibi sarmış, yatırımların çoğu da bu ülkelerin şirketleri tarafından yapılmıştı.

II.Abdulhamid kendine tehdit olarak gördüğü en ön sırada Türkçü akımında olan Meşrutiyet yanlılarını görüyordu. Jön Türkler, İttihatçılar, Ademi Merkeziyetçiler vb. Bu yüzden ülkede geniş istihbarat ağı ve Polis teşkilat yapılanması ihtiyacı duyar. Osmanlı içinde yaşayan gayrimüslimleri tehdit almayan II. Abdülhamid ihaleleri sermayesi olan gayrimüslimlere vermeyi sakınca görmez. Fakat ahtapot, bir yandan tehdit altında olan padişahı izlerken, bir diğer yandan "dost elini gösterir" gibi sermaye akışını sağlamasını biliyordu.

Bu dönemde Zonguldak yabancı sermayenin girdiği en önemli şehirlerden biriydi. Aslında bu 1853'den beri devam eden bir şeydi ama 1800 yılların sonlarında giderek daha sömürme düzenine geçmeye başladı.

1879'da Zonguldak'ta Bahriye Nezareti tarafından, Havzanın 16 Km ölçekli bir haritası hazırlanır.

1848'den bu yana çıkartılan taş kömürü, 19 yy. son yıllarında daha çok ihtiyaç haline gelmişti. 1890'li yıllarda da Zonguldak'ta kömür üretimi artmıştı. Bu neden ile kömürün gemilere daha güvenli ve hızlı yüklenmesi için bir araştırma yapıldı.

Birçok projede olduğu gibi bu konuda da gayrimüslimler öne atıldı. Zaten Zonguldak Kömürü yabancıların sermayesi ile çıkarılmasına uzun süreden beri devam ediyordu.

1879'da Havzanın geliri Osmanlı Bankası'na bırakılır.

1878'de Havzadaki tüm ocakların numaralandırılmasına başlanır ve 120 civarında işletmeciye ait olan 500 civarında ocağa numara verilir.

1882'e gelindiğinde ise; çıkarılan kömürün %60'ının Bahriye İdaresi'ne, %40'ının ise serbest olarak satılmasına izin verilir.

1884'de Kurcioğlu Panos Efendi, PM Kurci Şirketi'ni kurarak havzada kömür işletmeciliğine başlar. Üzülmez'de, 63 Numaralı Kemerbaca ocağı ile Kerpiçlik (Üzülmez Atölyesi) arasında, 63 Vinci olarak da bilinen, havzanın ilk havai hat tesisini kurar.

II.Abdülhamid Dönemi'nde Zonguldak'ta Yabancı Şirketler bir bir üstüne kurulmaya başlamıştır.

1885' Ermeni Karamanyan Şirketi, Alacaağzı'nda, havzanın ilk varagelini kurar.

1887 yılında Zonguldak Devrek kazasına bağlanır.

Bu arada ilk kez Zonguldak yerlisi bir kişi ocak işletmesi sahibi oldu. 1891 yılında Ereğli Güneşli köyü Kasapoğullarından İsmail Ağa, kurduğu mandıra çevresinde yer alan kömür damarlarının ruhsatını alarak işletmeciliğe başlar. Bu bölge Kasaptarla olarak adlandırılır.

Osmanlı Sarayı'nda Gemi Mühendisi olarak iş yapan Rum kökenli Yanko adlı bir mimar, Kozlu'ya bir liman yapılması halinde, kömür sevkiyatının daha hızlı yapılacağını söyler.

Bunun üzerine Yanko Bey'e yetki verilir.

Yanko Bey'e Kozlu sahilinde bir liman inşaatı ve kömür yükleme tesislerinin yapması halinde kendisine 42 yıl süreli bir yetki verileceği söylenir. Liman inşaatı böylece başlar.

Fakat bir şekilde Zonguldak'tan itirazlar yükselir.

Limanın Kozlu'ya yapılması sorunu çözmeyecektir. Asıl büyük sorun Zonguldak sahilinde yaşanmaktadır.

Zaten II. Abdülhamid Bölge valilerine şehirlerde ki sorunları içeren bir rapor istemiştir. Zonguldak'tan giden raporlarda Zonguldak sahilinde büyük fırtınaların oluşturduğu dalgalar nedeni ile sevkıyat yapılamaması anlatılır.

