Zonguldak'ın Kilimli ilçesine bağlı 7 bin 499 nüfuslu Çatalağzı beldesi, bu dünyada cehennemi yaşıyor. 1,5 kilometrelik bir vadiye art arda kurulan termik santraller, hemen yanındaki bin 921 nüfuslu Muslu beldesi halkıyla birlikte, yöre insanına, yaşamı çekilmez kılıyor. Bilim insanları, yüzey ısısında 4 derece artış tespit ettikleri beldede, deniz suyu ısısının da 5 derece arttığını söylüyor. Dünya ısısının 2 derece artmasının küresel bir felakete yol açacağının tartışıldığı bir ortamda, ısısı sürekli yükselen Çatalağzı'nda, küçük çaplı bir felaket, daha şimdiden yaşanıyor. Beldede 1946 yılında faaliyete geçen ve özelleştirme yoluyla Bereket Enerji'ye devredilen, 300 MW gücündeki 2 üniteli bir santral varken, 2009 sonrasında adeta termik patlama yaşandı. O tarihlerde, hükümetçe "Batı Karadeniz Enerji Üssü" ilan edilen bölgede, Eren Enerji Elektrik Üretim A.Ş., ilkin 160 MW'lık tek üniteli bir santral kurdu. Yöre insanının kömüre yatkınlığını da bir avantaj olarak kullanan şirket, yatırımlarına hız verdi. 2010 yılında, aynı yerde, 2X615, 2013'te de 2X700 MW'lık santralleri faaliyete geçirdi ve toplamda eriştiği 2 bin 790 megavatlık dev güçle, Türkiye'nin kömüre dayalı en büyük santral parkını kurdu. Şirket, bununla da yetinmedi, kendisinin dördüncüsü olacak 700 MW gücündeki tek üniteli santral için daha başvurdu. Konuya yakın çevreler, Çevresel Etki Değerlendirmesi (ÇED) süreci şimdilik durdurulan santral için şirketin girişimlerinin devam ettiğini söylüyor.

YENİ SANTRALLER GÜNDEMDE

Şirketlerin, Çatalağzı-Muslu beldesi sınırları içindeki, yaklaşık 1,5 kilometrelik dar vadideki santral hırsı bir türlü bitmiyor. 2X150 MW gücündeki ÇATES'i özelleştirme yoluyla devir alan ELSAN Holding'e bağlı Bereket Enerji, mevcut santralinin hemen yanına, bu kez, 650 MW gücünde, tek üniteli santral için müracaat etti. İnceleme Değerlendirme Kurulu (İDK) toplantısı sonrasında süreci durdurulan bu santralin ÇED görüşmeleri sürerken, bu kez bir başka şirket, Demir Madencilik A.Ş. devreye girdi. Mevcut santrallere ilave olarak, deniz kenarındaki Ömerağzı sahilinde 160 megavat gücünde termik santral ve kül barajı projesi için başvuruda bulunan Demir Madencilik, projesini yerli kömüre göre şekillendirerek, ELSAN ve Eren Holding'den bir adım öne geçti. Ankara'da yapılan İDK toplantısında yeşil ışık yakılan ÇED raporu, nihai halini alarak bakanlık onayına gönderildi. Şayet bu projeler de yaşama geçerse, bölgede yanan yıllık kömür miktarı 15 milyon ton gibi dudak uçuklatacak bir rakama ulaşacak. Tüm kömür havzasında üretilen kömürün en iyimser rakamla yılda 1,5 milyon ton olduğu düşünülürse, yalnızca Çatalağzı-Muslu bölgesinde havzada üretilenden 10 kat daha fazla kömür yanacak.

AKGÜN: "BACALARDAN ÇIKAN PARTİKÜLLER 30 KİLOMETRE ÇAPTA ALANA YAYILIYOR"

