Zonguldak´ta, 1983´te 16 yaşında boksa başlayan İshak Tiryaki, 8 gruplar Türkiye şampiyonluğu, 6 Türkiye ikinciliği, 2 Türkiye şampiyonluğu, 1 kulüplerarası Türkiye şampiyonluğu elde etti. 27 kez Büyükler Boks Milli Takımı forması giyen, Uluslararası Atatürk Kupası´nda ve Avrupa Şampiyonası´nda 3´üncü olarak bronz madalya alan Tiryaki, 1992´de evlendi ve 4 yıl sonra da boksu bıraktı.
Odun, kömür alım satım işlerine başlayan İshak Tiryaki´nin eşi 26 yaşındaki Eda
ve oğlu 5 yaşındaki Muhammet Ali Tiryaki, 19 Şubat
2003´de Trabzon´dan Zonguldak´a dönerken bindikleri otobüsün Giresun´un
Görele ilçesinde denize uçması sonucu 18 yolcu ile birlikte öldü.
Diğer oğlu Burak ile yalnız kalan İshak Tiryaki, eşi ve oğlunu kaybetmenin
acısıyla yaşama küstü. Bunalıma giren ve psikolojik tedavi görmeye
başlayan İshak Tiryaki, Bülent Ecevit Üniversitesi (BEÜ) Sağlık ve Araştırma
Merkezi´ndeki doktorunun tavsiyesi ile boksa geri dönüp antrenörlük yapmaya
karar verdi.
2006´da Türkiye Boks Federasyonu´nun açtığı
kursa katılarak antrenörlük belgesi alan Tiryaki, federasyonun
sözleşmeli antrenörü olarak Gençlik Hizmetleri ve Spor Zonguldak İl
Müdürlüğü´nde alt yapı antrenörlüğüne başladı. Boks ile yeniden hayata sarılan
İshak Tiryaki, 2008´den itibaren de Türkiye Yıldız ve Genç Boks Milli
Takım antrenörü oldu. 500 civarında boksör yetiştiren
Tiryaki, 16 Türkiye şampiyonu, 32 Türkiye ikincisi, 13 Türkiye üçüncüsü, 1
Avrupa üçüncüsü ve 2 uluslararası alanda şampiyon çıkardı.
Antrenörlüğe başladıktan sonra ikinci evliliğini yapan ve 2 çocuğu daha olan
İshak Tiryaki, oğlu ve eşinin 12´nci ölüm yıldönümlerinde mezarlarını ziyaret
etti. Oğlunun mezarına madalyalarından birini asan İshaki Tiryaki, kazadan
sonra 4 yıl psikolojik tedavi gördüğünü söyledi. Doktorunun tavsiyesi ile
başladığı antrenörlükte yeni sporcular yetiştirerek hayata sarıldığını anlatan
Tiryaki, şöyle konuştu:
"Kendimi çocuklara adadım. Spor salonunda hem ruhum hem bedenim meşgul
olmaya başladı. Bu yönde birçok şeyi unuttum. Unuttukça sevgimi sporculara
verdim. Farkında olmadan uzun bir süre sonra psikolojimin düzeldiğini,
yaşadığımı hissettim. Antrenörlükte iddialı bir duruma geldim. Birçok şampiyon,
milli sporcular yetiştirdim. Rahmetli olan oğluma özlemimi onlarla giderdim.
Farkında olmadan başarıyı yakaladık. Gerçekten spor ruhun gıdası
Sporla
aşamayacağımız hiçbir şey yok. Oğlumun acısını sporcularımla giderdim.
Antrenörlük yapmasaydım belki bugün yoktum. Sporun tedavi edemeyeceği
hiçbir hastalık hiçbir rahatsızlık yoktur."