Aybaşların da Zonguldak'ta pazar kurulur ve pek ucuz fiyatla eşya satılır Zonguldak'ta karlı işlerden biri de hazır elbise ticaretidir. Bilhassa aybaşların da ameleye mahsus olan pazarda, hazır elbise sergileri açılmaktadır. Zonguldak'a aybaşında gittiğim için böyle kalabalık bir amele pazarına tesadüf edebilmiştim. Bu pazar, tıpkı Yenicamideki eşya pazarına pek benziyordu. İstanbul'dan hazır elbise satmak için bir çok esnaf gelmişti. Amele pazarında Bartın ayakkabı esnafı da bir köşe işgal ediyordu.
Bunlar da Bartın esnafı tarafından yapılan ayakkabıları satıyorlardı. Bütün bu satılan eşyalar, akıllara hayret verecek kadar ucuzdu. Gözümün önünde bir takım elbise 280 kuruşa satıldı. Elbise satıcısı en evvel pazarlığa 5 liradan başladı. Amele daha bir şey söylemeden, başka satıcıya gidiyordu. Satıcı arkasından koştu, kolundan yakalayarak, elbiseyi eline verdi. — Sen bir fiyat söyle bakalım dedi.
Müşteri 200 kuruştan fazla veremem dedi. Aralarında bir pazarlık başladı, nihayet 280 kuruşa sulh oldular. Bu, kullanılmış bir elbise değildi. Yepyeni, bir terzi elinden çıkmışa benziyordu. Bir aralık bu satıcıyla konuşuyordum. Hazır elbise ticaretinde yüzde kaç kar olduğu belli değildir. " Tuttura bildiğine gider beğim, diyordu. Zonguldak'ta 250 kuruşa hazır elbise, 30 kuruşa kasket, iki liraya ayakkabı satan mağazalar pek çoktur.
Ucuzluğun sebebi Bir tacirin verdiği malümata bakılırsa, bu elbiselerin bu kadar ucuza satılmasındaki sebep şuymuş: Bu mallar, parça halinde, yani kolu ayrı, diğer kısımları ayrı ayrı Avrupadan geliyormuş, gümrükte bunlar hazır elbise tarifesine tabi değilmiş, kumaş parçası namı altında bir resme tabi İmiş Tüccar, bu parçaları, İstanbul'da, ev kadınlarına 15 kuruşa diktiriyormuş, bu kadar ucuza satılmasındaki hikmet bu imiş...
İstanbul sokaklarında 25 kuruşa çorap satılırken "ne ucuz şey, diye hayret ediyordum. Halbuki Zonguldak'ta 15 kuruşa hatta 10 kuruşa çorap satılıyor!...
Aybaşı geldiği zaman, Zonguldak çarşısında, kalabalık artıyor. Ta uzak ocaklardan amele geliyor, İstanbul'dan, çorap, elbise, kasket satıcıları Zonguldak'a gidiyor.
Civardan gelenler...
Bunlardan başka, Bartın, ve ve Devrek'ten bir alacaklı zümresi de Zonguldak'a gidiyor. Bunlar, ameleden olan alacaklarını aldıktan sonra, doğruca, büyük mağazalara gidip mal alıyorlar. Ay başı, ameleye mal satan esnaf için iyi bir ticaret günü olduğu gibi şeker, kahve, kumaş tacirleri için de bir iş günüdür. Devrek, Çaycuma, ve bu civarda bulunan nahiyelerin, büyük köylerin tacirleri, Zonguldak piyasasından da mal almaktadırlar. Bu yüzden Zonguldak'la bu kazalar ve köyler arasındaki ticari eşya nakliyatı da artmaktadır. Eskiden, hatta bir kaç sene evvel bile, bu nakliyat katırlar vasıtasıyla olurdu. Son senelerde, Zonguldak vilayeti Devrek, Kozlu, Çaycuma arasındaki yolları yapılmış, buralarda haberlerine ehemmiyet verilmemesini otomobil, otobüs işlemeğe başlamıştır.
Beş sene evvel Zonguldak'a gittiğim zaman, ortada böyle otomobil, kamyon ve otobüs kalabalığı yoktu. Eskisine nazaran nakle işleri çok inkişaf etmiştir.
Son moda eşya...
Zonguldak çarşısı yalnız amele ihtiyaçlarına göre kurulmamıştır. Burada öyle mağazalar vardır ki Tünel başında, Bahçekapıda satılan en son moda eşyayı bulmak mümkündür.
Diyebilirim ki, radyonun ve gramofon plaklarının en çok satıldığı yerlerden biri de Zonguldak'tır. Radyo Zonguldak'ta pek taammüm etmiştir. Hemen her kahvede bir radyo vardır. Ereğli şirketi, ihtisas amelesine mahsus amele apartımanlarına birer radyo kurmuştur. Ekser amele kahvelerinde, lokantalarda gramofon vardır.
Radyo...
Zonguldak'ta bu radyolar, gramofonlar sabahtan gece yarılarına kadar boş durmaz.
Sabah zamanı, ameleye mahsus lokantalarda, gramofonlar çalmağa başlar. Öğleye doğru, işçilerin, memurların, doktorların çıktığı gazinolarda, radyo çalar. Zonguldak gazinocuları öğle vakti, Bükreş istasyonunu açıyorlar. Bükreş saat 12 ile bir arasında cazbent ve şarkılar çalmaktadır. Bu saatte, bir kaç kahve müttefikan Bükreş istasyonunu dinlemektedir.
Akşam üzeri saat altıda, bütün radyolar, radyo satan mağazalar İstanbul istasyonunu dinlemektedir.
Zonguldak küçük bir yer olduğu için, kahveye gitmeden sokakta yürürken İstanbul radyosunun şarkılarını, ajans haberlerini dinlemek kabil oluyor.
Radyo, şehirden uzak olan kahvelerde bile vardır. Mesela: Zonguldak'la Kozlu arasında, Harmanyeri denilen bir gazino vardır. Bu gazinodan deniz kenarındaki büyük kalabalıkları, Kozlu'da kömür alan vapurları, kömür yıkama fabrikalarını seyretmek mümkündür. Bu gazinoda bile radyo vardır.
Maç haberi beklerken...
Fakat burada temas ettiğim gençlerin radyo programlarından bazı şikayetleri var. Bilhassa sporcular radyo programlarında, maç tenkit ediyorlar. Son Türk-Fransız maçında, spor meraklısı, bir kalabalık, Halkevinde, radyonun etrafına toplanmışlardı. Hepsi merakla maç haberini tafsilat ile dinleyeceklerini ümit ediyorlardı. Bu esnada radyoda biri gazel söylüyordu. O Zonguldak sporcuları bu gazeli can sıkıntısı ile dinliyorlardı. Nihayet gazel bitti, odalarda, bilardo oynayan, gazete kitap okuyan gençler de radyonun etrafına toplandılar. Radyo şu sözü söyledi.
— Allo alo burası İstanbul radyosu, bu akşamki alaturka konserimiz bitti. Şimdi stüdyo orkestramız konserlerine başlayacaktır dedi, ve arkasından bir tango çalmağa başladı.
Salonu dolduran kalabalık, mırıldanarak, dağıldı. Radyo programlarını tertip ederken, vilayetlerdeki hakın ihtiyaçlarını da belki radyo, bunları nazarı itibara alarak İstanbul halkına radyo haberi vermiyor. Fakat, radyo Anadolu halkının da ihtiyacını takdir etmeğe mecburdur.
Hüseyin Avni-15 Temmuz 1932-Akşam Gazetesi
Zonguldak Nostalji