Aynı zamanda maden mühendisi de olan Çatalağzı Belediye Başkanı Adnan Akgün, mevcuttaki santrallerin dahi problemli olduğu süreçte yeni santrale izin çıktığını söyledi. 1,5 kilometrede 7 ünitenin çalıştığı beldede yeni santrale karşı olduklarını belirten Başkan Akgün, sözlerini şöyle sürdürdü:
"Çatalağzı'nda 7 ünite çalışıyor. 3 bin 90 megavat güç üretiyorlar. Mevcutlar zaten çalışıyor. Mevcutların problemi olanlar var. Bacalarında filtresi olmayanlar, kül barajı patlak, gürültü ve kamyon trafiği yaşanıyor. Mevcut çalışan termik santrallerin birçok problemi varken, onlar daha çözüme ulaştırılmamışken, yeni santraller gündemde. Bu kadar problemin olduğu beldede, 1,5 kilometrede 7 ünite santralin olduğu beldede yeni bir santralin yapılması çok abes bir durum. Biz buna isyan ediyoruz. Halk 'Zaten mevcutlarla bir şekilde yaşayacağız. İtirazımız yok. Kendilerini düzeltsinler' diyor. Ama yeni bir santrali kesinlikle kimse istemiyor. Bir yerde bizim Çatalağzı veya Muslu'nun sorunu da değil, tüm Zonguldak'ın sorunu... Çünkü bacalardan çıkan dumanlar, gazlar ya da partiküller 30 kilometre çapında kuş uçuşu alana yayılıyor. Bu bir yerde tüm Zonguldak'ı etkileyecek bir durum. Soluduğumuz hava sonuçta zehirleniyor. İnsanlarımızın isteği, yeni bir santral yapılmamasıdır. Yeni bir santral daha buraya kurulmasın. Bir de dünyada ve Türkiye'de bunun bir örneği daha yok. Bu kadar dar alanda, hacmin bu kadar ufak olduğu bir alana bu kadar santralin yüklenmesine insanlarımız itiraz ediyor. Termik santrallerin çevre ve insan sağlığı üzerindeki zararları bilinen bir gerçek... Bunu anlatmak için bilim adamı, profesör olmaya gerek yok. Bu bilinen bir gerçek... Bu bilinmesine rağmen 7 ünitenin burada olmasına rağmen tekrar santral yapılması saçmalık. Son izin verilen santral için 'yerli kömür ile çalışacak' diye söyleniyor. Yerli kömüre değer verdiklerini söylüyorlar" ifadelerine yer verdi.

GUİNNESS REKORLAR KİTABI'NA BAŞVURACAKLAR

Başkan Akgün, bu santralleri soğutmak için denizden saatte 320 bin metreküp su çekildiğini belirterek, "Çekilen su, soğutma amaçlı kullanılıp, tekrar denize veriliyor. Bu yapının gerçekleşmesi için havadan 350 milyon metreküp oksijen çekiliyor ve dışarıya salınan 450 milyon metreküp zehirli gaz, kanser ve solunum yolu hastalıklarına sebebiyet veriyor. Ortam buyken, bu halk buna mecburken santraller yapılıyor. Mevcutları zaten bu insanlar sağlıklarından olarak enerji üretimine katkıda bulunuyorlar, ama artık santral istemiyoruz. Bu santrallerin revize edilmesini istiyoruz. Bu kadar kısa bir alanda, bu kadar santral olan yer olarak belki Türkiye değil, dünyada tekiz. Bu olumsuz durumu bu insanlara layık gören yöneticileri vicdanlarıyla baş başa bırakıyorum. Sağlıklı yaşamak herkesin hakkıdır. Bu anayasal hakkıdır. Biz bunu istiyoruz."

Başkan Akgün, 1,5 kilometrede faaliyet gösteren 7 üniteden oluşan 3 termik santral için Guinness Rekorlar Kitabı'na resmi başvuruda bulunacağını da açıkladı.

SON 3 YILDA KANSER 2 BİN 307 CAN ALDI!

Türkiye İstatistik Kurumu (TÜİK) Zonguldak Bölge Müdürlüğü'nün açıkladığı "Ölüm Nedeni İstatistikleri" sonuçlarına göre, Zonguldak'ta iyi huylu ve kötü huylu tümörlerden (kanser) 2014 yılında 755 kişi, 2015 yılında 738 kişi, 2016 yılında ise 814 kişinin hayatını kaybetti. Son 3 yılda kanser, Zonguldak'ta 2 bin 307 can aldı.

