Zonguldak Barosu Başkanı Av. İbrahim Kerem Ertem, Ergenekon davasının kararına ilişkin yaptığı basın açıklamasında Türk Ceza Yargısı&[#]8217;nın, &[#]8220;bir gün herkese lazım olacak&[#]8221; biçimde gelişmesi gerektiğini savundu.

Mahkeme tarafından tahliye edilen CHP Zonguldak Milletvekili Prof. Dr. Mehmet Haberal&[#]8217;ın tahliyesinden dolayı sevinç duyduklarını belirten Ertem &[#]8220;Kendisine, ailesine, sevenlerine esenlikler ve başarılar dileriz&[#]8221; diye konuştu.

&[#]8220;DAVA HER YÖNÜYLE &[#]8216;HUKUKİ TEZLERİN&[#]8217; KONUSU OLMAYA ADAY OLMUŞ&[#]8221;

Ertem, yazılı açıklamasında şunları söyledi:

&[#]8220;Ergenekon Davası olarak nitelendirilen, İstanbul Özel Yetkili 13&[#]8217;üncü Ağır Ceza Mahkemesi&[#]8217;nce, Silivri&[#]8217;de 2009 yılından bu yana, 2009-191 esas sayılı dosya üzerinden sürdürülen yargılama, 5 Ağustos 2013&[#]8217;de açıklanan hükümle sona ermiştir. Mahkeme kararına göre, sanıklara &[#]8216;müebbet ağırlaştırılmış hapis cezası&[#]8217;, &[#]8216;müebbet hapis cezası&[#]8217;, &[#]8216;ağır hapis cezası&[#]8217; şeklinde değişen cezalar verilmiştir. Bundan sonraki sürecin, &[#]8216;duruşmalı&[#]8217; olarak, Yargıtay 9&[#]8217;uncu Ceza Dairesi&[#]8217;nde gerçekleşmesi beklenmektedir. En başından beri; soruşturma süreçlerinin uzadığı, arama, el koyma, gözaltına alma işlemlerinin hukuki denetiminin yeterince gerçekleştirilmediği, tutuklama kararlarının &[#]8216;geçici ve tedbir mahiyetinde&[#]8217; olduğu ilkesinin göz ardı edildiği, hazırlanan 19 iddianamenin binlerce sayfayı bulduğu, adil yargılanma hakkının bu sebeplerle gereği gibi işleyemeyeceği, masumiyet karinesinin, şüpheden sanık yararlanır ilkesinin ihlal edildiği bizce de tartışılan başlıca konular oldular. Ceza ve ceza usul hukukunu ilgilendiren bütün ilke ve uygulamalar bu dava içinde yer almış; dava her yönüyle &[#]8216;hukuki tezlerin&[#]8217; konusu olmaya aday olmuş; süreci, kararları ve aktörleri açısından Türk Hukuk Tarihinin kanun-hukuk sınavı niteliğine bürünmüştür.&[#]8221;

Sürekli tutuklama nedeni sayan yargılama mantığının sorgulanması gerektiğini ifade eden Ertem, şöyle konuştu:

&[#]8220;ÖZELLİKLE TUTUKLULUK KARARLARI EN TARTIŞILAN KONU OLMUŞTUR&[#]8221;

&[#]8220;Yargılamanın tamamına, savunmaların cereyan şekline, mahkumiyet, beraat, tahliye, yakalama kararlarına ilişkin &[#]8216;hukuki&[#]8217; değerlendirmeler, gerekçeli karar açıklandığında, hukukun temel ilkeleri çerçevesinde yapılacaktır. Ancak, kamuoyu nezdinde, mahkemelerin kuruluş nitelikleri, yargılama usulleri, sanık, mağdur hakları, avukatların rolleri, sanıkların haklarında atılı suç iddiaları karşısındaki konumları, ceza yargılamasının uygulanma orijini konularında siyasi, hukuki, sosyolojik tahliller yapılmaktadır-yapılacaktır. Anılan davaya giden süreç, masumluk karinesinin ihlal edildiği imajını güçlendirecek sorunlar içermekteydi. Burada önemli olan husus, &[#]8216;örgütlü suç&[#]8217; veya &[#]8216;terör örgütü suçu&[#]8217; nitelemelerinin mahkemelerden evvel iddia makamlarınca yapıldığıdır. Şüpheliler hakkında kolluk-savcılık makamlarının ilgili fiillere yönelik suç değerlendirmesi &[#]8216;örgütlü&[#]8217; ise soruşturma seyir ve yargılama uygulamaları diğer suçlara göre ciddi farklılıklar göstermektedir. Burada, özel yetkili mahkemelerin, özel yetkili soruşturma ve yargılama enstrümanlarının yeniden gözden geçirilmelerini, hatta &[#]8216;kaldırılmaları&[#]8217; gerektiğini ifade ederiz. Yargılama sürecinde, özellikle tutukluluk kararları en tartışılan konu olmuştur. Davanın makul süreyi (AİHM&[#]8217;ye göre 3 yıl) aşması adil yargılama hakkının ihlali olarak görülebilecek iken, &[#]8216;delillerin toplanmamış olunmasını, kaçma şüphesinin ve katalog suçun işlendiğine dair kuvvetli şüphenin varlığını&[#]8217; sürekli tutuklama nedeni sayan yargılama mantığını sorgulamak gerekir.&[#]8221;

Hukukun sağlam direkler üzerine bina edilmesinin şart olduğunu ileri süren Ertem, şöyle dedi:

&[#]8220;HAYATLAR AKACAK, KARARLAR İSE DURACAKTIR&[#]8221;