Saray yönetimi bunun üzerine Kozlu'ya liman yapılmasından vazgeçer.

Bunun üzerine aynı kişi limanı Zonguldak'ta yapabileceğini söyler. Bunun için de Yanko Bey, Osmanlı Bankası'nın iki Müdürü'den yardım ister. Daha doğrusu ortak olmak için anlaşırlar. Osmanlı Bankası aslında İngiliz Bankası olarak kurulmuştu. Fransız sermayesi de içinde olan bu banka ile birlikte Ereğli Şirket-i Osmaniye'si adlı maden şirketi kurulur. Bu şirket, bizim paylaştığımız fotoğraflarda "üst yazı" olarak görünen SOCIÉTTÉ OTTOMANE D'HÉRACLÉE adındaki Fransız sermayeli şirkettir. Zonguldak Limanı, bu şirket üzerinden yapılması kararlaştırılır.

Zonguldak Limanı yapımı ile birlikte, liman yükleme tesisi ve bazı hatlara demiryolu yapım ihalesi de Ereğli Şirketine verilir.

18 maddeden oluşan bir şartname hazırlanır. Bu şartnamede ,bir Liman Yapımı ve İşletilmesi, Kömürlerin Vapur Ambarlarına Hızla yüklenmesi için hızlı yükleme iskelesi kurulması gibi konularla ilgili şartnamedir.

Fransız sermayeli "Ereğli Şirket-i Osmaniyesi'nin" (SOCIÉTTÉ OTTOMANE D'HÉRACLÉE ) 1893 yılında kurulması daha sonra da İtalyan sermayeli Şirketi'nin kurulmasıyla Zonguldak havzası giderek önem kazanır.

Yanko Bey Rum olmasına rağmen şirket Fransız sermayesi ile kurulduğu için bu gelişmeler beraberinde bazı ihtiyaçları da doğurur.

Bunlardan biri de havzaya gelecek olan Fransızların ailelerinin barınma sorunu. Bu sorunu gidermek için de Liman ile bilikte limanın hemen üstünde bulunan sırtlara bir mahalle kurulur. Fransız mahallesi adı verilen bu yere bir de klise yapılmıştır.

Zonguldak II:Abdülhamid'in ilk döneminde artık sömürü altında girmiş, fakat bunun neticesinde "Kaz gelen yerden tavuk esirgenmez" misali; şehirleşmenin de başlayacağı bir sürece girmiştir. Zonguldak, SOCIÉTTÉ OTTOMANE D'HÉRACLÉE yani Türkçesi; İngiliz bankasının kurduğu Fransız sermayeli, Rum Ortağı ile Ereğli Osmanlı Şirketi'nin artık kolları arasındadır.

Şirket, tek mendirekten oluşan liman inşaatına başlar ve limanın hemen üst kısmındaki alanda Zonguldak'ın ilk modern binalarını oluşturan bir Fransız Mahallesi kurar.

Mahallenin merkezinde bir kilise inşa edilir ve papaz mektebi açılır.

Ayrıca, Fransa'dan geçici olarak gelen ya da henüz ikamet edeceği yerler hazırlanmayan mühendisler için de "Yayla Konağı" adı verilen bir konak yapılır.

Fransız sermayeli Ereğli Şirketi 1897'de Mendireği tamamlayarak içine bir de hızlı yükleme iskelesi yapmıştır.

Şirket Saraydan aldığı bu ihalelerle işi daha da büyüterek 1889'da Zonguldak sahilinin gerisine (1 No'lu) Zonguldak Lavuarını inşa eder.

1899'da üretim 200.000 tona ulaşmıştır.

Ereğli Şirketi,1899'da yatırımlarına devam eder.1 dökümhane ve 1 tamirhane ile vagon ve lokomotiflerin tamiri için bir şimendifer atölyesi inşa eder.

19 Ağustos 1899'da Zonguldak Kaza merkezi olunca Devrek'ten 49, Ereğli'den 20 köy Zonguldak'a bağlanır.

1899'da Zonguldak'ta büyük bir fırtına ve sel felaketi yaşanır. Zonguldak Mendireği büyük zarar görür.