GÜNEŞ: "İNSANLAR KANSER OLUYOR"

Birçok insanın kanser hastası olduğunu söyleyen belde sakinlerinden Meryem Güneş, "Asla termik santral yapılmasını istemedik. Eylemlere de katıldık. Halkı dinleyen yok zaten. Burada hep insanlar hasta. Kanserden ölüyorlar. Çoğu insan kanser hastası... İnsanlar akciğer rahatsızlığı yaşıyor. Burada termik santralde çalışıp da emekli olan arkadaşlar bile fazla yaşamıyor. Birkaç arkadaşımızı öyle kaybettik. Tepkimizi dile getiriyoruz, ama dinleyen yok. Tepkimiz santrallere karşı büyük, ama halk olarak yapabileceğimiz bir şey yok" dedi.

ALKAN: "HASTANELERDE HEP BU YÖRENİN İNSANINI GÖRÜYORUM"
Belde sakinlerinden Nevzat Alkan ise, akciğer kanseri hastalığı sebebiyle tedavi gördüğünü ifade etti. Hastanede tedavi gördüğü süre boyunca sıklıkla yöre halkıyla karşılaştığını anlatan Alkan, "Bu tarafta her yer duman içinde. Hepimiz kanser olduk. Kanser dolayısıyla ben de tedavi görüyorum. Biz canımızdan olduk. Biz buraya yeni termik santral yapılmasını istemiyoruz. Kimsenin zenginliği, fakirliği bizi ilgilendirmiyor. Bizi sağlığımız ilgilendiriyor. Kanser vakaları arttı. Hastanede tedavi görüyorum. Hastaneye gittiğimde hep bu yörenin halkını görüyorum. Herkes hastanede, bizim sonumuz ne olacak, bilmiyorum. Yeni termik santrallerin yapılmasını istemiyorum" diye konuştu.
AYDAN: "ZONGULDAK VE ÇEVRESİNDE BÜYÜK SAĞLIK SORUNLARI YAŞANIYOR"

TEMA Vakfı Zonguldak İl Temsilcisi Berran Aydan, termik santrallere karşı olduklarını belirterek, Zonguldak'ın kömür karası bir şehir olmadığını ifade etti. Kömür kentine kömür ithal edildiğini hatırlatan Aydan, şöyle devam etti:

"Daha önce küçük megavatlık termik santralden sonra özel sektör buraya yatırım yaptı. İthal kömüre dayalı termik santrali peş peşe kurdular. Şu anda 7 ünite aktif olarak çalışıyor. Ukrayna'dan, Kolombiya'dan buraya kömür geliyor ve bu kömür kullanılıyor. Artık dünya başka bir yere gidiyor. Küresel ısınmanın en büyük sebeplerinden biri, karbon emisyonları ve kömür yanmasıyla ortaya çıkan gazlar. Termik santraller kurulurken işsizliğe çare bulunacağını söylediler. İşsiz sayısı oldukça yüksek... Şu an çalışan işçilerin işten çıkarılması söz konusu. Zonguldak ve çevresinde büyük sağlık sorunları yaşanıyor. Her gün bir yakınımızın kanser olduğunu duyuyoruz. Santrallerde yakılan kömürlerden zehirli gazlar havaya salınıyor, ayrıca atıkların bir kısmı kül barajına, bir kısmı ise denizlere gidiyor. Atık mevzusu da önemli bir tehdit... Bunların da içinde zehirli maddeler ve ağır metaller var. Kül barajının hemen yakınında evler var, biz o bölgeye çok sık gittiğimiz için biliyoruz. Orada yaşayan insanlar sürekli hasta oluyor. Bölgemiz büyük bir santral tehdidi altında. Bizler Zonguldak'ı seviyoruz, burada doğduk, burada büyüdük. Zonguldak, dışarıdan insanların tahmin ettiği gibi kömür karası, kasvetli bir şehir değil, son derece doğal ormanlarımız var. Biz burada yaşamak istiyoruz. Yaşam hakkına sahip çıkmak adına da yeni termik santral projelerinin durdurulmasını istiyoruz."