&[#]8220;Artık, &[#]8216;katalog suça otomatik tutuklama&[#]8217; kaldırılmalıdır. Katalog suç kavramı mevzuattan çıkarılmalıdır, takdir yetkisini yok eden bir uygulamadır. Ayrıca katalog suçun işlendiğine dair kuvvetli şüphenin varlığı halinde &[#]8216;tutuklama nedeni var sayılabilir&[#]8217; (CMK 100-3) cümlesinin &[#]8216;var sayılır&[#]8217; olarak anlaşılmasına son vermek gerekmektedir. Tutuklu sanıkların delil toplama hakları sınırlı iken, devlet otoritesi ile delil toplanamama halinde tutukluluğun devamı haksızlık oluşturabilmektedir. &[#]8216;Yargılama sürecinde kaçma şüphesinin varlığı&[#]8217; ile &[#]8216;mahkeme hükmünü açıkladığında kaçma şüphesinin varlığı&[#]8217; kararları arasında hukuki ve mantıki farkların ve gerekçelerin açıklanması şart olmuştur. Gizli tanık uygulaması da hukuken temellendirilmemiştir; tanıkla yüzleşmek sanıkların en tabii haklarıdır; bu hak, CMK&[#]8217;ya uygunluk taşımayan &[#]8216;tanık koruma yönetmeliği&[#]8217; çerçevesinde icra edilememektedir. Bu uygulama da sonlandırılmalıdır. Bir başka husus da suça teşebbüs fiilleriyle, hareket fiillerinin ayırt edilmesinde yaşanmaktadır. Ceza hukuku açısından suç işlemek adına yapılan hazırlık hareketleri cezalandırılmazken, mahkeme, hazırlık hareketlerini teşebbüs hareketleri olarak değerlendirmiştir. Bu noktada temyiz incelemesinin önem kazanacağı ve yeni bir Yargıtay Ceza İçtihadı çıkacağını düşünebiliriz. Hazırlık hareketleri yapmasına rağmen, kendiliğinden suç işlemekten vazgeçenlere yönelik &[#]8216;ihtiyarı ile vazgeçmek&[#]8217; hakkının da uygulanması beklenmekteydi. Ancak mahkeme, bu konuda da değerlendirmesini iddianame doğrultusunda kurmuştur. Yıllarca devam eden, milyonlarca sayfaya ulaşmış bu sürecin sonunda &[#]8216;daha tipik, adalet duygusunun tatminini içeren, farklılaşmış, uzmanlık gösteren&[#]8217; bir kararın verilmesini görmek isterdik. Müebbet ağır cezaların verildiği bir sürecin, her noktasının iddia-savunma dengesine göre temellendirilmesi, savunmaların tartışılması, niyet-kasıt-fiil-netice seyrinin hukuken sağlam direkler üzerine bina edilmesi şarttır. Aksi halde, hukuka aykırılığın tespiti de zaman alacak, hayatlar akacak, kararlar ise duracaktır.&[#]8221;

Ertem, Prof. Dr. Haberal&[#]8217;ın tahliye olmasına mutlu olduklarını ifade ederek, şunları söyledi:

&[#]8220;TÜRK CEZA YARGISI&[#]8217;NIN &[#]8216;İNSAN&[#]8217; TEMELLİ ŞEKİLLENMESİ GEREKİR&[#]8221;

&[#]8220;Türk Ceza Yargısı&[#]8217;nın, &[#]8216;bir gün herkese lazım olacak&[#]8217; şekilde, &[#]8216;insan&[#]8217; temelli şekillenmesi gerekmektedir. Bu yargılamalarda iddia-delil, tez-antitez, sav-savunma döngüsünde gerçekleştiğini görmek, o davaları adil kılar, hakkaniyete uygun kılar. Ağır cezaların verildiği bu davalarda sanıklar, onların aileleri, yakın çevreleri, temsil ettikleri insanlar, yargılama sürecinde &[#]8216;kendilerine değer verildiğini görmek, yaşamak&[#]8217; istemektedirler. Bu değer verilme ise, adil yargılanma kuralının, şüpheden sanık yararlanır ilkesinin, özgür kalma hakkının, hukuki güvenlik hakkının somutlaştırılmasında yatmaktadır. Darbeye teşebbüs halinin varlığı-yokluğu&[#]8217; değerlendirmesinde siyasi unsurlar dayanak olabilir. Mahkemeler, değerlendirmelerini siyasi dayanaklardan, gerekçelerden, görüşlerinden ayrılıp gerçekleştirmek durumundadırlar. Eylemlerin suç-ceza parametreleri bakımından değerlendirilmelerinin, &[#]8216;uluslararası-ulusal hukuka uygun, özgürleştirici yoruma dayalı, analitik metotla, adil, dengeli&[#]8217; gerçekleşmesi gerekmektedir. Beklenti budur. Bu bakımdan, yargının &[#]8216;özgürlükçü toplum ve birey düzenini-dengesini kararlarıyla kurmasından hatta muhafaza etmesinden&[#]8217;, &[#]8216;hak ve özgürlükleri geliştirmesinden&[#]8217;, &[#]8216;uzmanlaşmış içtihat oluşturmasından&[#]8217; söz edecek kararları çıkarması beklenmelidir. Son olarak mahkeme tarafından tahliye edilen Milletvekilimiz, Sayın Prof. Dr. Mehmet Haberal&[#]8217;ın tahliyesinden dolayı sevinç duyduğumuzu, kendisine, ailesine, sevenlerine esenlikler ve başarılar dilediğimizi de ifade ederiz.&[#]8221;
Editör: Pusula Gazetesi