ATATÜRK VE ZONGULDAK (Telsiz memurunun anlatımıyla)

ATA'NIN YENİ TÜRK HARFLERİ HAKKINDAKİ TİTİZLİĞİ

YUNUS NADİ (1929)

Çok sevdiğim meslek arkadaşım merhum telsiz telgrafçı Nutku, 1926 yılından 1946 yılına kadar Ertuğrul ve Savarona yatlarında telsiz memurluğu yapmıştı. Atatürk hakkında şu hatırayı bana anlatmıştır:

''1929 senesinin Eylül ayında (doğru tarih: 25 Ağustos , Atatürk, 26 Ağustos 1931'de Saat: 11.20'de Zonguldak'a ayak bastı) bir gün akşam üzeri saat sekizde beni derhal Dolmabahçe önlerinde demirli bulunan Ertuğrul yatına vazifem başına davet ettiler. Yata gittiğim vakit iskele başında o zamanki Seyrisefain Müdürü Sadullah Bey'e tesadüf ettim:

- Aman çok şükür yetişebildin, dedi, bir saate kadar Zonguldak'a hareket ediyoruz!

Hakikaten bir saat sonra da Atatürk, maiyetiyle yata geldiler ve hareket ettik. Gece saat 24.00 raddelerinde Şile açıklarında batıdan oldukça sert bir fırtınaya tesadüf ettik. Bu sıralarda geri dönmemiz için Atatürk'ten verilecek emre her an intizar etmekte iken, telsiz kamarasının açık bulunan kapısı önünde yanlarında Recep Zühdü, Cevat Abbas, Nuri Conker ve o zamanki Başyaverleri Nasuhi Beylere Atatürk'ün şunları söylediğini hayretle işittim:

- Maşallah havamız pek güzel. Oh, oh eğer bu hava böyle devam ederse Sinop'a gideriz.

Oldukça sert bir fırtına ile yolumuza devam ettik. Gece saat üçten sonra Atatürk'e ait telsizler gelmeye başladı. O zamanlar yeni Türkçe harfleri ile telsiz almaya ve yazmaya yeni başlamıştık. Bu şekilde aldığım telgraflar o kadar çoktu ki, onları temize çekmek üzere eski harflerle yazmıştım.

Kamarada bulunan Nasuhi Bey, mani olmama imkan bırakmadan alıp Atatürk'e götürmez mi.

Aradan birkaç dakika geçmeden Gazi Paşa'nın beni çağırdıklarını söylediler. Atatürk, yatın çok sevdiği kıç tarafında arkadaşları ile beraber oturuyordu. Beni görünce Sadullah Bey'e:

- Buna, dedi, çok ağır ceza vermek lazım. Çünkü bana Arap harfleriyle telgraf göndermiş. Acaba ellerini kollarını bağlayıp denize mi attırsak?

Korkudan kaçan rengim ve gayri tabii halim karşısında da şunları ilave etti:

''Ben Arap harflerini ortadan yok etmeye ve yeni Türk harfleri inkılabını yapmaya uğraşırken sen benim elime Arap harfleri ile yazılı bir telsiz vermeye nasıl cesaret ediyorsun.''

Bereket o sırada yanlarında bulunan yaver Nasuhi Bey:

- Paşam, telsiz memurunun bunda kabahati yok, ben acele ile size yetiştirebilmek için müsveddeleri getirmişim!

Deyince, yüreğim biraz rahatladı. Büyük insan bu söz üzerine o manidar tebessümü ile bana şunları söyledi:

''- Ben telgrafçıları çok sever, çok takdir ederim. Sizler İstiklal Harbi'nde vatana çok büyük hizmetler yaptınız. Telgrafçıların böyle hareketleri beni müteessir eder. Bir daha tekerrür etmesin.''

Orada bulunan kamarota bana bir limonata vermesini emrederek iltifat etti. Hayatımda Ata'nın bu sözleri daima kulağımda bir küpe olarak kaldı.

Telsiz telgraf memuru

Neşet Öçal

Beşiktaş Türkay Türk Çeşme No. 7

Kaynak: EKREM MURAT ZAMAN

Editör: Pusula Gazetesi