ÖZTÜRK: "KÖMÜR SAHALARINI ALAN ŞİRKETLERİN ASIL NİYETİ TERMİK SANTRAL KURMAK"

Zonguldak'taki termik santraller sorununun neoliberal politikaların doğal bir sonucu olduğunu söyleyen Zonguldak Çevre Koruma Derneği Başkanı Ahmet Öztürk, "Bu politikaların bir uzantısı olarak Zonguldak Kömür Havzası'nda da hızla daralma ve özelleştirme süreci başlatıldı. Özellikle Türkiye Taşkömürü Kurumu'nun istihdam kapasitesini yitirmesi sonucu ortaya çıkan işsizlik sorununu çözmek için sosyal politikalar uygulayıp alternatif iş alanları oluşturma yoluna gitmeyen hükümetler, Zonguldaklılara tek seçenek olarak termik santralleri sundu. 2011 yılında yapılan redevans ihalelerinde, kömür havzası, adeta dev şirketlere devredildi. Kandilli-Alacağzı ve Amasra B sahaları Hattat Holding'e, Gelik-Dikkanatlar Eren Holding'e, İnağzı-Bağlık sahalarıysa Soma Holding'e verildi. Tüm şirketler, 2012 yılı başında çalışmalara başladı. Bu özelleştirmeler, özellikle hükümet çevrelerince Zonguldak'ı kurtaracak mega projeler olarak kamuoyuna açıklandı. Yerel gazeteler, bu konuda, sayfalar dolusu müjdeli haber yaparken, ulusal gazetelerde birçok röportaj yayımlandı. Bu sahalarda en ileri teknoloji kullanılacak, en kısa zamanda tüm ülkeyi abat edecek kadar çok kömür çıkarılacaktı" dedi.

Şirketlerin asıl niyetlerinin termik santral olduğunu iddia eden Başkan Öztürk, "Şirketlerin hepsine birer de termik santral lisansı verildi. Hükümet 'enerji üssü' ilan ettiği Zonguldak'ta, yeraltında on binlerce işçiyle çıkarılacak kömürün, yer üstünde binlerce işçinin çalıştığı santrallerde yakılacağını söylüyordu. Zonguldak hem yeraltında, hem yer üstünde kazanacaktı onlara göre. Ancak yeraltındaki çalışmalar bir anda durduruldu. Tüm şirketler, sahalarda, ihale şartnamesinde belirtilen düzeyde rezerv olmadığını iddia ediyordu. Önce Eren Holding, Gelik-Dikkanatlar, sonra Hattat Holding, Kandilli-Alacaağzı, son olarak da Soma Holding, Bağlık-İnağzı sahalarından çekildi. Elini hep hızlı tutan Eren Holding, sahip olduğu santral lisanlarını hızla yatırıma dönüştürmeye başladı. Önce ithal kömür yakan 165 MW'lık ilk santrali kurdu. Çevrecilerin tepkilerini bastırmak için emisyonu görece olarak en düşük 'akışkan yatak' teknolojisini seçtiğini söylüyorlardı. Onun kurulumu biter bitmez yeni projeler devreye sokuldu. Kar hırsı durmak bilmiyordu. Hükümetin de kayıtsız-şartsız desteğiyle önce 2X615, ardından 2X630 MW'lık santral kuruldu. Tamamı ithal kömüre dayalı ve pulverize yakma yöntemine sahip santrallerle, Çatalağzı-Muslu arasındaki daracık vadide, yılda yaklaşık 10 milyon ton kömür yakan bir enerji kampüsü oluşturuldu. 'Kömür memleketisiniz. Burada kömür yanmayacak da, nerede yanacak?' denen Zonguldak'ta. özel sektörü-kamusuyla üretilen toplam kömür, yılda 1,5 milyon tonu geçmiyordu" diye konuştu.