Belediye teşkilatı da kurulmuş ve ilk belediye başkanı olarak madenci Arnavut kökenli Mehmet Lütfi Bey seçilmiştir.

Kaza'nın ilk kaymakamı olarak ise Süleyman Naifi Bey'i görmekteyiz.

1900 yılına Zonguldak mendireği ve yükleme rıhtımları tekrar büyük bir fırtınayla yıkılır. Çıkan şiddetli bir fırtına sonucu tamamen sulara gömülmüş ve yeniden inşa edilerek 1902 yılında işletmeye açılmıştır.

Ancak modern anlamda bir liman yapılması taahhüt edildiği halde sadece 300 metrelik bir mendirek yapılmıştır.

1900'de kömür üretimi 300.000 tona ulaşır.

1902'de bu Ereğli Şirketi, 5.200 m uzunluğunda Gelik-Asma Havai Hattını hizmete açar. Böylece Zonguldak Limanı'nın Kozlu'ya değil de Zonguldak'a yapılmasının amacından biride gerçekleşmiş olur.

II.Abdülhamid 1900'lü yılların başlarında yavaş yavaş, bu kara emperyalizmin devleti ahtapot gibi sarması ve aslında sömürü altına alındığını görmesi ile onların rekabette olduğu sarı emperyalist Almanlara daha çok yanaşmasına neden olmuş, bir süre Alman Projelerini desteklemişti. Fakat aynı zamanda Meşrutiyetçiler de Almanlarla iş birliği halindeydi.

İktidarı elinde tutabilmek, memlekette yenilik atılım yapma ihtiyacı ve yabancı sermayeye muhtaçlık sonrasında yavaş yavaş sömürülmeye başlanan bir ülke haline geliyordu. Üstelik bu daha bir başlangıçtı.

Ayni zamanda, Fransa'da okuyan Tıp öğrencileri ile başlayan Jön Türkler hareketi de giderek Almanlara bel bağlayan İttihatçılara dönüşüyordu...

1905'de Ereğli Şirketi yatırımlarına ve faaliyetlerine devam eder, Soğuksu Deresi ile Üzülmez Deresi arasında kalan alanda, 2 Numaralı Zonguldak Lavuarı ile Kok ve Briket Fabrikasını inşa eder.

Osmanlı Sarayı'na ait olan Zonguldak'ta eski kışlanın harap bulunması nedeniyle yeni kışlanın inşaatı ve eski kışladan çıkacak tahtaların askeriyede odun olarak kullanılması ve taş kısımlarının dahi yeni kışlada kullanılmak üzere bir kenara ayrılması talimatı kayıtları tutulmuş zaman yapılan yeni kışlanın ,bugün Sanat Okulu'nda bulunan binalardan biri olduğunu tahmin ediyorum.

1906'da Mimar Yanko Efendi, Saray'dan tekrar ihale alarak. Fransız şirketi sermayesi ile yazıhane, evler, kömür vagonlarının ve şirket mahallesinin yollarını, liman tesisatını, dalga kıranı inşa eder. Bugün TTK'ya ait olan birçok bina bu şirket tarafından yapılmıştı. Bu taşınmazlar ancak 1936 yılında Mustafa Kemal Atatürk'ün de talimatıyla Fransızların bölgeyi tamamen terk etmesi ile Devletin eline geçebilmiştir.

1907'de Doktor Dünyası, Üzülmez 'deki 63 numaralı Rombaki ocak alanında, Üzülmez Lavuarını inşa eder.

1908 'de Havzanın kontrolü Bahriye Nezaretinden alınarak, Nafıa Nezaretine verildi ve "Ereğli Maadin-i Hümayun Nezareti" unvanı "Ereğli Madenleri Umun Müdürlüğü'ne dönüştürüldü. Ereğli'de bulunan müdürlük Kozlu'ya, Bahriye Kışlalarına taşındı.

Abdülhamid, 31 Mart vakasından kısa bir süre sonra, 27 Nisan 1909'da, tahttan indirildi.

Zonguldak'ta ki sömürü düzeni devam etti.1940 yılında devletleştirilen maden ocakları bir süre Zonguldak için kar getirse de bir süre sonra bu sefer beyaz yakalı Türkler tarafından sefası sürüldü. Zonguldaklı bugün halen kömürün getirdiği sömürü düzeninin sorunları ile boğuşuyor.