M. Kemal Atatürk'ün hizmetçisi Cemal Granda'nın naklettiğine göre, Zonguldak (daha önce Sinop) milletvekili ve aynı zamanda M. Kemal'in fedaisi Recep Zühtü'nün Çengelköy'de oturan Fatma Medeniye (Medine) adlı bir kadınla ilişkisi varmış. Genç ve güzel olan Fatma Medeniye, Recep Zühtü'nün Istanbul'da olmadığı günlerde onu gayrimüslim bir gençle aldatmış. Devamını Granda'nın kendisinden dinleyelim:
"Recep Zühtü bunu duyar duymaz çılgına dönmüş. Zaten sinirli huyu var. Atatürk'ün yakını olmanın verdiği bir şımarıklılıkla yerinden fırladığı gibi:
- 'Seni namussuz or...u. Şimdi senin canını cehenneme...' diye asılmış tabancasına. Korkudan yataktan fırlayıp kaçmağa başlayan kadını kurşun yağmuruna tutmuş."[1]
Başbakanlık Cumhuriyet Arşivi'nde bulunan bir belge Cemal Granda'yı doğrulamaktadır. Adalet Bakanlığı, 17 Şubat 1935 tarihinde Başbakanlığa gönderdiği bir yazıda, Recep Zühtü'nün "on yıldan beri beraber yaşadığı Fatma Medeniye adlı kadını, hakikati kat'iyetle anlaşılamayan bazı sebepler dolayısıyla 10 Şubat 1935 gecesi Çengelköyü'nde baş ve bacağından kurşunla vurduğunu ve kadının iki gün sonra öldüğünü" bildirmektedir.[2]

Granda, daha sonra R. Zühtü'nün "akıl ve sinir hastalıkları"ndan rapor alarak, ceza almadığını yazıyor. Bu da doğru: Yine Adalet Bakanlığı tarafından 21 Nisan 1935 tarihinde Başbakanlığa gönderilen yazıda, "muhakemenin men'ine" karar verildiği görülüyor.[3]
Deli raporu R. Zühtü'nün yargılanmasına engel oldu! R. Zühtü, deli raporu sayesinde cinayetle yargılanmaktan ve ceza almaktan kurtuldu.

Ama iş sadece bununla bitse iyi...
R. Zühtü, cinayetten iki gün önce, üstelik M. Kemal Atatürk'ün milletvekillerini atadığı bir dönemde[4] Zonguldak'tan milletvekili olmuştu, ancak deli raporu aldıktan sonra milletvekilliği devam etti! Deli ama milletvekili...[5]
Deli raporlu birinin milletvekilliğini sürdürmesine göz yummak akıllı işi midir? Bir de Dr. Rıza Nur'a "deli" deyip M. Kemal aleyhinde yazdıklarının hiçbir kıymeti harbiyesi olmadığını iddia etmiyorlar mı, insanın aklını oynatası geliyor.[6]
Ayrıca 1926'da Izmir'de M. Kemal'e suikast "teşebbüsünde" bulundukları gerekçesiyle 20'ye yakın insanı idam edenler[7], her nedense "cinayet işleyen" birine dokunmuyorlar. Demek ki idam edilenlerin "suçu" sadece M. Kemal'e muhalif olmaktır. M. Kemal'in adamı olanlar ise cinayet işleseler bile ceza almaktan kurtulmakla kalmıyorlar, üstüne bir de milletvekilliği ile ödüllendiriliyorlar. Böyle adalet olur mu?
Tabiki olmaz, ama gel de bunu kemalistlere anlat...
Neyse, devam edelim...
Bir kadına kurşun yağdırıp öldüren Recep Zühtü, Atatürk'ün Nöbet Defteri'ne göre, 31 Mayıs 1935'de, yani cinayetten "sonra" M. Kemal Atatürk ile görüşmüş... Aynı yıl 7 Temmuz'da yine görüşmüşler. 1936 yılında iki görüşme daha gerçekleşmiş. 1937 yılında ise görüşme sayısı hayli yüksek: 23 kez.[8]
Gördüğünüz gibi M. Kemal Atatürk, bir kadının canına kıyan Recep Zühtü'nün milletvekilliğini sürdürmesine izin vermiş ve cinayetten sonra da onunla defalarca görüşmüştür.