Son durumla ilgili olarak da bilgiler veren Öztürk, "Çatalağzı-Muslu bölgesinde yaşanan fecaate hükümet bir çözüm de buldu. Zonguldak Milletvekili Özcan Ulupınar'a göre, alt tarafı 10 bin kişi yaşıyordu oralarda. Onları da tahliye ederler, olur biterdi. UNESCO tarafından dünya mirası listesine alınması gündemde olan Amasra'da yaşananlarsa, bambaşka boyuttaydı. Bartın halkının belki de dünya sosyal tarihine girecek büyük mücadelesine, alınan onca mahkeme kararına karşın, Hattat Holding, 2X660 MW gücündeki santrale ÇED olumlu raporu verildi. Bugün, dünyada, termik santrallerin en büyük çevre düşmanı yatırımı olduğu konusunda tam bir mutabakat hakim. Baca gazı arıtma üniteleri ile kükürt, kükürtdioksit, azot, azotoksit gibi gazlarla, partiküler düzeydeki uçucuları belli oranda tutmak mümkün olsa bile küresel ısınmanın en temel nedeni olan karbondioksiti tutacak bir teknoloji henüz bulunmuş değil. Santraller her gün milyonlarca deniz suyunu soğutma sıvısı olarak denizden çekip, içine kimyasalalar katılıp ısıttıktan sonra geri deşarj ederek denizimizi ısıtıyor, denizaltı ekosistemi tahrip ediyor. Izgara altı küllerin stoklandığı geniş orman alanları yaşamın bitirildiği alanlar haline dönüşüyor. Buradan toprağa sızan radyoaktif elementler hem insan sağlığını, hem doğayı tehdit ediyor. Bölgede yüzey ısınıyor, topraktaki ağır metal oranı yükseliyor. Kanser vakaları ürkütücü boyutlara tırmanıyor. Kısaca bu santraller havamızı, suyumuzu, toprağımızı, denizlerimizi, akarsularımızı kirletiyor, doğayı geri döndürülemez şekilde tahrip ediyor. Santrallerin etki alanlarının 250 kilometrelik dairesel çaplı bir alan olduğunu düşünürsek, bundan yalnızca Çatalağzı-Muslu değil, tüm Zonguldak bölgesi zarar görüyor" dedi.

PROF. DR. UYAR: "KARAYOSUNLARINDA AĞIR METAL BİRİKİYOR"

Zonguldak yöresinin atmosferik ağır metal kirliliği yönünden biyomonitör karayosunları kullanılarak incelemesini yapan Gazi Üniversitesi Biyoloji Bölümü Öğretim Üyesi Prof. Dr. Güray Uyar, inceleme alanındaki karayosunlarında ciddi miktarda ağır metal biriktiğini tespit etti. Yaklaşık 155 kilometrekarelik alanda alınan örnekler üzerinde çalıştıklarını söyleyen Prof. Dr. Uyar, ortalamalar göz önüne alındığında karayosunlarındaki en çok demirin bulunduğunu açıkladı.

Bulgulara göre bunu sırasıyla; bakır, nikel, krom, arsenik ve arseniğin izlediğini belirten Uyar, o çalışmasında, "Genellikle, belirli bölgelerde karayosunu örneklerinde tespit edilen yüksek ağır metal konsantrasyonlarının muhtemel birkaç nedeni olabilir. Birincisi, endüstriyel aktiviteler... İkincisi, madencilik... Üçüncüsü de, yoğun şehirleşme ve trafiksel kökenli kirleticiler..." dedi.

Çalışmada, atmosferdeki arseniğin başlıca kaynağının yoğun kömür kullanımı ve madencilik olduğunu söyleyen Uyar, "Diğer kaynakları ise, arsenik içerikli pestisitler ve çelik üretimidir. Bu element açısından yüksek değerler, Zonguldak şehir merkezi çukurunda bulunmuştur. Arseniğin ortalama değeri alanda 2,91 mg/g olup, bu değer Avrupa'da kıyas edilen ülkeler arasında en yüksek arsenik kirliliği değerine sahip Kuzey İspanya (0,40 mg/g) değerinden yedi kat daha yüksektir" ifadelerini kullandı.

Bu durumun diğer ağır metaller açısından da aynı olduğunu bildiren Uyar, "Tespit edilen ağır metal konsantrasyonlarının Avrupa'da benzer yöntemlerle yapılmış çalışmalarda elde edilen ortalama değerlerden yüksek olduğu görülmüştür. Bilhassa Zonguldak şehir merkezinde oldukça fazla bir ağır metal birikiminin olduğunu bize göstermektedir" diye konuştu.

