Türkiye Sakatlar Derneği Genel Başkanı Şükrü Boyraz, bir süre önce geçirdiği kalp krizi nedeniyle Bülent Ecevit Üniversitesi (BEÜ) Uygulama ve Araştırma Hastanesi´nde tedavi gören Türkiye Sakatlar Derneği Zonguldak Şube Başkanı Hüseyin Şirin´i ziyaret ettikten sonra Karaelmas Gazeteciler Derneği´nde gazetecilerle bir araya geldi. Dernek Başkanı Osman Sav, ziyaretinden ötürü Boyraz´a teşekkür etti.

1968 yılında engellilerin çalışma yasağı haklarının verilerek iş yasasının çıkarıldığını hatırlatan Başkan Boyraz, "1968´den bu yana yasalar da şöyle bir ibare vardı, ´kel, kör, topal öğretmen olamaz, kaymakam olamaz´ diyordu. Bunlar geride kaldı. Günümüz yasasında ise, engelli eğer ´çalışabilir raporu´ aldığı taktirde almış olduğu eğitim ve sisteme göre çalışma hakkını elde edebiliyordu. Bugün zor şartlarda ülkemizde eğitim alan engelli arkadaşlarımız var. Bu engelli arkadaşlarımızın içerisinde Fen Edebiyat Fakültesini bitirmiş çok sayıda engelli öğretmen var. Kimisi ayağından, kimisi gözünden ya da fiziksel engelli olan var. Bütün öğretmenlik şartlarını yerine getirmesine rağmen Milli Eğitim Bakanlığı (MEB) tarafından öğretmen arkadaşlarımız atanmamaktadır. Bununla ilgili görme engelli bir arkadaşımız geçtiğimiz yıl Milli Eğitim Bakanlığı´na yazdığı yazıda cevap alamayınca, TBMM Dilekçe Komisyonu´na müracaat ediyor. Dilekçe Komisyonu Milli Eğitim Bakanlığı´na bunu sorduğu zaman MEB şöyle bir cevap veriyor ‘Fiziksel engelli olan kişilerin öğretmenlik yapma yeteneği olmadığı, bu nedenle de öğretmen atamayacaklarını, ancak memur olarak atayacaklarını’ söylüyor. Yani okulda, idarede devlet memuru olabilir. O zaman diyoruz ki, ´Ben o zaman niye okudum? Ben öğretmen olmak istiyorum.´ Devletin kendi kabahatini vatandaşa yüklemesin. Erişim ve ulaşım devletin sağlaması gereken işlerdir. Bir binayı yaparken, bir toplu taşıma sistemini yaparken, bir yolu, bir kaldırımı yaparken tamamen sportmen insanlara göre değil, yaşlı, hamile, çocuklu ve engelli insanların da rahatlıkla hareket edebileceği bir şekilde dizayn edilmesi gerekir diye düşünüyorum. Siz bunları yapmazsanız, biz toplumun sırtında bir kambur olarak devam ederiz. Üretici olarak değil, tüketici olarak devam ederiz. Dolayısıyla hem ülke ekonomisine, hem aile ekonomisine büyük zarar veririz ve bizim de onurumuzu inciltir. Biz birilerinin sızlayan vicdanı haline gelebiliriz. Devletin görevi bu insanların sosyal haklarını sağlayabilmesidir" dedi.

Engellilerin yaşadıkları ülkelerin ekonomik, sosyal ve siyasal yapılarına göre farklılık arz ettiğini ifade eden Boyraz, "Türkiye´yi ele aldığımızda engelli konusunda sözde çok şey yapıldığı söylense bile hiçbir şey yapılmadığının farkındayız. Türkiye Cumhuriyeti´nin anayasasının emrettiği şekilde ‘sosyal hukuk devletiyiz’ diyoruz. Sosyal hukuk, modern ve çağdaş devletlerde o ülkenin insanını, devlet hiç kimseye muhtaç etmeden ve birilerinin sızlayan vicdanı hale getirmeden öncelikle onların eksik olan bölümlerini eşit bir şekilde diğer insanlarla eşitleştirebilmek için mücadele eder. Onları toplumlara kazandırabilmek için hem ailelerin hem de devletin sırtında birer kambur olarak kurtarabilmek, yani onları tüketici olarak değil üretici olarak topluma katmanın yollarını arar" diye konuştu.

Evde bakım hizmetinin, kendi başına yaşaması mümkün olmayan kişiye bakana devletin ayda 520 lira bakım ücret ödediğini belirten Boyraz, sözlerini şöyle tamamladı:

"Hiç bakacak kimsesi yoksa özel yurtlara ya da huzur evlerinde bin 50 lira ödüyordu devlet. Şimdi burada bir açmaz var. Halen kimin kime baktığı veya niye baktığı algılanmış değil. Bugün 2 bin-2 bin 500 lira maaş alan bir devlet memurunun ailesinde bir kişi bakıma muhtaç ise, o devlet memuru 2 bin lira maaş aldığı için evde 4 kişi yaşıyor ise, kişi başına 500 lira düşüyor. O kişiye bakım ücreti ödenmiyor, kendi kaderine terk ediliyor. Peki, o zaman Türkiye Cumhuriyeti´ne biz şunu söylüyoruz. O zaman ülkemizde herkesin cebinde TC numarasını taşıyan kimlik var. Bu kimlik bireyseldir. Bir suç işlediysem ben bunun cezasını bireysel olarak çekiyorum. Ama maddi veya manevi... Madem öyleyse ben engelliliği ya da sakatlılığı satın almadım. Benim tercihimde değil. Ben bu ülkenin yanlış işleyişinin kurbanıyım. Bu ülke sosyal devletse beni tanzim etmekle yükümle ve görevlidir. Ben kendi kendime veya bana bakanla yaşam mücadelesi veriyorsam devlet bunla mükelleftir zaten. Biz kandırılmaktan bıktık."
Editör: Pusula Gazetesi