Her çocuğun süt tüketmeye hakkı olduğunu belirten Dereli şunları söyledi; "Birleşmiş Milletler Gıda ve Tarım Örgütü (FAO) ve Uluslararası Sütçülük Federasyonu (IDF), tarafından 2001 yılında alınan kararla 1 Haziran "Dünya Süt Günü" ilan edilmiştir. Sütün beslenme zincirindeki değeri, süt sektörünün ekonomiye katkısı, sorunların tespiti ve çözüm yolları, sürdürülebilir üretim konularında toplumun tüm paydaşlarının dikkatinin çekilmesi amacı ile programlar ve etkinlikler düzenlenmektedir.

Hayvansal kaynaklı gıdalar arasında süt, insanoğlunun beslenmesinde vazgeçilmez bir öneme sahiptir. Süt, özellikle bebeklerin, çocukların ve yaşlıların beslenmesinde, içerdiği yeterli ve dengeli protein, yağ, karbonhidrat, vitamin ve mineraller nedeniyle temel gıda maddeleri içinde en ön sıralarda yer almaktadır. 5 yaşındaki bir çocuğun içtiği bir bardak süt (250 ml) günlük protein ihtiyacının %48'ini, kalori ihtiyacının %9'unu karşılar. Bu örnek sütün özellikle düşük ve dar gelirli aile çocuklarının sağlıklı beslenmesindeki önemini göstermektedir.

Covid-19 pandemisi, iklim değişikliğinin ve Ukrayna-Rusya savaşının tarım ve gıda alanında oluşturduğu olumsuz etkiler sonucu "gıda" tüm dünyada stratejik hale gelmiştir ve önümüzdeki yıllarda artan önemde devam edecektir. Bu bağlamda "Süt Sektörü" acil tedbir ve reformlara ihtiyaç duymaktadır.

Dünyada ve Türkiye'de süt üretimi ve tüketimi istatistiklerini değerlendirdiğimizde, özellikle tüketim tarafında arzu edilen seviyelerde olmadığımız net bir şekilde görülmektedir.

FAO`nun 2019 yılı verilerine göre ülkemiz 20,8 milyon ton inek sütü üretimi ile dünyadaki sekizinci sırasını 9 yıldır korumaktadır. Avrupa`da ise Almanya (33,1 milyon ton) ve Fransa`nın (24,9 milyon ton) ardından üçüncü sırada yer almaktadır.

IDF verilerine göre 2019 yılı için kişi başı içme sütü tüketimi en yüksek olan ülkeler 100 kg üzerindeki tüketimleri ile Avustralya, Yeni Zelanda ve Kuzey Avrupa ülkeleridir. Bu ülkeleri yaklaşık 70 kg ile Kuzey Amerika ülkeleri takip etmektedir. Türkiye'de 2019 yılı içme sütü tüketimi miktarının kişi başı yaklaşık 41 kg olduğu tahmin edilmektedir. Bu oran yıldan yıla artmakla birlikte gelişmiş ülke oranlarına göre oldukça düşük (%40-60 altında) seyretmektedir.

Süt sektörü tarımsal faaliyetlerin öne çıktığı kırsal kesim başta olmak üzere her bölgede oluşan her türlü yoksulluğun sona ermesine katkı sağlamaktadır. Ülkemizde süt işletmesi sayısı 1,1 milyon seviyesindedir, ancak bunun %66,4'ü en fazla 10 baş hayvana sahip küçük aile işletmeleridir. Bu durum denetimsizliğe, sanayiye aktarılan hammadde oranının düşük seyretmesine (%45) ve kayıt dışılığın yüksek kalmasına sebep olmaktadır.

TÜİK (Türkiye İstatistik Kurumu) verilerine göre 2021 yılında, süt ve süt ürünleri ihracatımız 516,7 milyon USD, ithalatımız 64,3 milyon USD olarak gerçekleşmiştir. Bu rakamlar 2020 yılına göre ihracatımızda %36,6 artışa, ithalatımızda %31,7 azalışa işaret etmektedir. Özellikle Covid-19 pandemisinin neden olduğu lojistik sorunları, küresel iklim değişikliğinin yarattığı üretim zorlukları ve maliyetlerdeki artışlar göz önüne alındığında, sağlıklı nesillerin yetişmesi için gerekli süt ve süt ürünlerinin yurt dışına satış politikaları tekrar gözden geçirilmelidir. Çocuklarımızın ve gençlerimizin dengeli beslenmesi ilk öncelik olmalıdır.

Sonuç olarak; süt üretiminin ve tüketiminin arttırılmasına yönelik stratejik plan ve politikaların ivedilikle geliştirilmesi gerekmektedir. Ülkemizde son aylarda yaşanan yüksek enflasyonist ortam süt fiyatlarını yükseltmiş ve sütü gelir düzeyi düşük ailelerin çocukları için ulaşılması güç bir boyuta getirmiştir. Süt tüketimin çocukların fiziksel ve zihinsel gelişimindeki önemi süt tüketiminin her çocuk için bir hak olduğunu göstermektedir. Bu nedenle sağlıklı nesiller yetiştirilebilmesi için her çocuğun yeterli düzeyde süt tüketebilmesi devletin sorumluluğunda olmalıdır. 2012 -2019 yılları arasında uygulanmış "Okul Sütü Projesi" güncellenerek yeniden devam ettirilmeli, süt ve süt ürünlerinin fiyatlarının toplumun her kesiminin kolaylıkla ulaşabileceği seviyelerde tutulması sağlanmalıdır.

Süt üreticisinin verimlilik ve hijyen konusunda eğitilmesine önem verilmelidir. Çiğ süt fiyatı belirlenirken üreticinin maliyetleri göz önüne alınmalıdır. Üretici ve perakende fiyat farkının azaltılması yönünde kooperatifleşme, doğrudan ve doğru üreticiye destek verilmesi, yerel yönetimlerin süreçlere dahil olması gibi alternatif çözüm yolları, bölgesel ihtiyaca göre şekillendirilmelidir.

Diğer ürünlerde olduğu gibi süt ve süt ürünlerinde de "Coğrafi İşaretli" ve "Geleneksel Ürün" adı tescil edilmiş ürün sayısının artırılarak yerel üretim, sürdürülebilirlik ve izlenebilirlik sağlanmalıdır.

Süt ve süt ürünlerinin üretim aşamalarındaki (sağım, soğutma, fabrikaya gönderim, tüketiciye ulaştırma) denetim artırılmalı, kayıt dışı üretime ve satışa izin verilmemelidir. Gıda mühendisleri yerel yönetim ve kamuda istihdam edilmeli, süt ve süt ürünleri üretimindeki tüm süreçlerde denetim için sahada olması sağlanmalıdır. Özellikle "Gıda Mühendisi" istihdam edemeyecek ölçekteki küçük süt işletmelerinin, teknik ve hijyen konusunda destek alabilmeleri amacıyla, TMMOB Gıda Mühendisleri Odası tarafından Tarım ve Orman Bakanlığı`na önerilen "Yetkilendirilmiş Gıda Danışmanı" sistemi hayata geçirilmelidir".