Uyar, çalışmasında, "Avrupa'da 1975-1995 yılları arasında yapılan ağır metal kirliliği çalışmaları verilerinin 2000-2004 yılları verileri ile kıyaslanması sonucu, ağır metal kirliliğinin Avrupa'da giderek azaldığını gösteriyor. Fakat bu değerlerin doğuya doğru gidildikçe, zaman içerisinde yükselme eğiliminde olmasıysa bize Avrupa'nın artık daha yeni ve temiz teknolojileri tercih ettiğini, eskiyen teknolojilerini de gelişmekte olan ülkelere ihraç ettikleri gerçeğini doğrular niteliktedir. Bu durumda 'her şeye rağmen sanayileşmek mi? Yoksa çevreye ve halk sağlığına karşı daha duyarlı bir sanayileşme mi?' sorusuyla karşı karşıya kalınır. Bizce sanayileşme çabalarını engellenmeden, daha çevreci ve temiz teknolojileri geliştirme ve ivedilikle uygulamaya sokmalıyız. Aksi takdirde geri dönüşü olmayan çevre ve halk sağlığı sorunları ile karşı karşıya kalınabilir. Ayrıca çalışılan alanlarda bu veriler envanter kabul edilerek, beşer yıllık periyotlarla alandaki atmosferik ağır metal birikim değerlerinin biyomonitör bitkiler olan karayosunları ve likenler üzerinden takibinin yapılmasının gerekliliğine de inanıyoruz" şeklinde ifadelere de yer verdi.

PROF. DR. KUTOĞLU: "ÇATALAĞZI'NDA YÜZEY VE DENİZ SUYU ISISI YÜKSEK"

Bülent Ecevit Üniversitesi (BEÜ) Rektör Yardımcısı ve Mühendislik Fakültesi Dekanı Prof. Dr. Hakan Kutoğlu'nun danışmanlığında yapılan "Uzaktan Algılama Verileri ile Bölgesel Çevre Etkilerinin Belirlenmesi: Zonguldak Örneği" adlı tez çalışmasında termik santraller bölgesi olan Çatalağzı'nda yüzey ısısının 4 derece daha yüksek olduğunu tespit edildi. İklim değişikliği çerçevesinde, Zonguldak'ın yer yüzey sıcaklığı haritalarının elde edilmesi ile termik santraller bölgesindeki bitki örtüsü değişikliğini ve bu değişiklikten sonraki sıcaklık değişimlerini göstermenin amaçlandığı çalışmada, uzaktan algılama teknikleri kullanılarak uydu görüntüleri işlendi.

Çalışmada, varılan kanaat, "Yer yüzey sıcaklıkları ve NDVI verileri kendi içlerinde ve birbirleriyle kıyaslanarak analizler gerçekleştirilmiştir. Analizler sonucunda, bölgesel sıcaklık farkları ortaya konulmuştur. Zonguldak yerleşim merkezi ve termik santraller bölgesi için 2007 ve 2011 tarihli uydu görüntüleri ile bitki örtüsü değişimleri belirlenmiş ve bu değişimlerin sıcaklık verileri ile ilişkileri ortaya konulmuştur. Yapılan analizler ile bitki örtüsü tahribatı olan alanlarda sıcaklık artışlarının olduğu, Eren Holding'e ait termik santral yapımı sonucunda yaklaşık yirmi hektarlık bitki örtüsünün değişime uğradığı, soğutma suyunun denize verildiğinde kapladığı alan ve suyun sıcaklık değerinin deniz suyundan ortalama 5 derece fazla olduğu uydu görüntüleri ile belirlenmiştir. Elde edilen sonuçlar ile termik santrallerin bölgesel olarak çevrede olumsuz etkiler oluşturduğu ve bölgesel iklim değişikliğine sebep olduğu kanısına varılmıştır" denildi.

BOZOĞLU: "HAVA, TOPRAK, DENİZ KİRLENDİ, KANSEROJEN PM 10 SINIR DEĞERİ AŞILDI"

TMMOB Çevre Mühendisleri Odası Genel Başkanı Baran Bozoğlu, termik santrallerin yarattığı kirlilikle boğuşan Çatalağzı'nı ziyaret etti. Bölgede teknik incelemede bulunan Bozoğlu, çevresel kirliliğe dikkati çekti. Çatalağzı beldesinde termik santrallerden kaynaklı büyük bir çevre felaketi yaşandığını, buna rağmen bölgedeki 7 termik santral ünitesinin sayısının 9'a çıkarılacağını belirten Bozoğlu, deniz doldurularak yapılacak olan DETES Termik Santrali ve ÇATES ilave ünitesi ile birlikte Çatalağzı'nda 806 futbol sahası büyüklüğünde kül depolama sahası planlandığını bildirdi. Bozoğlu, "Çatalağzı'nda sadece hava değil, toprak, dereler ve deniz de kirlendi. Yeni santraller, çevresel krizi daha da derinleştirecek" dedi.

