Sn. Hayati YILMAZ;
21.07.2020 tarihli 'Fevkani Köprüsü bir Marshall Projesi'dir, ucubedir' başlıklı yazınızda, "Bu yüzden Fener Mahallesine hayranlık duyarlar. Aslında şehrin sırtından geçinen asalakları kahraman olarak gösterirler." diye o mahallede 1960-1992 yılları arasında orada oturan, lise tahsilinden sonra Ünüversite tahsilini il dışında yaşayan (o zaman ilimizde ünüversite yoktu) ilinin ve mahallesinin kültürünü edinen ve her ikisine de vefa borcu olan 65 yaşındaki bir kişi olarak, "asalak" tanımınız ile şahıs/şahısları mı, yoksa topyekün o mahallede yaşamış ve halen yaşamakta olanları mı kast ettiğinizi bilmeden, belki de aşırı alınganlık göstererek size bu konudaki duygumu özetlemek isterim.
Fener Mahallesinde yaşayanların büyük çoğunluğu, yani "asalak görünenler" (yaşadığım 1960-1992 yılları arasında), ilimize büyük kazanım ve değerleri oluşturan kişilerdir. Benim o mahallede yaşadığım zamanlar, benim ailem de dahil bugün de, ogünde emekçi olarak değerlendirilen kesimdir. İşçi, memur, mühendis, avukat, bürokrat ve doktorlara EKİ kanalı ile verilen lojmanlarında otururduk. Bütün ülkedeki sosyal devlet anlayışı ile oluşturulan bu tarz kuruluşların sundukları bir olanaktı bu. Sembolik bir lojman ücreti ödenirdi yaşam alanımız için. Mahallemizde edindiğimiz eğitim, görgü, kültür, insani ve çağdaş, aydınlık duygularımız ile, o günün değeri olan sosyal devlet uygulamalarının birleşmesi o mahalleyi aynı Kılıç, Üzülmez, Gelik, Karadon mahallelerinde de olduğu gibi,ülkenin bir çok bölgesindeki aynı sosyal devlet bakış açısının oluşturduğu SEKA/SÜMERBANK/ŞEKER FABRİKALARI/TPAO yapısında olan bir çok kuruluşda da olduğu gibi, imrenilir bir yaşam ortamına getirmişti. (Evet, evet bugün sudan ucuz sermayeye satılan kuruluşlardır bunlar) Sosyal devletin örnek yaşam alanları vardı o zamanlar, keşke tüm devlet kuruluşları E.K.İ örneğini alıp, çalışanlarına olanaklar sunabilseydi ve bugün de sürdürebilselerdi; inanın ilimiz ve ülkemiz başka görünüm ve içerikte olurdu bugün. Tabi ki liyakatsız, kapasitesiz, egoist kişilik yapısının, köşe dönücülük felsefesinin egemen olmadığı, siyasi güç ile göreve ve yetkin pozisyonlara geliş unsurlarının oluşmadığı, emeğin sömürülmediği, hukukun en üst seviyede işlediği, bilimin önde olduğu bir ülkede yaşamamız şartı ile oluşabilirdi bu düşünceler.
En büyük gıpta edilen özellikleri devletin sağladığı 2+1 veya 3+1, sonradan 1+1 iken 2+1 e çevrilen hemen hemen hepsi kömür veya odun sobası ile ısınan (bazılarının dediği gibi bedava kömür ile değil, ücretini her Zonguldaklı gibi ödeyip At küfeleri veya kamyon ile kapı önüne boşaltılan, bizlerin kömürlüklermize taşıdığımız kömür) lojmanlar ve istisna iki, üç kaloriferli yapı (Bunlar da apartman olanlar)
Ama o lojmanları kullananların estetik ve kültürel düşüncelerinin evin içinden, dışına çıkarak da bahçesinden, toplu sosyal yaşam alanlarına, aralarındaki bireysel,toplumsal ilişkilerine kadar uzanan kalite kriterleri o mahalleyi ve benzer mahalleleri oluşturan en büyük etkendir. Ben orada yaşarken, ailem lojmanda otururken hiç asalak olmadık. O sayede iki kardeş üniversite bitirip, kariyer yaptık. O mahalleden yetişen ve şu an mesleklerini aktif şekilde yürüten ve ülkenin en iyi Tıp Fakültelerinde söz sahibi olan 45-65 yaş jenerasyonunda meslektaşım 30 tıp profösörü var. Diğer meslek dalları da cabası. Bu kişiler ilimizi ve ülkemizi yurt dışında Zonguldak'lı olarak temsil ediyor, çoğu zaman, binlerce Zonguldaklı onlara ulaşıp sorunlarını çözümlüyor. Bu güzel insanların bir çoğu da Zonguldak'ta yaşıyor, belki de şu an farklı mahallelerinde, ilçelerinde.
