İnternet yok.
Cep telefonu, tablet, bilgisayar yok.
Televizyon yok.
Elektrik yok.
Yol yok.
Su evlerin onlarca metre ilerisine akıyor.
Evde su yok.
Kısacası...
Medeniyetin getirdiği hizmet yok.
Radyo var.
Ocak başında her daim kaynayan çaydanlık var.
Muhabbet var.
Bilgi aktarımı var.
Paylaşım var.
Kısacası.
İletişim var.
Sevgi var.
[*][*][*]
Evin ortasında desenli bir kilim serili.
Kare, dikdörtgen veya yuvarlak irili ufaklı desenleri var.
İşin güzel tarafı hepsi bir birine bir yol ile bağlı.
Tam oyun sahası.
Boyutlarına göre atama yapıyoruz.
Ev, ahır, ağıl, samanlık...
Desensiz geniş tek renk alanlar yaylak.
Renk cümbüşü varsa...
Sarı alanlar tarla.
Yeşil alanlar orman.
Hepsi bu kadar.
Bir defa tespit yapılınca sonra hiç değişmez.
Ev her zaman ev.
Ahır, ağıl her zaman aynı.
Fındıklar küçükbaş hayvan.
Daha çok koyun.
Küçük fındıklar yavrular.
Kuzu...
Keçi yapılacaksa boynuzu olmalı.
Küçük fındık filizlerinden yapılır.
Kırarsın.
Dışı geri doğru uzar.
Bükersin.
Olur boynuz.
Cevizler büyükbaş hayvan.
İlk oyuncaklar bunlar.
Evi dağıtma tehlikesi yok.
Hepsi bir kilimin üzerinde.
Hepsini bir bez torba doldurursun.
Zaten hepsi iki avuçtan fazla gelmez.
İstediğin kadar, rahat rahat oyna.
Ne kadar zaman?
Akşam ile yatsı arası...
Hepsi bu kadar.
Yeter giderdi.
[*][*][*]
Ne yüzlerce oyuncak.
Ne beğendim beğenmedim kavgası.
Ne bitmeyen istekler.
Telefondaki binlerce oyun.
Tabletteki çizgi filmler.
Bilgisayardaki başka dertler.
Hiç biri yoktu.
Çocuklar mutluydu.
[*][*][*]
Hatta birlikte oynardık.
Biri oyuncağımıza dokununca cırlamazdık.
Büyüklerimiz gündüzleri sürüleri birleştirir beraber otlatırdı.
Sohbet ederlerdi.
Biz de kilimin üzerindeki fındıkları cevizleri birleştirir, onların başında oturur sohbet ederdik.
Hatta aynı şişeden ayran içer, aynı ekmeği bölüşürdük.
[*][*][*]
Bir de zamane çocuklarına bakalım.
Bizi büyüklerimiz yetiştirdi.
Zamane çocuklarını biz yetiştirdik.
Aman benim olmadı onların olsun.
Elbette olsun.
Her şeyi aldık.
Sevgiyi, muhabbeti, paylaşmayı yaşatmadık.
Çünkü biz de hırs yaptık o duyguları unuttuk.