45 yıllık aktif meslek yaşamımın her döneminde olduğu gibi, emekli olduğum 2012 yılının son gününde de çok yoğun eğitim-öğretim ve yönetim görevlerim bulunuyordu.

Sayın Rektörümüz, emeklik öncesi günlerde, emeklilik sonrasında göreve devam konusu hiç aklımdan geçmezken; "Emekli olup da kaçmak yok. Derslerine de, yürüttüğün projene de devam edeceksin" demişlerdi.

Bu sözleri nedeniyle, emeklilik sonrasında ne yapacağımı hiç düşünmemiştim. Ancak son günde, bunun mümkün olamayacağını söylemeleri (daha doğrusu, söyletilmeleri!) benim için hiç beklemediğim kadar kötü bir sürpriz olmuştu.

Kahvehane, lokal, kulüp gibi mekanlarla ilgili bir alışkanlığım ve kültürüm de olmadığı için, başka benzer durumda olanlar gibi, ben de kendimi boşlukta bulmuş, ilk zamanlar sıkıntılı günler yaşamıştım. Fabrika ayarlarımda da bir bozukluk yoktu. (Allah'a şükür şimdilerde de öyle!)

Ne yapabileceğimi düşünürken, o günlerde kendisi de emekli bir öğretim üyesi olan Tarih Doktoru Sayın Hüseyin Koca ile Kanal Z TV'ye giderek; "Dünden Bugüne Zonguldak" adıyla bir program yapma önerisinde bulunmuştuk. O günlerde yayınlarını uydu üzerinden yapan kanal yönetimi de bu önerimizi uygun bulmuş ve onbeş günde bir, bir yılı aşkın süren bir dizi program gerçekleştirmiştik.

Programlarda ben, Zonguldak'ın ulaşım, mülkiyet, tasman, üniversite gibi teknik konularla ilgili bilgi ve deyimlerimi, anılarımı, önerilerimi paylaşmış; arkadaşım da Zonguldak'ın tarihi ve sosyal geçmişi ile ilgili konular işlemişti.

Bu ikili programı sonlandırmanın ardından, yine onbeş günde bir yayınlanan ve bir yıl kadar süren "Bir Konu Bir Konuk" adı ile bir dizi program daha gerçekleştirmiştim. Bu programlarda, Zonguldak'ın dününde ve günümüzde sosyal, siyasi, madencilik ve kültürel yaşamının ön saflarında yer almış değerli konuklarımla, Zonguldak'ın ve ülkemizin sorunlarını konuşup, tartışmıştık.

Emekliliğim öncesinin son döneminde; "CILGA YOLLARDAN OTOBANA... Güldüren, Düşündüren Anılarımdan, Hayat Hikayelerimden Seçmeler" (1) adı ile bir kitabım olmuştu.

Yine o günlerde, bu kitaptaki anılarımdan bazılarını, Kastamonu-Araç'ta bulunan değerli hemşehrim ve kardeşim Sayın Gazi Abdullah Savaş'ın Araç Haber Gazetesi'nde ara sıra yayınlamakta idim.

Bu kez, 50 yıllık öğretim üyeliği ve mühendislik deneyimlerimi ve bilgilerimi, o günlerde de, Zonguldak'ın en fazla ilgi gören yerel gazetesi olan Pusula Gazetesi'ndeki "Cılga Yollarda..." köşesinde, 2014 yılından bu yana, sizlerle paylaşmaktayım.

Üniversitemize iktisaplarında görev ve sorumluluğum da olan Sayın Rektörümüz, iyi ki sözünde durup, "Al sana bir oda. Sözleşmeli olarak eğitim-öğretim ve proje görevlerine devam et " demiş olsalardı, o günlerde belki memnun, mutlu olacaktım. Ancak iki yıl süren televizyon programları ile; Pusula ve Araç Haber gazetelerinde yayınlanan 200'e yakın makalelerimle sizlere ulaşamamış; 50 yıllık bilgi ve deneyimlerimi sizlerle paylaşamamış olacaktım. "Programınızı izledim, yazınızı okudum. Ağzınıza, kaleminize sağlık!" gibi beni mutlu eden sözlerinizi duymamış, yorumlarınızı da okumamış olacaktım. Yurt içinde ve dışında çokça gezip, yeni yerler göremeyecektim...