Sonuç olarak, bireysel veya sizin bildiğiniz "asalaklar" da olabilir pek tabi ki. Ama o da geneli kapsamaz, aynı sizin de mesleğinizde olan veya olabilecekler gibi Saygılarım ile:
Op.Dr.Tunç ÇELEBİ
Sanırım bu yanlış anlaşılmayı düzeltmek için yazımı yayınlarsanız sevinirim. Bir kez daha saygı ve esenlik dileklerimle.
..............
"67`liler platformu" diye ortaya çıkan ,Sosyal Medya Grubu`nun başkanı olan Sayın Dr. Tunç ÇELEBİ, bu yazımı neden kendine çekmiş anlamadım ama madem böyle bir şey hissetmiş, ne demek istediğimi daha net anlatmaya çalışayım.
Ben yazımda aslında Zonguldak yerel tarih yazarlarına bir eleştiride bulundum. Zonguldak`ı anlatırken sadece şehir merkezinin tarihini baz alarak anlatmaları, bunu yaparken de, 170 yıldır süre gelen sosyal ,sınıf farklılıklarının ülkede en çok meydana getirdiği Zonguldak`ta ki sosyal düzenine atıfta bulundum. Zonguldak`i sadece TTK arşivlerinden araştıran bu tarihçiler de bakıyorsun, yine bu kurumdan insanlar. Belgelere rahatlıkla ulaşıyorlar ,aynen yayınlıyorlar ve ortaya Zonguldak`ın asıl sorunlarına çarpık bir değerlendirme ortaya koyuyorlar.
"Zonguldak`ın sırtından geçinen asalaklar" sözü de; 170 yıldır süre gelen bu sosyal düzeni devam ettirmeye çalışanlar için kullandım. Yazımda "Fener Mahallesi" ile Zonguldak sırtından geçinen asalaklar cümlesi "nokta (.)" ile ayrılmış ayrı ayrı cümleler.
30 yıldır Zonguldak tarihini incelerken karşılaştığım bu iki sosyal kesim o kadar keskin bir şekilde ayrılmış ki T.C Anayasası`nda yer alan "her yurttaş eşit haklara sahiptir" ilkesini de sonuna kadar ihlal etmiş bir düzende süregelmiştir. Bu sadece TTK`da değil, Çates`de Erdemir`de,Filyos Ateş Tuğla'da gerçekleşen her biri, ayrı ayrı Cumhuriyet kurulmuşcasına oluşturulan düzenden bahsediyorum. Bunları zaman zaman yazılarımda zaten bahsederim. Elimde Çates Sosyal Tesisleri`nde çekilmiş neredeyse bedava içkili, eğlenceli partilerinin o kadar fotoğraf var ki; içkili mekanları paylaşmama ilkesi ile bunları paylaşmıyorum bile ama onların her birinin, şimdilerde nerelerde olup da, düzeni nasıl eleştirdiklerini görüyorum.
67`liler gurubunu da bu yüzden eleştirdim. Zonguldak sorunlarına Fener Mahallesi`nden bakmak ile Çatalağzı`ndan bakmak,Çukur Köy`ü`nden bakmak arasında farklar var. Önemli olan bütünü ile bakmak gerektiğini düşünüyorum.
Daha bugün paylaştığım, 1891`de kurulan "Société Anonyme Ottomane d'Héraclée" şirketinin İstanbul`da ki merkezi olduğu ve Zonguldak`ın paralarının Istanbul`da ki merkeze aktarıldığını, yine geçtiğimiz günlerde paylaştığım Nazim Hikmet`in "KARA MANCAR" yazısında bahsettiği sınıf farklılığını,Türkiye`nin ilk Dünya Güzeli Keriman Halis`in Zonguldak`ta bir baloya katılması konusunu yazdığımda bahsettiğim elit tabakanın eğlence anlayışında olduğu gibi, bir çok yazımda normal sıradan bir Zonguldaklının giremeyeceği mekanlar olduğunu vurguladım.
