Zonguldak Valisi Osman Hacıbektaşoğlu, altın arama çalışmaları ve 21 Eylül'de halkın yapacağı eylemleri değerlendirerek "Gaz da aranacak altın da aranacak. Maden ararken kimseye soracak değiliz" demişti.
Halkın hukuken altın arama çalışmalarına karşı durma hakkının olduğunu ifade eden Milletvekili Ertuğrul "Vali Bey amacını aşan bir şekilde konuşmuş. Bir bölgede yatırım yapılacaksa, o bölgede yaşayan insanların onayını almak gerekiyor. Çünkü onlar orada yaşıyor, orayı ekiyor, biçiyor, orada hayvanlarını büyütüyor, oranın suyunu içiyor, havasını soluyor" diye konuştu.

Milletvekili Eylem Ertuğrul'un açıklaması şöyle:
"Türkiye’de ormanlarımızın karbon tutma oranı ciddi şekilde azalmış durumda. Karbon tutma oranı nedir? Fosil yakıtların yanmasıyla atmosfere salınan karbondioksitin, özellikle fotosentez yoluyla ağaçlar tarafından alınarak karbonun depolanması anlamına gelir. Bu süreç, havamızın daha temiz olmasına ve iklim değişikliğinin etkilerinin azaltılmasına yardımcı olur. Ancak son otuz yılda Türkiye ormanlarının karbon tutma kapasitesi yüzde elli oranında azalmış durumda. Bu noktada bizim, ormanlık alanların tahribine artık asla tahammülümüz yok. 

Belediyeden büyük hizmet: Olimpik havuz! Belediyeden büyük hizmet: Olimpik havuz!

Üzülerek söyleyeyim ki Türkiye’de ormanlık alanlara verilen maden ruhsatlarının yüzde ellisi son on yılda verildi. Yani bu işin önü tamamen açılmış durumda. Ormanlar bir kenara bırakılmış, "Biz parayı istiyoruz, sağlık önemli değil, bu madeni çıkaracağız ve bundan yararlanacağız, çevreye verdiği etkiler önemli değil" denilmiş. Bunun sonuçlarını da hep birlikte yaşadık. Son dönemde yaşanan maden facialarında, özellikle İliç bölgesinde ve benzer şekilde ruhsat verilen ormanlık alanlarda yaşanan felaketlerle karşı karşıya kaldık. En yakın örneklerden biri Fatsa’da yaşandı. Bu tür ruhsatlandırmaların ne kadar kötü sonuçlandığını tecrübe ettik. Etrafımızdaki tarım ürünlerinin ne kadar etkilendiğini, içme suyu kaynaklarının nasıl kirlendiğini hep gördük.

Bu noktada, özellikle bölgemizde zaten kirli sanayinin yoğun olduğu bir yerde, ormanlık alanlara zarar verecek, içme su kaynaklarına zarar verecek herhangi bir sanayi tesisinin olmasını istemiyoruz. Sayın Vali, "Kimseye sormak zorunda değiliz" demiş. Burada kastettiği şey şu: Evet, kanunlar ve mevzuatlar var, bu işler uygun olan yerlerde yapılabilir. Kanunlara göre bir kişinin tapusu sizde olsa bile, altındaki maden devlete ait. Ancak biz şunu savunuyoruz: Bir bölgede yatırım yapılacaksa, o bölgede yaşayan insanların onayını almak gerekiyor. Çünkü onlar orada yaşıyor, orayı ekiyor, biçiyor, orada hayvanlarını büyütüyor, oranın suyunu içiyor, havasını soluyor. Bu insanların mutlaka bilgilendirilmesi ve onaylarının alınması gerekiyor. Zaten ÇED süreçleri de bunu gerektiriyor. Hukuken de her vatandaşın buna karşı çıkma hakkı vardır. O yüzden "Kimseye sormak zorunda değiliz" cümlesi yanlıştır. Vatandaşlar, hukukun kendilerine verdiği yetkiyi kullanarak buna karşı çıkabilir. 
Çevre mücadeleleri genellikle, o bölgedeki insanlar bu mücadeleyi sahiplenirse başarıya ulaşıyor. Bunu tecrübeyle gördük. Bu noktada, o bölgede yaşayan halkla görüştük. Halk, bölgelerinin kirletilmesine, ormanlarının tahrip edilmesine, tarım alanlarının yok edilmesine, arıcılık faaliyetlerinin zarar görmesine, fındık üretiminin bitmesine karşı. Bölge halkı, bu ruhsatlandırmaya tamamen karşı. Biz de bölge halkının bu mücadelesinin yanındayız ve onları destekliyoruz. Bölge halkı istemediği sürece, orada böyle bir faaliyetin yapılmaması için elimizden ne geliyorsa yapacağız ve her türlü hukuki desteği vereceğiz."

Muhabir: Öznur Güneş