Akademisyenlerin “Barış İçin Akademisyenler İnisiyatifi” adı altında hazırlanan bildiriye imza tan 1128 isim içinde bulunan BEÜ Psikoloji Bölümü Bölüm Başkanı ve KESK’e Bağlı Eğitim-Sen üyesi Yrd. Doç. Dr. Öznur Öncül’e açılan soruşturmaya tepki göstermek için sendika binasında basın açıklaması yapıldı.

Eğtim-Sen Zonguldak Şube Başkanı Orhan Yılmaz’ın yaptığı basın açıklamasına, KESK’e bağlı sendika başkan ve yöneticileri, TMMOB Maden Mühendisleri Odası, Birleşik Haziran Hareketi temsilcileri, Yeşil ve Sol Gelecek Partisi il temsilcileri, EMEK Partisi, Kilimli Halkevi, BEÜ öğrencileri,çok sayıda,yazar ve sanatçının da içinde olduğu kalabalık grup katıldı.

Basın açıklamasını yapan Orhan Yılmaz, şu görüşleri dile getirdi; “Barış İçin Akademisyenler İnisiyatifi” öncülüğünde bir araya gelen 1128 akademisyenin imzaladığı bildiriye dair Cumhurbaşkanından hükümete, YÖK’ten ulusal ve yerel medya organlarına kadar nefret ve tehdit dolu tepkilerin gelmesini yakından ve kaygıyla takip ediyoruz.
Kaygımız kendimizle ilgili olmayıp şekli insan olanın nasıl bu denli tüm insani değerlerden uzaklaşabildiğine dairdir. Öncelikle barış talebiyle kaleme alınan bu bildiriyi sahipleniyor ve bildiriye imza atan tüm akademisyenlerin yanında olduğumuzun bilinmesini istiyoruz.
Yaşananlar ve yürütülen nefret kampanyası, onay vermediği her düşünceyi ve kişiyi suçlu/casus/hain ilan etme arzusuyla yanıp tutuşan hükümet ve yetkililerin, 12 Eylül darbecilerini dahi geride bırakan bir akılla hareket ettiğini göstermektedir.
“Bunun adı faşizmdir!”
Acaba birileri tartışa dursun, hali hazırdaki yönetme pratiği ile tüm disiplin, denetim ve suçlu yaratma teknikleri tek elde toplanarak “başkanlık” hayalleri yaşama geçirilmek mi istenmektedir?
Üstelik bu hükmetme biçimi, elinde tuttuğu tüm aktörleri ileri sürmekten de çekinmemektedir! Örneğin, hükümete gösterdiği sadakat ile cezaevinden çıkan, karanlık ilişkileriyle tanınan bir mafya lideri, bildiriye imza atan akademisyenleri kastederek “Oluk oluk kanlarınızı akıtacağız ve akan kanlarınızla duş alacağız!” diye açıklama yaparak temizlik anlayışındaki sığlığı ortaya koyabilmektedir.
Bir yandan katliam söylemleriyle akademisyenler tehdit edilirken, diğer yandan Üniversiteler Arası Kurul Başkanlığı “Barış İçin Akademisyenler İnisiyatifi” öncülüğünde yayınlanan bildiriyi tehdit olarak görmektedir! Köklerini hukuksuzluk, baskı, tasfiye ve talan üzerine yerleştiren YÖK ise barış talep eden akademisyenlerin değil savaş politikalarının yanında durarak kurucularına vefa borcunu bir kez daha ödemiştir! Artık ülkemiz imzacı akademisyenlere yönelik işten atma, soruşturma tehditleri savuran “rektatörleri” ile “hukuku askıya aldım” diyenlere verdiği fahri doktora unvanlarıyla ne kadar gurur duysa azdır!
İleri sürülen mafyatik aktörlerin, yapılan açıklamaların, etrafa saçılan nefret ve tehditlerin tek hedefi, AKP’nin politikalarını eleştiren ve onaylamayan tüm üniversite bileşenlerine diz çöktürülmesi ve biat etmeyen “ayrık otların temizlenmesidir”! Bunun adı faşizmdir!
Belirtmek istediğimiz diğer bir nokta ise gerçek mandacılarla ilgilidir. Mandacı tartışmasının hortlatılmasının tek amacı yılların “iç ve dış mihraklar” söyleminin hali hazırdaki düşmanlaştırma politikalarını pekiştirmek olduğu açıktır! Üstelik bu tartışmayı açarken sanki Türkiye’ yi emperyalistlerin üssü haline getiren; ABD istiyor diye Lübnan’a, Afganistan’a asker gönderip, Irak’a girebilmek için 1 Mart tezkeresini TBMM’ye getiren; kamu hizmetlerini uluslararası şirketlere peşkeş çekebilmenin derdine düşen; stratejik derinlik diye diye eli kanlı cihatçı çetelere her türlü desteği sunanların kimler olduğu ortaya saçılmışken, söylenenler inandırıcı olmaktan uzak ve gerçeği yansıtmamaktadır!
“Ne soruşturmalarınız, ne tehditleriniz, gerçekleri çarpıtmaya, gizlemeye ve bizleri sindirmeye yetmeyecektir!”
Söz konusu bildiriyi düşünce ve ifade özgürlüğü, akademik özgürlük kapsamında görmeyerek soruşturma tehdidinde bulunan YÖK, imzacıları “mandacılarla” ilişkilendirip vatana ihanetle suçlayan Cumhurbaşkanı ve akademisyenleri “hainlikle” itham eden medya kuruluşları bir gerçeği unutmamalıdır! Ne soruşturmalarınız, ne tehditleriniz ne de kara propagandanız gerçekleri çarpıtmaya, gizlemeye ve bizleri sindirmeye yetmeyecektir! Unutmayın ki tarih, bizleri engizisyon mahkemelerinin karşısında doğru bildiğini söyleyenleri yazdığı gibi yazacaktır!
“Öznur Öncül’ün can güvenliklerinin sağlanması için yetkilileri göreve davet ediyoruz”
Eğitim Sen olarak, öncelikle bildiriye imza atan tüm akademisyenlerin can güvenliğinin sağlanmasını talep ediyor, bunun sağlanması için de tüm gücümüzle hareket edeceğimizin bilinmesini istiyoruz! Bildiriye imza atanlara yönelik tehditleri göğüsleyebilmek için örgütlü gücümüzle gerekli desteği sunacağımızdan, tehdit ve nefret içerikli yayın yapan ulusal ve yerel medya kuruluşları hakkında hukuki girişimlerde bulunacağımızdan kimsenin şüphesi olmamalıdır!
Son olarak barış isteyen akademisyenlerin attığı imza ile onları kamuoyu önünde hedef haline getirmeye çalışanlardan her türlü hesabın sorulacağının bilinmesini ve EĞİTİM SEN olarak ilgili arkadaşlarımızın can güvenliklerinin sağlanması konusunda başvuruya bağlı kalmaksızın yetkilileri göreve davet ediyoruz.

Editör: Pusula Gazetesi