Mesela "asalak" dememde ki sebeplerden biri, yine Fener Mahallesi kurulmadan önce Yayla Konağı`nın neden yapıldığı konusu var.
Yayla Konağı, Fransız mühendislerin daha Zonguldak`a gelmeden önce Fener Mahallesi oluşuncaya kadar kalacakları bir misafirhane olarak yapılıyor.Bugün tarihçiler bu binayı ballandıra, ballandıra anlatır.
Benim için övülerek yıkılmasına karşı çıkmak yerine,bu bina İbret-i Alem için yıkılmamalıdır. Bunlar işgal binasıdır.
Aynı yıllarda Zonguldak maden işçisine barakadan, ahır tipinde barınakların yapıldığını düşünürsek,bu muameleyi yapan insanlara "asalak" kelimesi tam uyduğunu düşünüyorum. Asalak insan bedeninden geçinen parazitlere deniliyor. Türkçe`de de ,bu toplumun sırtından geçinenlere söylenen terimdir.
Sayın Doktor Tunç ÇELEBİ, sürekli yazısında "Üniversite" kelimesini kullanıyor. Ama bu kelimeyi 6 sene üniversitede okumuş bir doktor olarak yanlış yazıyor. Ün(ü)versite olarak bir kaç kere aynı hatayı tekrarlıyor. Şimdi ben buradan vurmayı tercih etmem. Zira bilirim ki, Zonguldak`ta yetişmiş biri olarak her birimizde şiveden kaynaklı kalıcı kelime hatalarımız vardır bizim.Bende yazarlığa başladığım yıllarda zor düzeltim bu hataları hepimiz bu şehirde büyüdük çünkü yine bugün paylaştığım bir fotoğrafta, Zonguldak`ta yapılan bir eylemde pankarta dikkat çektim. Sivil toplum örgütlerinin bile Zonguldak şivesine ne kadar kapıldığını gösteren bir döviz aslında bu "dışarıdan" kelimesi yerine dışardan, makine yerine "makina" yazılmış.
Bunu ben bir Zonguldaklı olarak "nedenini" anlayabilirim. Fakat Sayın Op.Dr.Tunç ÇELEBİ yazımda "asalak" kelimesinin, Zonguldak için ne anlama geldiğini halen kavrayamadığını görüyorum. İste, ben de bu yüzden Zonguldak sorunlarına eğilen birilerinin bu sistem de büyüyenlerin ilk önce kendi tabularını yıkması gerektiğini düşünüyorum.
Hayatım boyunca, bu sosyal yapının bize yaratığı travmalarını hissetmiş biri olarak, Zonguldak tarihi araştırmalarımda bunun 170 seneye kadar dayandığını gördüm. Bu tarihi bilgilerle, bugün bile siyasi partilerin il yönetimlerinin neden Zonguldak merkezli politika yürütmesine kadar, bir çok alanda hastalıklı bir yapı oluşturduğunu görmekteyim.
Elbette ki bu tapuları yıkarken, 170 senedir kangren olmuş bu anlayışı yazarken, birilerini kıracağımı, birilerini üzerime çekeceğimi bende biliyorum. Ama paylaşımlarım da makam, mevki siyasi parti gözetmeksizin Zonguldak çıkarlarına yönelik, geçmişi ile bugüne taşımayı kendime ilke edindim. Ben Zonguldak`i en öne koydum asıl güç olan bu
Zonguldak`tan çıkmış ve bir hastanenin operatörü olmuş bir doktordan bende Zonguldaklı olarak gurur duyarım.
Sayın Op.Dr.Tunç ÇELEBİ`nin Zonguldak "Covid 19" hakkında ki açıklamalarını takip ediyorum. Benim "tıp" alanında "ahkam kesme"durumum olamaz.Ama 30 yıldır Zonguldak`ın tarihi ile uğraşan birinin de, Zonguldak tarihi hakkında ki değerlendirmelerini, aynı niyet ile topluma aktarması hor görülmemeli.
Hayati YILMAZ