Birleşik Kamu-İş’e bağlı Eğitim-İş Zonguldak Şubesi Başkanı Metin Kahveci, İl Milli Eğitim Müdürü Turgut Özbek ve Yardımcısı Ercan Kahya’nın aldığı 5 aylık hapis cezasının kendi üyeleri Remzi Karakaya’nın açtığı dava sonucu olduğunu belirterek, davayı kendilerinin açtığı yönünde açıklamaları olan KESK’e bağlı Eğitim-Sen Zonguldak Şubesi Başkanı Orhan Yılmaz’ı eleştirdi.

Başkan Kahveci, yazılı açıklamasında şunları söyledi:

“Hepimizin bildiği gibi AKP yönetim anlayışında okullardaki siyasi kadrolaşmayı doruk noktasına çıkarmak için yapılan müdürler puanlama sistemindeki uygulamayı soykırım yakıştırmasıyla addetmiştik. Bu uygulamaya karşı başlatılan hukuk mücadelesinin akabinde kazanılan davaları görüşmek üzere Sayın Zonguldak Valisi Ali Kaban ile tam 3 kez görüştük. Mağdur olan üyemiz Remzi Karakaya için basın açıklaması yaparak, hukuk kazanımının yerine getirilmesini istedik. Bu açıklamaya kulak tıkayan idaremize karşı 3’üncü kez mahkeme kararının yerine getirilmesi için Eğitim-İş tarafından Sayın Valimizden 12 Ekim 2016 tarihinde randevu talep edilmiştir. Sayın Valimizin verdiği randevu saatinde ben, üyemiz Remzi Karakaya, Şahin Ören ve üyesi Mustafa Öztürk olmak üzere makamında bizleri kabul etmiş ve sorunumuzu bizzat atlatmıştık. Hatta 15 Temmuz olayından da alıntılar yaparak FETÖ darbe girişiminin başarılı olması durumunda hepimiz nerelerde olurduk diye de söyleşi de bulunarak hukuk kurallarının uygulanmasını, kamu çalışanları arasında ikilik yaratılmasının çok yanlış olacağı anlayışıyla mutabık kalınmıştır. Sayın Valimiz bir orta yol izleyerek Milli Eğitim Müdürümüzü bizim yanımızda makamına çağırmıştır. Bu ortamda yeni bir uzlaşma ya da hukuk kurallarının uygulanması konuşulmuştur. Müdürümüzün Remzi Karakaya ile davalı olduğunu Sayın Valimize söylemiştir. Üyemiz Remzi Karakaya da Valimizin huzurunda, ‘Eğer ben kendi görev yerine dönersem, açtığım şahsi davamı kesinlikle geri çekeceğim’ demiştir. Sayın Valimizde gösterdiği hoş görüyle beraber 15 Temmuz’dan bahsederek kişisel duyguları bir yana bırakılmasını, mağdur olanların mağduriyetlerinin giderilmesi için bir yol izlemesini sayın müdürümüze ilettikten sonra bizi dışarıya almıştır. Bizde Sayın Valimize bize gösterdiği nezaketten dolayı teşekkür ettik ve ayrıldık. Sayın Valimiz ve Milli Eğitim Müdürümüzle yaklaşık 15 dakika özel görüşme akabinde Milli Eğitim Müdürümüzün makamına hep birlikte çıktık. ‘Bir çözüm yolu bulacağız’ temennisiyle Müdürümüzün makamından ayrıldık. Ama ne yazık ki hatırlatmamıza rağmen Remzi Karakaya’nın mağduriyeti maalesef yerine getirilmemiştir. Bu anlamda da Remzi Karakaya da kendi kişisel çabası ve Eğitim-İş’in desteği ile hukuki mücadele yolunu diğer mağdur müdürlerin izlediği yolun dışında tutarak görevini kötüye kullananlar hakkında dava açmaya hazırlanmıştır. İlk önce Valilik Milli Eğitim Müdürünün yargılanmasına izin vermemiştir. Valiliğin yargılama izni vermemesi üzerine Remzi Karakaya Zonguldak Bölge İdare Mahkemesi’ne başvurarak yargılama izni alınmıştır. Ancak Cumhuriyet Başsavcılığı’nın takipsiz kararı üzerine Zonguldak Sulh Ceza Mahkemesi’ne itirazı üzerine yargılama izni verilmiştir. Tam ‘hukuk bitti’ derken adalet dağıtan hakimlerimizin de var olduğu ortaya çıkmıştır. 14 Aralık 2016 tarihindeki mahkemeye bizzat bende katıldım. Mahkeme başlamadan önce müdürlerimizle mahkeme koridorunda karşılaştık ve ‘keşke bu iş buralara gelmeseydi ve hatta bir çözüm yolu bulabiliriz’ dedim. Çünkü Remzi Karakaya mahkeme kararının yerine getirilmesini talep etmektedir. Sayın müdürlerim ‘mahkeme kararının Remzi Karakaya’nın yerine verilecek diye bir anlam çıkarılamaz’ dedikten sonra duruşmaya bende dinleyici olarak katıldım. Sonuçta mahkemece Milli Eğitim Müdürümüze ve Şube Müdürümüze 5 ay hapis cezası, bin 800 TL avukatlık ücretinin sanıklardan alınarak katılan avukata verilmesi karar verilmiştir. Bu karar sonrasında gerekçeli kararın alınması ve Sayın Valimizle bu konuyu tekrar ele alıp mağduriyetin giderilmesi için geçen Çarşamba günü 21 Aralık 2016 tarihinde randevu talebinde bulunmuştuk. Sayın Valimizle görüştükten sonra bu konu ile ilgili basın açıklaması yapacaktık. Çünkü izleyeceğimiz yolda bir hata yapmak istemiyoruz ve uzlaşmaktan yanayız. Bizim kimseden korktuğumuz ya da çekindiğimiz de yoktur. Şov ya da kahramanlık gösterilerine karşıyız. Bu konu ile ilgili Remzi Karakaya, 2 dava daha açacaktır. (Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığı-Tazminat Davası) sonuçlarını basınla paylaşacağız. Bunları yaparken bir yol kazası yapmak istemiyoruz. Zamanı gelmeyen haberleri alelacele yapmak bazen ters tepki de verebilir.