[5] no'lu dipnot ile ilgili... Recep Zühtü'nün cezai ehliyetinin olmadığını gösteren rapor, 6 Mayıs 1935 tarihli Meclis tutanaklarında. Yukarıda celsenin baş kısmını görüyorsunuz)
Şimdi tam da burada M. Kemal'in nasıl aklanıp yüceltilmek istendiğini Granda'nın hatıratından göstermek istiyoruz... R. Zühtü'nün işlediği cinayeti aktaran Granda, M. Kemal'in bu olumsuz davranışlarını kanaatimizce şu sözlerle örtmeye çalışıyor:
"Bu olay, kadınlara karşı büyük bir saygı besleyen Atatürk'ün duygularını çok incitmişti. Hele bunun yakınlarından ve koruyucularından biri tarafından yapılmış olması, onu canevinden vurmuşa benziyordu."
Çok duygulandırıcı değil mi?
Madem M. Kemal "kadınlara karşı büyük bir saygı besliyor" o halde neden cinayetten sonra R. Zühtü ile defalarca görüşüyor? Daha da önemlisi, niçin böyle eli kanlı, üstelik deli raporlu birisinin milletvekilliği yapmasına izin veriyor? Bir kadını öldüren birisiyle görüşmek ve milletvekili sıfatını taşımasına izin vermek, kadınlara saygı beslemek midir, yoksa tam tersine onlara yapılmış büyük bir saygısızlık mıdır?
Lütfen bu sualleri vicdanlarınıza sorunuz.
KAYNAKLAR:
[1] Cemal Granda (Çelebi), Atatürk'ün Uşağı Idim, Yayına hazırlayan: Turhan Gürkan, Hürriyet Yayınları, Istanbul 1973, sayfa 218 ve devamı.
[2] Türkiye Cumhuriyeti Başbakanlık Devlet Arşivleri Genel Müdürlüğü Cumhuriyet Arşivi Daire Başkanlığı Başbakanlık Cumhuriyet Arşivi, Başbakanlık Muamelat Genel Müdürlüğü Kataloğu, No: 30 10/9 52 8.
[3] Türkiye Cumhuriyeti Başbakanlık Devlet Arşivleri Genel Müdürlüğü Cumhuriyet Arşivi Daire Başkanlığı Başbakanlık Cumhuriyet Arşivi, Başbakanlık Muamelat Genel Müdürlüğü Kataloğu, No: 30 10/9 52 8.
[4] O dönem milletvekilleri millet tarafından değil, M. Kemal Atatürk tarafından seçiliyordu. Ayrıntılı bilgi için bakınız; https://belgelerlegercektarih.wordpress.com/2012/08/06/cok-partili-sisteme-m-kemal-ataturk-ile-gecildi-yalani-tek-parti-rejimi-chp/
[5] TBMM Zabıt Ceridesi, Devre 5, cild 3, Içtima 24, 6 Mayıs 1935, sayfa 83, 84.
[6] Dr. Rıza Nur'a atılan iftiralara verdiğimiz cevap için bakınız; https://belgelerlegercektarih.wordpress.com/2012/05/28/dr-riza-nura-atilan-iftiralara-cevap/
[7] M. Kemal'e suikast "teşebbüsünde" bulundukları gerekçesiyle 20'ye yakın insan idam edilmişti, bu konuda geniş bilgi için bakınız; https://belgelerlegercektarih.wordpress.com/2012/09/26/istiklal-mahkemeleri/
[8] Özel Şahingiray, Atatürk'ün Nöbet Defteri 1931-1938, Türk Inkılap Tarihi Enstitüsü Yayınları: 8, Türk Tarih Kurumu Basımevi, Ankara 1955.