MÖSYÖ MEŞE BUKEN...

1940'lı yılların Plan Bürosu Şefi Şevket Ölçmen'in defterinden aktarılmıştır.

"1940 öncesinde Avrupalı çoktu Zonguldak'ta" diye yazmaya başlıyor ÖLÇMEN...

Maden iççisi için, Avrupalı maden mühendislerinin ya da maden nezaretçilerini isimlerini söylemek -telaffuzu kolay olmadığı için- oldukça zordu. Buna bir de bölgenin lakap takma özelliği eklenince aşağıdaki takma isimler ortaya çıkmıştı...

Fransız Esterman'a, Tenekeci,
Çek Dorfmeister'e, Donsuz mühendis,
Fransız Daşcok'a, Daşgöt,
Belçikalı Mösyö Lefevre'ye, Mösyö Lüfer,
Tunuslu Salih bin Salih'e, Arap mühendis,
Fransız Raoul'a, gözlüklü,
Bilaco'ya, Lazo
Curte'ye ise Kürt mühendis derlerdi.

Fransız bir başmühendis vardı merkezde, onun da adı Mösyö Bouquin'di. İşçi, bu Fransız mühendise Meşe Büken derdi. Ha şunu da belirtmem gerekir ki, işçi Zonguldaklı fakat yöneticiler Avrupalıydı.

Meşe Büken, Zonguldak'ta oturur. Haftanın üç günü Gelik, Üzülmez, Kozlu, olmak üzere bütün Fransız Ereğli şirketi Ocaklarını teftişe giderdi.
O zamanlar atla gidilirdi ocaklara... Meşe Büken (M.BOUQUİN) uzun zaman havzada kaldı. Onu herkes tanırdı.

Yukarıdaki tespitleri yapan topografya duayeni Şevket ölçmen, anılarını şöyle sürdürmektedir;

1928 yılı yaz aylarında bir gün sabah vakti, Zonguldak'tan atla Asma'ya geldim. Ocağa girmeye hazırlanıyordum. O tarihlerde Asma Ocak mühendisi Mösyö Fabre isminde bir Fransız mühendisti. Başmühendis meşhur Meşe Büken'le ocağa girmek için tünel ağzında buluşmuştuk. Bir süre hoş beşten sonra bana dedi ki;
"Çatalağzı - Zonguldak arasında demiryolu yapılıyor. Birçok tüneller açılıyor. Gereksiz masraf bu... Hat bitince ne işe yarayacak bu yol, kim binecek, ne eşyası nakledilecek? Hiçbir gereği yok. Yazık yapılan masrafa" dedi...
Benden cevap bekledi... Ben de; "Anadolu'ya kömür nakleder. Yol medeniyettir" demiştim.

Aradan 12 yıl zaman geçmişti. Fransızlar 1937'den sonra gitti de, bu Mösyö Meşe Büken kalmıştı. O zaman Kürt Ali'nin (Ali Frat'ın İnağzı Ocaklarında) maden mühendisi olarak çalışıyordu.
Çatalağzı - Zonguldak demiryolu inşaatı bitmiş. Banliyö seferleri yapılıyordu.

Bir gün Yayla mahallesinde yol ortasında Fransız mühendis Mösyö Meşe Büken'le karşılaştık. Yorgundular. Ayaküstü konuştuk.

"Ocaklardan, Karıncak dereden geliyoruz (İnağzı-Bağlık). Yürüyerek geldik. Çok yorulduk" dedi. O tarihlerde Zonguldak - Kilimli şosesi yapılmamıştı. Tek yol trendi. Kara yolu dağlardan gelen keçi yoluydu. Patikaydı.

"Niçin trene binmediniz" dedim.
"Çok kalabalıktı tren, binemedik" cevabını verdi, Meşe Büken.
1928'de, bana söylediklerini hatırlattım kendisine...

Başını öne eğdi. Cevap vermedi. Yorgunluktan cevap verecek hali de yoktu. Üzgündü.

Bu kez ben neşeliydim.
Evet, bundan 12 yıl önce: "Bu hatta ne var ki taşınacak diyenler, trende oturacak yer bulamamışlar" dedim.

Kaynak: Ekrem Murat Zaman (2014)