Pusula Gazetesi köşe yazarı Ali Kaya, 9 yıl önce hayatını kaybeden Hüseyin Şeker'i kaleme aldı. Ali Kaya, duygularını şöyle ifade etti: "Hüseyin Şeker abimiz hakka yürüyeli 9 yıl olmuş. Ailesi güzel bir anı çalışması yapmış.

Ben de Pusula Gazetesinde yayımlanan ve baskıya hazır Karaelmas Karasevdam-2 kitap dosyamda yer alan bir yazımı sevenlerine sunuyorum

Anısına saygıyla

Hüseyin Şeker... Bir Yaramaz Çocuk...

31 Ekim 2012

Hüseyin Şeker...

Ali Şeker'in oğlu...

Ali Şeker ve Oğulları Kuruluşu'nun ortaklarından...

Hırdavat adına ne varsa satılan dükkandaki biri...

Bir de masadan eksik olmayan akide şekeri...

Cumartesi sabahları dükkana girdiğinizde orta yerde kahvaltı-karışık sohbet eden bir grup insan...

Çoğu hemşerimiz "Hüseyin Şeker" denince, bunları anımsar. Yalan da değil, ama çok eksik.

Ben de böyle tanıdım.

Meğerse eksik tanımışım.

Önce yazılarıma taktı.

Özellikle dinsel konulardakine...

Bir kağıda yazarak, kitap vererek, gazete kesiği, hatta CD göndererek savundu inancını...

Karşılaştığımızda; yarı azar, yarı dalga geçerek, ama kesin bir sevgiyle savunmalarını sürdürürdü.

Onunla konuştukça, daha çok sevdim, saydım...

En çok da fırsat oldukça anlattığı anıları önemsedim.

Bunların "belleksiz kent Zonguldak" için bir hazine olduğuna inandım.

Onu yazmaya kışkırtanlardan biri olarak mutluyum.

Çünkü yazdığı anılar kitabı, çok değil, 20 yıl sonra mücevher değerinde olacak.

Sonradan yazdıkları ikinci kitap olarak yayınlanınca da, bu mücevher taçlanacak.

Ailenin bunu yapacağına inanıyorum.

[*] [*] [*]

Size Hüseyin Şeker'i anlatmak gibi bir sivrilik yapamam.

Zaten kızı Berran Hanım, dünkü Pusula'da "Yarım Kalan Son Yazısı" başlıklı yazıda söylenecekleri söylemiş. Tam da babasını anlatmış. Bunun üstüne söylenecek bir şey olamaz zaten.

Ben onunla ilgili iki anımı anlatmakla yetineceğim...

[*] [*] [*] [*]

Bir zamanlar cenazeler Ulu Cami'den kalkardı.

Bizim beynamaz takımı da Mavi Köşe Pastanesi önünde kümelenirdi. O zamanlarda bu gruba, "Mavi Köşe Cemaati" denirdi. Daha sonra cenaze namazları Acılık Camisi'nde kılınmaya başlayınca da, bu grup Trafo önünde toplandığından "Trafo Cemaati" olarak adlandırıldı. Allah'tan Acılık Camisi'nde lokanta-çayevi tesisi kuruldu da, herkes aynı yerde toplandı.

Neyse, Ulu Cami'den kalkacak bir cenaze nedeniyle Mavi Köşe önünde bekliyoruz. Rahmetli Necmettin Erbakan, Zonguldak'a gelmiş. Parti konvoyu Gazipaşa'dan geçiyor. En önde de Hüseyin Ağabeyimiz cipiyle Erbakan'ı taşıyor. Tam Ulu Cami'nin önünden geçerken, bizim "Mavi Köşe Cemaati'ni gördü. Direksiyon simidini tuttuğu sol elinin altından, sağ eli ile bizim, "Başparmak, işaret ve orta parmak arasına alınır, el bilekten, kol dirsekten gelişi güzel sallanır" diye tanımlanan "milli hareketimizi "yaptı.

[*] [*] [*]

Yine bir gün dükkana telefon etti. Apartmanda bir dairenin zili arızalanmış. Usta gönderip yaptırdık.

Birkaç gün sonra yine telefon edip zilin çalışmadığını söyledi. Tekrar usta gönderdik. Bir-iki gün sonra dükkanlarına gittim. Beni görünce, "Lan oğlum, nasıl bir iş bu? Zil gene çalışmıyor" diye çıkıştı.

Ben, zilin arızalı olmadığını, dairede oturan kişinin az duyduğunu anlatmaya çalışırken, "Tabii bunlar kızıl ya. Takmışlar kuş sesli zil, ha bire bozuluyor. Komünist Enternasyonal çalan bir zil bulsalar, hiç bozulmayacak" demez mi?

[*] [*] [*]

Sevgili Hüseyin Ağabeyim.

Ben seni çok sevmiştim.

Biliyorum, sen de beni severdin. Bunu birçok yazında bana takılarak belli ediyordun.

Muzipliklerinle beni de kendine benzettiğinden, senin deyiminle son bir "kızıllık" yapacağım.

Bu söz, senin inançlarına ters olduğundan, gittiğin yerden bana o malum hareketi çektiğini görür gibiyim.

Işıklar içinde yat Sevgili Ağabeyim..."