Bu ceza haberinin duyulmasına sebebiyet veren avukatında sorumsuzca davrandığını görüyoruz. Oysa avukat gerekçeli kararı sadece hak sahibine vermekle yükümlüyken, davayla hiç alakası olmayan Eğitim-Sen Şube Başkanı ve Sekreterine göndermesi hukuki açıdan ve mesleki açıdan etik olmadığı gibi, Eğitim-Sen’in bu olayı kendi başarısıymış gibi basın da haber yapması ne kadar onurlu bir davranıştır? Oysa davayı takip eden avukatın gerekçeli kararı önce hak sahibine, daha sonrada Eğitim-İş olarak bize göndermesi gerekmez miydi? Biz Eğitim-Sen’li üyelerin hukuki kazanımlarını ‘Eğitim İş’in başarısı’ diye bu güne kadar haber yapmadık. Biz Eğitim-İş olarak haksız yere, sadece farklı sendikalardan oldukları için görevden alınan diğer okul müdürlerinin görevlerine iade edilmesini savunuyoruz. Bu haberi kendi sendikalarının başarısıymış gibi yaptıranlarda hiç utanma yok mu? Bu haber sonrasında Sayın Valimiz bize randevu verir mi-vermez mi, bilinmez, ama yapılan davranış etik kurallara aykırıdır. Remzi Karakaya’dan haber alınmadan haberi yapan Eğitim-Sen Başkanı emek gaspında suçüstü yakalanmıştır. Bu haber yapma anlayışı ahlaki bir cinayettir. Selden kütük kapmadır. Çünkü başka bir sendikaya ait bir üyenin kazanılan davasından Eğitim-Sen’e ne oluyor? Remzi Karakaya, Eğitim-Sen üyesi midir? Hayır. Öyleyse Remzi Karakaya’yı savunmak Orhan Yılmaz’a mı düştü? Valilikte yapılan görüşmede Türk Eğitim-Sen Başkanı ve mağdur üyesi olduğu halde Türk Eğitim-Sen ilkeli davranarak bu olayı haber yapmamıştır.

Eğitim-İş’in sendikal kültüründe ve ilkelerinde başka bir sendikanın hukuki kazanımlarını kendi başarısı gibi göstermek yoktur. Emek adına, zafer kazanan herkesi kutluyoruz. Nasıl ki, nöbet ücretlerindeki kazanım (140 TL) Eğitim-İş’e, kıdem tazminatının ödenmesinde 30 yılın üzerindeki yılları emekliliğe saydıran ESM’ye, sınav ücretlerinin 45 TL’den 85 TL’ye çıkartan kazanım Eğitim Bir-Sen’e aitse, biz bu kazanımları takdir ederek, kimlerin ne kazandırdıklarını da açıklayarak haklarını teslim eden bir sendikayız. Başka bir sendikanın başarısından nemalanmak bizim kültürümüzde yoktur. Mağdur olanların yanındayız. Kamuoyuna saygı ile duyurulur."

Editör: Pusula Gazetesi