İYİ Parti Zonguldak İl Başkanı Yavuz Erkmen, basına verilen cezaları gündemine alarak yerel basının da çektiği zorluklara değindi.
Yerel basının desteklenmediğine değinen Erkmen "Yerel basın yine zorluk içinde kendi yağıyla kavrulurken onlar desteklenmeye, layık görülmüyor mu? Bu kurumların verdikleri reklam giderlerinin küçük bir kısmını da olsa niye yerel basına vermiyorlar?" açıklamasını yaptı.
Erkmen'in açıklması şöyle:
"Dünya Basın Özgürlüğü Gününü kutlamamızın üzerinden daha birkaç gün geçmişken ülkemizde peş peşe basına ceza haberleri gelmeye başladı. Vatanına, milletine bağlı, ay yıldızlı bayrağına sahip çıkan, ülkemizin bölünmez bütünlüğüne inanan gazeteci ve basına verilen cezalar, artık basın ilkeleri gereğinden çıkmış, sırf iktidara muhalif ve iktidarın görüşünü paylaşmamanın sonucu şekline dönüşmüştür. Çünkü iktidara yakın diye nitelenen yazılı ve görsel basında, basın ilkeleri gereği ceza verilmesi gereken fiiller işlenmekte olmasına rağmen yaptırımların olamaması bunun göstergesidir.
En son örnek olarak Sayın Genel Başkanımız Meral Akşener Hanımefendinin katıldığı program nedeniyle HaberTürk Gazetesi'ne ve Gazeteci Fatih Altaylı' ya verilen cezayı gösterebiliriz. Tabi ki buradaki temel amaç HaberTürk ve Fatih Altaylı üzerinden diğer medya kuruluşlarına, Meral Akşener ' i ekranınıza çıkartmayın, gazeteniz de yer vermeyin yoksa sonucu böyle olur mesajı verildiği kamuoyunun yaygın inancıdır. Ancak unutulmamalıdır ki siyasi partiler demokrasinin vazgeçilmez unsurlarıdır. Tüm vatandaşların, iktidar partisi, başkan veya temsilcileri gibi, iktidara muhalif görüşleri de dinleyip, izleyip, objektif kanaate ulaşmaları gerekmektedir. Eğer bu arzu edilmiyorsa, tahammül gösterilmiyorsa o zaman demokrasiden nasıl bahsedebileceğiz. Sayın Meral Akşener yine televizyonlara çıkacak, yine ülkemiz için doğruları söylemeye devam edecektir. Türk insanının vicdanı geçmişte olduğu gibi bu günde bu yapılanları kabullenmiyor, reddediyor.
Ülkemizin geleceği için doğru söyleyeni cezalandırma yerine, hoşgörü içinde söylediklerini süzgeçten geçirip doğru mu yanlış mı diye düşünmek daha doğru olmaz mı? Demokrasinin gereği bu değil mi?
Bu gün yaşadığımız şu sıkıntılı salgın hastalık günlerinde toplumumuzun değişik kesimleri ekonomik açıdan zor durumda olup, 10 bin veya 25 bin gibi rakamlarla kredi kullanabilmek için çaba sarf ederken aklımıza hemen basında yer alan ve hala yalanlanmayan Demirören Medya Grubuna 700 Milyon Dolar Kredi verildiği gerçeği geliyor. Yani bir grup bu şekilde teşvik edilecek iktidara yakın yayın politikası yürütürse her türlü desteği arkasında bulacak (Reklam geliri gibi) aksi halde bas cezayı. Yıl başından beri büyük firmaların (Kamu Bankaları, Telekom, Türkcell vs) gazetelere verdiği reklamlara bakalım. Eğer bunlar millete objektif olduklarını söyleyebiliyorlarsa son 4 aylık reklamları nereye verdiklerini hangi yazılı ve görsel basına verdiklerini açıklasınlar. Muhalif denilen Yeniçağ, Sözcü, Halk TV, Tele 1 gibi gazete ve kanallara reklam vermişler mi? Yoksa bu firmalar bu gazeteleri okuyanları, izleyenleri veya kanalları kendileri ile çalışmayan kişiler olarak görüp reklam vermeye değer mi görmüyorlar? Bu kanalları takip edenler veya gazeteleri okuyanlar bu firmaların ürünlerinin hedef kitlesi içinde yer almıyor mu? Bu gün yerel basın yine zorluk içinde kendi yağıyla kavrulurken onlar desteklenmeye, layık görülmüyor mu? Yoksa akla gelmeyip unutuluyorlar mı? Bu kurumların verdikleri reklam giderlerinin küçük bir kısmını da olsa niye yerel basına vermiyorlar? Yoksa onların yok olmasının desteklenen büyük medya kuruluşları kadar önemli olmadığını mı düşünüyorlar?
Millet bütün gerçeği görüyor. Görmeyenler de olabilir ama gerçek hiçbir zaman saklanmaz. Milletin tek isteği var. Ayrışmamak ve ayrıştırılmamak. Yani ötekileştirilmemek. Bu istem haksız mı?
Büyük önder Atatürk' ün kurduğu ve hepimize emanet ettiği Türkiye Cumhuriyeti'ni, 83 Milyon bir ve bütün olarak, birbirimizi kucaklayarak, iyiyi alkışlayıp ülkemiz için kötülük varsa buna dikkat çekerek birbirimize saygılı, hoşgörülü bir sevgi ortamı içinde sonsuza kadar yaşatma sorumluluğumuzu hiçbirimizin unutmaması gerekir.
Bu vesileyle sevginin kaynağı, her şeyimiz, haklarını hiçbir zaman ödeyemeyeceğimiz, Değerli annelerimizin Anneler Gününü Kutluyor, bir anne şefkati içinde ülkemizin birliğini, beraberliğini, bölünmez bütünlüğünü savunan herkesi kucaklayarak mutlu geleceğimizi birlikte gerçekleştirmeyi diliyoruz. Sonuçta anne çocuklarını nasıl ayırmazsa, hepsinin mutluluğu onun mutluluğu olursa bizde 83 Milyon da bir kişinin mutluluğunda da üzüntüsünde de ayını mutluluğu veya üzüntüyü birlikte yaşamamız gerekmektedir. Tüm insanımızın mutlu, huzurlu ve sağlıklı olması dileğimizdir."