Bozoğlu, şöyle konuştu:

"Türkiye'de ciddi bir hava kirliliği problemi var. Ancak Çatalağzı artık yaşanamaz hale gelme noktasında. Kirlilik bölgede bütün ekolojik kapasitesini doldurmuş durumda. Buna rağmen yeni termik santral projeleri ile hala bu yaşam alanı yok edilmeye çalışılıyor. 'Yeni santral' demek 'devasa kül ve atık problemi' demek. Denize beton yapı planlanan 2 tesis var. ÇATES'e ilave ünite yapılarak kapasitesi arttırılacak. Bir de deniz doldurularak 160 megawattlık DETES termik santrali yapılacak. Yani sorun sadece hava kirliliği ya da denize verilecek sıcak suyun deniz ekosistemini yok etmesi değil; aynı zamanda yeni bir beton yapının denize yapılması hedefleniyor. Bu tesisten ciddi kül miktarı çıkacak. Zaten beldenin birçok noktasında tehlikeli atık ve termik santralden kaynaklı küller, yaşam alanlarına dökülüyor. Kül depolama sahaları bu bölgede çok yoğun bir kirletici etkiye sahip. Bunların bir an önce rehabilite edilmesi gerekirken yeni bir saha açılması büyük bir sıkıntı yaratacak."

Bozoğlu, ayrıca yeni planlanan ünitelerle birlikte Çatalağzı'nda 806 futbol sahası büyüklüğünde kül depolama sahası planlandığını açıkladı. Bozoğlu, "Bunlar çok uçucudur. Dolayısıyla rüzgar ve yağmurla çevreye yayılma ihtimali var ve kuşkusuz kirlilik yaratacak. Çatalağzı'nda sadece hava değil, toprak, dereler ve deniz de kirlendi. Yeni santraller çevresel krizi daha da derinleştirecek. Termik santraller, iklim değişikliği konusunda da büyük etkiye sahip. Türkiye'nin artık bu geri teknolojiden vazgeçmesi; yenilenebilir, temiz enerji sistemlerine geçmesi gerek. Çevre ve Şehircilik Bakanlığı'nın Çatalağzı'ndaki istasyonundan alınan verileri incelediğimizde kansere neden olan partikül madde 10 (PM 10) değerinin, 1 Ocak 2017'den bu yana tam 122 gün Dünya Sağlık Örgütü sınır değerini aştığını görüyoruz. PM 10, akciğer ve solunum yolu hastalıklarına neden oluyor. Sınır değerin 35 gün aşılması durumunda insan sağlığının riske girdiği, Dünya Sağlık Örgütü ve ülkemiz mevzuatının kabul ettiği bir durum. Yılbaşından bu yana ise 76 gün bölgede hiç ölçüm yapılmamış."

"VALİLİK YETKİSİNİ NEDEN KULLANMIYOR?"

Bozoğlu, şunları kaydetti:

"Çevre ve Şehircilik Bakanlığı'nın tepkileri dikkate alarak burada ek ölçüm istasyonu kurması güzel bir gelişme. Ancak kurulan mobil istasyonun verileri şu anda Bakanlığın internet sitesi üzerinden kamuoyu ile paylaşılmıyor. Bu verilerin de şeffaf bir şekilde paylaşılması gerek. Öte yandan söz konusu tesislerin neredeyse tamamında Çevresel Etki Değerlendirme (ÇED) raporları hazırlandı. Bu raporlarda verilen taahhütlerin uygulanmadığı görülüyor. Zonguldak Valiliği Çevre ve Şehircilik İl Müdürlüğü'nün ÇED raporunda verilen taahhütler üzerinden denetim yaparak gerekli yaptırımları uygulaması gerek. Valilik elindeki yetkiyi neden kullanmıyor, bu soru işaretleri yaratıyor. ÇED sürecini hem yatırımcı, hem de Bakanlık daha fazla ciddiye almalı."

Zonguldak'ta ihtiyaç nedeniyle bir onkoloji hastanesi kurulduğunu belirten Bozoğlu, "Verilere göre Türkiye'de 2 bin 876 erken ölüm termik santrallerden kaynaklı. 3 bin 821 kronik bronşit vakası da bu durumla ilişkili" dedi.

Editör: Pusula Gazetesi