FİLYOS'TA AÇIK DENİZE DOĞRU UZANAN İSKELE ...

CUMHURİYET GAZETESİ (1.12.1947, Sayfa: 2)
BÜYÜK İNŞAAAT MINTAKASINDAN NOTLAR
köşesinde
İSMAİL HABİB SEVÜK
Zonguldak'la ilgili 9. yazısı.
FİLYOSTAKİ İSKELE ve DEVLETÇİLİĞİN CÜNBÜŞLERİ
Filyos'taki ateş tuğlası fabrikasının bitti bitecek üzere olan çeşitli tesislerini gezip ikametgah sitesinin bitmiş bulunan üç bloklu ve her biri ayrı renkli mamuresini dolaştıktan sonra yorgunluğumuzu dinlenmek için kahvelerimizi içerken ileride, ileride, deniz kıyısında, batı tarafını göstererek soruyorum:
- Şu denize doğru ilerleyen karaltı ne?
Orası yapılmasına başlanan büyük iskele imiş. Bir buçuk milyona çıkacakmış. "İyi amma bir tuğla fabrikası için bu kadar pahalı iskeleye ne lüzum var?"
Cevap verdiler: "Hayır, buranın da işine yarayacak ama, iskele burası için değil, Karabük için yapılıyor."
Bu sefer büsbütün şaşırmışım: "Ya, daha şimdiden yapılışı bile dillere destan olan Ereğli limanı ne oluyor? Karabük oraya bağlanmayacak mıydı?" Aldığım cevap işi muammaya çevirdi: "Bu iskele Karabük'ün asıl bir defalık işine yarayacak!"
Hayretimi fazla arttırmamak için muammanın düğümünü çözüyorlar: Meğer Karabük fabrikalarının genişletilmesi kararlaştırılmış. İngiltere'den kırk elli bin tonluk yeni malzeme gelecek. Zonguldak rıhtımındaki vasıtalar bu ağır malzemeyi vapurlardan alıp vagonlara yükleyecek kabiliyette değil. Her parçası beş on tonluk o malzemeler ancak Haydarpaşa'daki vasıtalarla çıkarılır. Oraya çıkınca. Karabük'e ta bi uzun kara yolu ile gelecek. Eskişehir, Ankara, Çankırı derken o malzemeyi Karabük'e vagonlarla getirmenin nakliye ücreti tam iki buçuk milyon lirayı buluyormuş.
Düşünmüşler, beyhude yere bu kadar masrafa girmektense Filyos'a o malzemeyi çıkarıp yükleyecek vinçler ve vasıtalarla mücehhez bir iskele yapmak daha iyi demişler. Bir kere bu hkcle bir buçuk milyona çıkacağı için malzemenin nakliye ücretinden bir milyon kazanılmış olacak. Sonra Filyos Karabük'e pek yıkın olduğu için o büyük demir ve çelik fabrikalarımız dört gözle beklediği malzemeye çarçabuk kavuşacak. Aynı zamanda Filyos dahi hiç yoktan mühim bir iskele kazanacak. Hem öyle bir iskele ki harcanan bir buçuk milyon lirayı bir hamlede amorti edivermiştir. Allah Allah, bir taşla tam dört tane kuş.
Hiç böyle bir fırsat kaçırılır mı? Derhal iskelenin inşasına başlanıyor. Bu inşaatı yakından görmek için, bir iki kilometre süren kumsal sahayı adımlayacağıma hem karanın zahmetinden kurtulmak hem deniz havası almak için bir sandala atlayara iskeleye gittim. Denize doğru birkaç yüz metre ilerlemiş demir gövdeden başka, iskelenin kara cihetinde de heybetli bir malzeme yılını duruyor. Fakat inşaat namına bir şey yok. Ne bir çekiç ne bir işçi, sadece derin sükutta duran malzeme başında hazin bir bekçi.
Pazar değil, bayram değil. Allaha şükür bizde grev de olmaz, öyleyse inşaat neye durmuş? Biz ki bu 1947 yılının 13 Ağustos'unda orada idik, meğer bizden birkaç gün evvel Ekonomi Bakanlığından gelen ani bir emirle inşaat durdurulur. Sebep? Karadeniz'in fırtınaları zaten meşhur, Filyos ise fırlatanın en çetinleştiği yer. Orada yapılacak iskeleyi denizin yaman dalgaları yıkıverirmiş.
Eyvah, demin bir taşla dört kuşu vuruluyor diye seviniyorduk. Bir defa Haydarpaşa'dan Karabük'e kadar iki buçuk milyon tren ücreti verilecek ama bu para dışarı gidecek bir döviz değil; tren de devlet babanın, Karabük de, Filyos da. Parayı bir cebinden alıp bir cebe aktarma etmek. Kuşun biri uçtu. Hani iskele bir hamlede amorti edilecekti: üste şimdiye kadar yarım milyon harcandığı için diğer kuş da üçtü: hem kanatlarında yarım milyonu da havalandırarak. Hani hiç yoktan bir iskele kazanılacaktı, hani Karabük malzemeye tezelden kavuşacaktı. Pırrr, pırrr, bir taşla vurulacak kuşların uçtuklarını gözlerimle görür gibiyim.