Hayatımın son döneminde yeni bir sayfa açmama ve bu mutlulukları yaşamama neden oldukları için, o dönemin Sayın Rektörüne "Allah razı olsun!" dileklerimi arz ediyorum!

Evet, başlangıçta, sıkıntı ve üzüntü veren bir durum; daha sonraki yıllarda mutlu olmamı sağlayan gelişmelerin de başlangıcı olmuştu. "Her şerde bir hayır vardır" sözü, kendi yaşamımda da doğrulanmıştı!

Bu günlerde, tüm dünyayı ve ülkemizi saran çok bulaşıcı ve tehlikeli bir virüs belasından kaynaklanan çok sıkıntılı günler yaşanmaktadır. Sokağa çıkması kısıtlanan 65 yaş üstü ve 20 yaş altı gruplara dahil olanlar ve onların yakınları, bu sıkıntıları daha çok yaşamaktadırlar.

Konunun uzmanları, evlerde geçen bu günlerin; sevdikleri, ilgi duydukları kitapları okuyarak, filmler izleyerek; paylaşacak, konuşacak konuları olan dost ve arkadaşları ile daha çok iletişim kurarak, evlerinde, bahçelerinde gerçekleştirilebilecek hobileri ile değerlendirilmesini önermektedirler. Aslında bu öneriler için uzman olmaya gerek olmadığını da düşünüyorum.

Şimdilerde Safranbolu'da yaşmakta olan, aynı yaşlarda olduğumuz, çalışkan ve becerikli olduğunu bildiğim, emekli bir köylüme bu günleri nasıl geçirdiğini sormuştum.

"Abi, sokağa çıkmanın yasaklandığı günden beri dışarı çıkmıyoruz. Hanımla evde oturuyoruz. Söylenenleri, elimizden gelenleri yapıyoruz. Gerisini Allah'a bırakıyoruz! Hatırlarsın; köydeki çocukluk yıllarımızda, su kamışından güzel düdükler, kavallar yapardım. Köyden bir miktar düzgün kamış getirdim. Bu günlerde onlardan, torunlarıma, komşu çocuklarına, yaşlarına göre, köyde yaptıklarımdan daha güzel düdük, flüt, kaval gibi şeyler yapıyorum. Hanım da, köydeki soğuk kış günlerinde olduğu gibi, bolca, patlayan-patlamayan mısır, nohut kavurgaları (kavurmaları) yapıyor. Gavurgalardan (dibekte döverek) gavut yapıyoruz. Cevizle üzüm kurusu ile karıştırarak, eski tür yiyeceklerle kendimize ziyafet çekiyoruz. Bazen de evdeki dini kitapları okuyorum. Allaha şükür, bir sıkıntımız yok..." mealinde yanıt aldım.

Ben de, evde geçen bu günlerimi, düşünen, okuyan-yazan; cılga yollardan süper otobanlara ulaşmış; ulaşmakla da kalmamış inşa etmiş, değerli emekli mühendis dostlarımın; hep Büyük Atatürk'ün "Hayatta en gerçek yol gösterici ilimdir" sözünün peşinden gitmiş değerli emektar eğitimci kardeşlerimizin ulaşabildiğim eserlerini okumaya zaman ayırarak değerlendirmeye çalışmaktayım. Bunun, bu şerden de bir hayır çıkarma olduğunu düşünüyorum.

Bugünlerde okuduğum ve elimin altında tutuğum, okurları için yararlı seçimler olabileceğini düşündüğüm bu eserlerden birkaçını ve üreticilerini sizlerle de tanıştırmak istiyorum:

[*] İstanbul Teknik Üniversitesi Maden Fakültesi'nin çok sevilen ve üniversitemizde de değerli hizmetleri olan değerli emekli hocamız Sayın Prof. Dr. Şinasi Eskikaya'nın, mizahın şiir formundaki anlatımı olan, "Duayen" adlı eserleri.

[*] Yarım asır süren mühendislik ve yöneticilik yaşamının yarısından fazlasını, Rusya ve Libya'da çok büyük projeleri başından sonuna kadar başarı ile yönetmiş; Putin, Kaddafi gibi liderlerle aynı mekanlarda birlikte olmuş; onlara brifingler vermiş olan Sayın Rahmi Gökdepe'nin, her mühendisin ve mühendis adayının mutlaka okumalarını önerdiğim; "Bir Mühendisin Anıları - Okurken Gülmek, Gülerken Düşünmek" ve "Bir Mühendisin Anıları - Şantiyeci Adayı Mühendislerle Sohbet" adlı eserleri.

[*] Dost kazanmanın ve sürdürmenin, başardığı güzel işlerin çok güzel örnekleri ile dolu bir yaşamın, entelektüel bir birikimin ürünü olan ve yine özellikle her mühendisin okumasını önereceğim, değerli emekli Müteşebbis Mühendis Sayın Halit Ultav'ın; "Bir Kase Sütlaç - Bir Yaşam Öyküsü" ve "Bozkırda Göveren Fidan - Ruşen Hoca" başlıklı eserleri.

[*] İdealist, okuyan, yazan, kitap düşkünü olan değerli emekli eğitimci hemşerilerimizden Sayın Yaşar Kandemir hocamızın, bir solukta okunabilen, "Saklı Kalanlar" adlı şiir kitabı.

[*] Değerli süper aktif, emekli öğretmenimiz Sayın Salih Koç'un eserlerinden birisi olan; "Anadolu'da Eğitim Güneşi" başlıklı şiir kitabı.

[*] Kozlulu emekli eğitimci hemşehrimiz Sayın Salih Sarı'nın, "Öğretmen Bakışı" ve "Öyle uzun anlatma. Noktaya sığdır beni" diyen şiir formundaki "Nota" adlı öykü kitapları.

Sizlerin de ilginizi çeken böyle kitaplar okuyarak, Safranbolu'da ikamet eden ve bu günleri düdük yaparak, gavut yiyerek geçiren köylüm gibi; durumunuza, ilgi alanınıza uygun meşgalelerle geçirmenizin çok uygun olacağını düşünüyorum.

Bu arada, bir de, kutsal dinimizi ana kaynağından öğrenmek, hurafelerden, riyakarlardan korunmak için, kutsal kitabımız Kuran'ın iyi bir mealini bulup okumanızın da çok yararlı olacağını düşünüyorum.

Korona denen bu lanet virüsün, bir çoklarımızın;

[*] El yıkamanın önemini ve nasıl yapılması gerektiğini...

[*] Virüsün ne olduğu ve neler yapabileceğini...

[*] Maske denen bir bez parçasını takmanın ne kadar önemli olduğunu...

Görüp öğrenmesi gibi yararlarının da olduğunu söylemek mümkündür!

Toplumsal ve bireysel yaşamın her alanını alt-üst eden; kentleri, sokakları nötron bombası (2) atılmış alanlara döndüren bu korkunç kriz de elbette geçecektir. Ancak uzmanlar, kriz sonrasında, bireysel, toplumsal ve ekonomik yaşamın kesinlikle eskisi gibi olmayacağını söylemektedirler.

Vaktinizin bol olacağını düşünerek, bu kez, biraz da bilerek, yazıyı çok uzattım!

Bu krizin olabildiğince az hasarla ve çabuk geçmesi için kurallara mutlaka uyulması; kriz sonrasında az sıkıntılar yaşanması (bu arada, eğer varsa, bağınızda, bahçenizde ekilip dikilmeyen boş yer bırakılmaması, her alanda üretimden kopulmaması!) dua ve dileklerimle...

[*] [*] [*] [*]

(1) - Cılga Yol: Keçi Yolu

(2) - Nötron Bombası: Patlatıldığı yerde, yapılarda, doğada tahrip gücü olmayan; ancak insanları ve diğer canlıları öldüren bir nükleer bomba türü. (Korona Virüsüne benzeyen bir bomba!)